A’raf Süresi 189 ve 190. Ayetin Tefsiri Mahiyetinde

A’raf Süresi 189 ve 190. Ayetin Tefsiri Mahiyetinde

Değerli Kardeşlerim…

Her insanın fıtratında bu duygu vardır. Evlenmek ve bir çocuk sahibi olmak. Zaten yüce Allah insana şehvet duygusunu neslin devamı için vermiştir. Ancak bu günümüzde çarpıtılıyor ve yanlış anlaşılıyor. Her neyse şimdilik konumuz bu olmadığı için şimdilik bu mevzuyu es geçiyorum

Evlendikten sorna çocuk sahibi olmak ve bunu Allah’tan istemek en doğal hakkıdır. Bu ilahi bir imtihandır verir yada vermez. Sonuç her ne olursa olsun az sonra açıklanacağı üzere de başım gözüm üstüne demesini bilip, teslimiyet göstermeliyiz.

Acaba içimizde yada içinizde kaç kişi;

Allah’tan bir çocuk isterken; sağlıklı olmasının yanında hayırlı, salih-saliha bir evlat istiyor?

Ne acıdır ki bu konuda da sınıfta kalıyoruz ve bunu yapanların sayısı bir elin parmakları sayısını geçmiyordur. Tabi kid oğrusunu Allah bilir.

Geçiyoruz farklı bir boyuta: Allah’tan size bir çocuk nasip etmesini isterken bir tek sağlıklı olmasını istersiniz (onu da istiyorsanız tabi ki) ancak hayırlı, hayırsız, salih-saliha bir evlat olmasını temenni etmezsiniz.

Ettiğiniz duaya;

  • Allah’ın dininize hizmet edip, ümmeti ayağı kaldıracak,
  • Hz Ebu Bekir kadar iman dolu,
  • Hz Ömer kadar adaletli,
  • Hz Osman kadar hayalı,
  • Hz Ali kadar cesur,
  • Hz Aişe, Hz Fatıma, Hz Hatice ve Hz Meryem kadar iffetli ve namuslu bir insan olmasını istemezsiniz.

Bilmem farkında mısınız bilmiyorum ama çocuk isterken tehlikeler üst üste geliyor ve imtihan gittikçe ağırlaşıyor. Ama daha bitmedi gidiyoruz;

Yüce Allah bu evliliklerinden dolayı bir çocuk nasip etmiştir ama bu sefer de çocuğum olsun, çocuğum olsun diye başını kıçını yırtan hanım yada erkek kardeşimiz, bu sefer de o çocuğun yetişmesi, büyümesi, kısacası onunla uğraşmamak ve onun nazını, tuzunu çekmemek için;

Çocuk yürümeye başladığı zaman verirler ana okuluna, verirler çocuk kreşine ki zaten bunlar külliyen yanlış. Ancak bu konulara değinecek olursak bu köprünün altından çok su akacağı için bu konuyu başka bir makaleye bırakmak istiyorum ve ana konumuza dönmek istiyorum.

Evlendikten sonra Allah’ım bana bir çocuk nasip et, şöyle yapacağım, böyle yapacağım diye başlar racon kesmeye. Allah’ın takdiridir ya; Allah’da bunun dualarına icabet ederek buna bir çocuk nasip eder. Nitekim bu konuda Kur’an-ı Kerim ile ifade edeceksek olursak;

Onu bir müddet taşıdı. Hamileliği ağırlaşınca, Rableri Allah’a: Andolsun bize kusursuz bir çocuk verirsen muhakkak şükredenlerden olacağız diye dua ettiler (A’raf Süresi 189) ve duaları da kabul oldu.

Zaten konumuzu teşkil eden felaketler bundan sonra başlıyor. Allah’ın kendilerine emanet olarak verdikleri o çocuğu öyle severler, öyle severler ki, yere göğe sığdıramazlar. Bütün kalplerini bu çocuğun sevgisi kaplamıştır. Sanki dünyada onlardan başka çocuk sahibi olan bir çift yokda ayrıcalıkları varmış gibi. Yanlış anlaşılmasın biz çocuk sevgisine karşı değiliz ki az sonra açıklnacaktır.

Gerçi çocuk sahibi olduktan sonra, çocuk olmadan önce ettikleri dualar, adaklar unutulmuştur ama devam ediyoruz. Bütün kalbin ile bu çocuğu sevecek olursan, Allah sevgisini nereye sığdıracaksın, Peygamber sevgisini nereye koyacaksın.

Yine Kur’an ifadesi ile anlatacak olursak;

Allah onlara kusursuz bir çocuk verince, kendilerine verdiği bu çocuk hakkında Allah’a ortak koştular. Allah ise onların ortak koştuğu şeyden yücedir (A’raf Süresi 190)

Şimdi diyeceksiniz ki ne alaka canım sende…

Bunun cevabını da yine Kur’an beyanı ile açıklayalım: Yüce Allah Tevbe Süresi 24. ayet-i kerime de aynen şöyle buyurmaktadır:

De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım-akrabanız, kazandığınız mallar, durgunluğa uğramasından endişe ettiğiniz ticaretiniz ve hoşlandığınız meskenler size Allah’tan, peygamberinden ve O’nun yolunda cihaddan daha sevimli ise, artık Allah buyruğunu (kıyameti) gerçekleştirinceye kadar bekleyin. Allah günaha saplanmış kimseleri hidayete erdirmez.

İşte kalbinde yukarıda sayılanlardan birisini Allah’tan, Allah’ın Resulünden ve Allah yolunda cihaddan daha fazla seviyorsan o zaman yine buna en güzel cevabı Yüce Allah Hud Süresi 122. ayetinde veriyor;

Davranışlarınızın akıbetini bekleyin, biz de ilahi tecellinin gerçekleşeceği günü beklemekteyiz

Bunun canlı örneği bu yazıyı yazan kişi yani benim. Bir eşim vardı çok seviyordum ancak o derece seviyordum ki onunla imtihan olmaktan korkuyordum ve yukarıda belirtilen Tevbe Süresi 24. ayete takılmaktan korkuyordum. Her ne kadar dilimle; Allah’ı ve Resulünü eşimden fazla sevdiğimi söylesem bunu yalanlamamak kaydı ile kalbimle tasdik etsem de, demek ki gerçek bir samimiyet olmayınca olmuyormuş.

Bir şekilde o çok sevdiğim eşim olacak kişi ile ayrıldım ve daha hangi imtihanlar vardı bilmiyorum ama sevdiğim kişi ile imtihan oldum.

Siz siz olun birisini yada bir şeyi severken, bu sevgiyi Allah ve Allah’ın Resulünün sevgisinin önüne geçirmeyin.

ve unutmayın ki;

Biliniz ki, mallarınız ve çocuklarınız ancak bir imtihandır/sınamadır (Enfal Süresi 28)

Son söz olarak diyeceğimiz ise;

Sevi sevdiğinden alıkoyan her neyse, senin asıl sevdiğin odur

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.