Vuslat ve kara mahalli olan ahirette onların herhangi bir payları olmayacaktır. Onlar hüsrana uğrayanlardır. “Allah onlarla konuşmayacak“. Bütün esma-i hüsnasının ve sıfat-ı ulyasının gereğinden olan halifeleri ile konuştuğu halde onlarla konuşmayacak.
“Kıyamet günü onların yüzüne bakılmayacak“. Rahmet nazarıyla onlara bakılmayacak ve kendisine bir hadis*i şerifte de işaret edilen ve en büyük karalık (sevad-ı a’zam) olan alem-i amadan (karanlık alemden) parlayan vahdeti zat nurlarının şimşekleri onların kalp aynalarında aksetmeyecek
“Onları tezkiye etmeyecek”. Halis kullarını, içerisinde cemali ve lütuf ve kahra ait celal tecellilerin aksetmesi için kalp aynalarını başkasına iltifat etme pasından temizlemiş ve böylece itidale kavuşmuş, Allah’ın tevhid yolu olan sırat-i müstakim üzere dosdoğru yürüyen kullarını methedip, onlara iltifat ettiği gibi, onları asla methetmeyecek ve onlara asla iltifat etmeyecek, “Onlara elim bir azap vardır (Al-i İmran 77)”
Bu hal içinde, onlara tardedilme azabı vardır ve bu azap öyle acı vericidir ki, ondan daha büyük bir acı yoktur. Zira o, varlığa terettüp eden, varlığın hak ettiği en büyük gayeye vuslattan mahrum ve aynı zamanda en şiddetli acı ve eziyetlere maruz kalmadır.
Kaynak: Abdülkadir Geylani / Geylani Tefsiri / C: I / bkz: 323