Kendimize, bir arka bahçe, bir oksijen çadırı, kısacası yalnız bizim için olan, bağımsız bir köşe ayırıp orada gerçek özgürlüğümüzü yaşamalı, gönlümüzce saltanatımızı kurmalıyız.
Orada hiçbir yabancı konuğa yer olmamalı. Sadece kendi kendimizi ağırlamalı, her gün hatırımızı sormalıyız. Karımız, çocuğumuz, adamlarımız ve beş paramız yokmuş gibi konuşup gülmeliyiz.
O kadar ki, hepsini yitirmek gibi bir felaket başımıza geldiğinde bile, onlarsız yaşamak bizim için yeni bir şey olmasın.
İnsanın ruhu kendi içine bakabilir, kendi düşünceleri üzerine düşünebilir. Kendi kendine kılavuzluk edebilir. Arkadaşlık edebilir. Fikir alış-verişi yapabilir. Neden korkuyoruz bu kadar yalnız kalmaktan, sıkılmaktan, ne yapacağını bilememekten?
Kaynak: Michel de Montaigne / Mutluluk ve Yaşama Sanatı / bkz: 149