A’raf Süresi 133-134 ve 135. Ayet Tefsiri
A’raf Süresi, bela, küresel felaketler, nankörlük, kurtuluş, tövbe, kader
A’raf Süresi 133. Ayet Meali: Biz de ayrı ayrı mucizeler olarak onların üzerine tufan, çekirge, bit, kurbağalar ve kan gönderdik; yine de büyüklük tasladılar ve günahkar bir kavim oldular.
A’raf Süresi 133. Ayet Tefsiri: Biz Musa‘ya yardım etmek ve düşmanlarından intikam almak için etraflarını dolduran, evlerini dolduran, yüksek noktalara kadar ulaşan sel felaketini yani tufanı gönderdik. Bu sel suları İsrail oğullarının evlerine dolmadı. Halbuki onların evleri diğerlerinin evlerine bitişik idi. İsrail oğulları hiçbir zarar da görmediler.
Düşmanlar iyice mutazarrır olup da neredeyse boğulacak hale gelince Musa’ya yalvarmaya başladılar: Ne olur Rabbine dua et, bizi bu felaketten kurtarsın ve biz de sana iman edelim, dediler. Musa dua etti ve felaket sona erdi. Topraklarında yeşil ekinler bitti, daha önce görmedikleri türlü türlü yiyecekler yetişti.
Sözlerini tutmadılar ve onun yaptığı duayı sihir olarak değerlendirdiler. Biz de onlara çekirgeleri gönderdik. Çekirgeler onların ekinlerini ve meyvelerini yiyip bitirdiler. Hatta onların evlerinin çatılarını, kapılarını ve elbiselerini yemeye başladılar. Onlar yine Musa’ya koşup yalvardılar. Musa dua etti ve sıkıntıları sona erdi.
Musa sahraya çıktı ve elindeki asası ile sağa sola işaretler yaptı. Çekirgeler oralardan ayrılıp başka başka yerlere doğru gittiler. Ama kafirler yine sözlerini tutmadılar. Bunun üzerine onlara küçük sarı çekirgeler gibi haşereler gönderdik. Bunların çekirgelerden meydana geldiği dahi söylenir.
Bu böcekler de çekirgelerden geri kalanları yediler, bir şey bırakmadılar. Yemeklerinin içine düştüler, elbiselerinin aralarına girdiler, kanlarını emdiler. Yine koşup yalvardılar ve sıkıntılarından kurtuldular. Ama yine de o kafirler Musa’ya, şimdi anladık ki sen büyük bir sihirbazsın, dediler.
Bunun üzerine o kafirlere kurbağaları musallat ettik. Her tarafı kurbağalarla doldurduk. Sağa sola her tarafa sıçrıyorlardı. Tencerelerine, kap kacaklarına, hatta konuşurlarken ağızlarının içine bile sıçrıyorlardı. Yine Musa’ya koşup bizi kurtar diye yalvardılar. İnanacaklarına dair söz veriyorlardı.
Musa’nın duası sayesinde bir kez daha kurtuldular ama sözlerini yine tutmadılar. Bundan sonra da onların üzerlerine kan yağdırdık. İçtikleri su kıpkırmızı kan oldu. Bir yerde bir Kıpti ile bir İsrailli aynı kaptan su içiyorlardı. Kıpti’nin içtiği kan oluyor, Sıpti’nin içtiği su oluyordu. Kıpti Sıpti’nin ağzındaki suyu emdi yine kana dönüşüverdi.
Biz bu belaları onlara gönderdik ki bizim kudretimizin muazzamlığına işaret eden deliller olsun, hidayet ve dalaleti ayırt eden apaçık mucizeler olsun. Hak ile batılı, iman ile isyanı açık açık göstersin diye ancak küstahça kibirlendiler ve mücrim bir kavim oldular.
Açıklığına ve netliğine rağmen o ayetlerimize karşı küstahlık ettiler, içinde taşıdığı manalardan yüz çevirdiler, eski hallerinde kalmakta ısrar ettiler. Bu halleriyle azabı ve cezalandırmayı hak ettiler. Çünkü tıynetlerinin çirkinliği, fıtratlarının kötülüğü sebebiyle mucizelerimiz ve korkutmalarımız onlara bir fayda vermedi.
A’raf Süresi 134. Ayet Meali: Ne zaman başlarına bela inse, ey Musa, bizim için Rabbine dua et, sana verdiği sözün hatırına, eğer bu azabı bizden uzaklaştırırsan kesinlikle sana iman edeceğiz ve İsrail oğullarını seninle beraber göndereceğiz, dediler.
A’raf Süresi 134. Ayet Tefsiri: Başlarına her bela ve musibet gelişinde insanları Hakk’a çağıran Musa’ya gelip yalvarıyorlardı. Ey Musa, diyorlardı, seni türlü türlü lütuflarla yetiştiren Rabbine bizim için dua et. Rabbin senin dualarını kabul edeceğine dair sana söz vermişti.
Yemin ederiz ki dua eder de bizim başımızdaki belaları bizden uzaklaştırırsan sana iman edeceğiz, senin peygamber olduğuna inanacağız, tasdik edeceğiz dediler. İsrail oğullarını seninle göndereceğiz, onların seninle birlikte gitmelerine hiçbir engel çıkarmayacağız, dediler.
A’raf Süresi 135. Ayet Meali: Başlarındaki belaları geçici bir süre kaldırdığımız zaman hemen sözlerini inkar ediveriyorlar.
A’raf Süresi 135. Ayet Tefsiri: Musa’nın duası ile biz onların başlarındaki belaları kaldırdığımız zaman, onların kendilerinin iman etmek için düşünme süresi olarak belirledikleri vakit dolunca sözlerinde durmuyorlardı. Yani onlar vefakarlık ve sözünde durma zamanı geldiği zaman hemen vaatlerinden vazgeçiyorlardı
Kaynak: Abdülkadir Geylani / Geylani Tefsiri / C: II / bkz: 161-163