Ey dünya ile oyalanıp duranlar!
Siz kalbinizle değil, dilinizle konuşuyorsunuz. Siz Allah’tan yüce kelamından, peygamberlerinden ve onlara gerçekten uyan haleflerinden yüz çevirmişsiniz. Siz, takdir edilmiş olanla ve Allah’ın kudretyle didişip duranlrsınız. Allah’ın vereceklerini bir yana bırakıp insanlardan gelecek maddi yararları yeterli gördünüz. Sizin Allah katında ve onun güzel kulları katında dinlenip itibar görecek herhangi bir sözünüz de yoktur. (Sözünüzün Allah ve güzel kulları tarafından dinlenmesini istiyorsanız) tövbe edin ve tövbenizde samimi olup sebat gösterin.
Ey cemaat!
Siz uymayı bilin ki başkaları da size uysun, siz hizmet etmeyi bilin ki başkaları da size hizmet etsin. Kaza ve kadere uyun ve onun emrinde çalışın ki başkaları da size boyun eğsin.’Ne ekersen onu biçersin’; ‘Siz nasılsanız öyle yönetilirsiniz’;’ Amelleriniz sizin işçilerinizdir’ sözleri kulaklarınıza hiç çalınmadı mı?
Allah (c.c) kullarına haksızlık yapıp da az günaha çok ceza verecek değildir. Sağlam düşünceli bir kimse O’nun hakkında bozuk (fasit) demez, doğru sözlü de yalancı demez.
Senin dilin günahtan kaçıyor ama kalbin günahkar; dilin Allah’ı övüyor ama kalbin şikayet ediyor. Dışın teslim olmuş ama için tanımıyor Görünüşte Allah’ı birliyorsun ama içinden şirk koşuyorsun.
Senin zühdün ve dindarlığın görünüşte kalıyor. İçin ise tuvaletin parlaklığı ve çöplüğün kapısındaki kilit gibi harap olmuş. Sen böyle devam edersen şeytan senin kalbine çadır kurar ve oraya yerleşir. İnanan kimse önce içini sonra dışını onarır, bir ev yapan kimse gibi. Önce evini için yapmak için için bir sürü harcama yapar, içerisinin yapımı bittikten sonra da kapıyı yapar. Bu da böyledir.
Başlangıç, Allah ile ve onun rızasını kazanmakla olur. Sonra onun izniyle insanlara yönelirsin. İşe ahireti kazanmakla başlarsın, dünyadaki nasibini ondan sonra elde etmenin yollarına bakarsın
vesselam…!
Abdülkadir Geylani Sohbetlerinden