A’raf Süresi 38-42 Arası Ayetlerin Tefsiri
A’raf Süresi 38. Ayet Meali: Allah buyuracak ki: Sizden önce geçmiş cin ve insan toplulukları arasında siz de ateşe girin. Her ümmet girdikçe yoldaşlarına lanet edecekler. Hepsi birbiri ardından orada toplanınca, sonrakiler öncekiler için: Ey Rabbimiz! Bizi işte bunlar saptırdılar! Onun için onlara Cehennem ateşinden kat kat azap ver diyecekler. Allah da; Zaten her biri için kat kat azap vardır, fakat siz bilmezsiniz diyecektir.
A’raf Süresi 38. Ayet Tefsiri: İzzet ve celal tahtına kurulmuş olan Allah, adaleti gereğince onlara şöyle seslenir: Ey yolunu şaşırmış yalancılar, siz de sizden önce gelmiş geçmiş asi ve kafirler zümresine dahilsiniz. Onlar insanlardan ve cinlerden müteşekkil ümmetlerdir ve hayatlarını sızın gibi küfür ve sapkınlıkla geçirdiler. Siz de onlarla birlikte isyancı kafirleri cezalandırmak için hazırlanmış olan ateşe giriniz, diyecektir.
Allah’ın kesin emri sadır olduktan sonra cehenneme girenlerden her ümmet yandaşına lanet etti. Mahrumiyet ve uzaklaşma ateşine atılan her ümmet kendisini sapıtan yandaşına lanet edecektir. Hepsi oraya peş peşe atılınca, sondakiler öncekileri göstererek, ey Rabbimiz, işte bunlar bizi saptırdı, onlara bir kat daha fazla azap ver, dediler.
Cehennemde hepsi bir araya toplandıkları zaman, sonradan gelenler kendilerinden önce gelenleri işaret ederek kendilerine bir fayda vereceğini umarlar ve ey Rabbimiz, bizi yoldan çıkaranlar bu sapıklardır. Bunlar bizi senin yolundan alıkoymak için aramıza girerek bizi yanlış yollara götürdüler. Biz onlara uyduk ve yolumuzu kaybettik. Şimdi onlara bize verdiğin azabın bir kat fazlasını ver. Çünkü onlar hem kendilerini ve hem de bizi saptıranlardır deyince;
Allah diyecek ki;
Ey başkalarına tabi olanlar ve kendilerine başkaları tabi olanlar, hepiniz için birer kat fazla azap vardır. Takip edilenlere başkalarını saptırdıkları ve kötü örneklik ettikleri için, takip edenlere de peygamberlere uymayarak bu sapıkların peşine düştükleri ve yanlış yolda olanları takip ettikleri için birer kat, fazla azap vardır, buyurdu.
A’raf Süresi 39. Ayet Meali: Öndekiler de arkadakiler için dediler ki, sizin bize bir üstünlüğünüz yok, siz de yaptıklarınızın azabını tadın
A’raf Süresi 39. Ayet Tefsiri: Oraya önden girenler arkadan gelenlerin dediklerini duyunca, siz de biz de sapıklıkta eşitiz, hepimiz aynıyız. Sizin azabınızı hafifletecek bir üstünlüğünüz yok. Biz işlediğimiz günahların azabını çekiyoruz, siz de bizim gibi o azabı tadınız, diyecekler.
A’raf Süresi 40. Ayet Meali: Bizim ayetlerimizi yalanlayıp da onlara karşı kibirlenmek isteyenler var ya, işte onlara gök kapıları açılmayacak ve onlar, deve iğne deliğine girinceye kadar Cennete giremeyeceklerdir. Suçluları işte böyle cezalandırırız.
A’raf Süresi 40. Ayet Tefsiri: Bizim tevhidimize delalet eden ayetlerimizi yalanlayanlara, inat ve kibir sergileyerek o ayetlerimize inanmayanlara isim ve sıfatlarımızın feyiz ve fütuhat semalarının kapıları açılmaz ve onlar bizim zatımızın vahdetini yakinen mükaşefe imkanından mahrum kalırlar.
Onlar, deve iğne deliğinden geçinceye kadar cennete giremezler.
Onlar tevhidin merkezine ulaşamazlar. Onların tevhit merkezine ulaşmaları, devenin iğne deliğinden geçmesi gibidir, yani imkansızdır. Bu söz mümkün olmayan şeyleri ifade etmek için söylenmiş bir darb-ı meseldir. Boş ve batıl nefislerinin istediği şeyleri yaparak tevhidin izzetli sahasının dışına çıkanları böyle cezalandırırız.
A’raf Süresi 41. Ayet Meali: Onlar için cehennem ateşinden döşekler ve üstlerinde de örtüler vardır. İşte zalimleri böyle cezalandırırız.
A’raf Süresi 41. Ayet Tefsiri: Bu dünyada, onların üzerinde yanacakları istek, arzu ve şehvet yatakları vardır. Üzerlerinde de makam, mevki, mal ve mülk ateşlerinden, üstünlük ve erdemlilik taslama ateşlerinden örtüler vardır. Biz Allah’ın koyduğu sınırları, kendi batıl nefislerinin isteklerine dalarak çiğneyenleri, lezzet sandıkları hayali ve hissi arzuların peşinde koşanları böyle cezalandırırız.
Daha sonra Allah, korkutmanın ardından müjdeleme sünneti iktizasınca söyle buyurmuştur
A’raf Süresi 42. Ayet Meali: İnanıp da iyi işler yapanlara gelince -ki hiç kimseye gücünün üstünde bir vazife yüklemeyiz- işte onlar Cennet ehlidir. Orada ebedi kalacaklar.
A’raf Süresi 42. Ayet Tefsiri: Allah’ın tevhidine inananlar ve kabiliyetleri gereği kendilerini Allah’a yaklaştıracak güzel ameller işleyenlerin yaptıkları şeyler güçlerinin ve kuvvetlerinin yettiği şeylerdir. Zira biz hiç kimseye gücünün yetmediği bir vazife vermeyiz. Bütün güçlerini fenafillah yolunda sarfeden o mutlu insanlar, Allah dostları için hazırlanmış olan cennetin sahipleridir. Onlar kaderin başlarına getirdiği şeylere karşı rıza makamında sapasağlam duranlardır.
Kaynak: Abdülkadir Geylani / Geylani Tefsiri / C: II 7 bkz: 116-118