Asırlar Sonra Ortaya Çıkan Kuran Mucizeleri
Kuranın asıl gayesi, insana kulluk dairesindeki vazife ve sorumluluklarını öğretmek, kendi ve ictimai hayatını düzenlemek ve ebedi saadeti kazanmasına vesile olmaktır. Daha özlü bir ifadeyle Kur’an-ı Kerim’in birinci vazifesi, insan hayatını Yaratıcısının irade ve rızası istikametinde şekillendirmektir.
Kur’an bir çok ilmi ve teknik bahse ana maksatlar çerçevesinde özlü ve i’cazlı bir biçimde yer vermiştir. Bu cümleden Kur’an’ın bir çok olaya bazen açıkça bazen de işaretler ve ipuçları halinde teması söz konusudur ki, bunların bir kaçını şöyle sıralayabiliriz;
1-) En’am Süresinde kafir birisinin hali, göğe doğru yükselirken kalbi sıkışıp daralan bir insanın durumuna benzetilir (En’am Süresi 125). Bugün bilimsel gelişmeler, gerekli cihaz kullanılmadan dağların tepesine doğru yükseldikçe, oksijen azalmasından insanın nefessiz kaldığını, göğsünün daralıp sıkıştığını ortaya koymuş bulunmaktadır.
Bu gerçek ancak balon gibi vasıtalarla yukarıya çıkıldığında veya çok yüksek dağlara tırmanılarak anlaşılabilmektedir. Allah Resulünün döneminde balonla yolculuk bir hayal bile olmadığı gibi, Arabistan coğrafyası da yüksek rakamlı yerlerden mahrumdu. Öyleyse böyle bir teşhis ve ifade ancak her şeyi bilen Allah’a (c.c) ait olabilir.
2-) Rüzgarları aşılayıcı olarak gönderip gökten su indirdik, böylece sizi suladık.(yoksa) siz suyu depo edemezdiniz (Hicr Süresi 22). Bu ayet de henüz yirminci yüzyılda anlaşılan ilmi bir gerçeğin Kur’an tarafından asırlar önce ifade edildiğinin bir göstergesidir.
Rüzgarlar su buharından meydana gelen bulutları birbirini çarpıştırır. Bu çarpışmada bulutlarda pozitif-negatif elektron geçişmesi olur, şimşek meydana gelir. Rüzgarlar bulutları sıkıştırarak yere yağmur aşılar. Aynı zamanda rüzgarlar bitkiler üzerinden eserken, erkek tohumları dişi tohumlar üzerine kondurmak suretiyle onları aşılar.
Böylece bitkilerde döllenmeye yardım eder. Yine bu ayet gökten inen yağmur sularının yerin dibinde depo edildiğini ve böylece oradan çeşmeler ve kuyular açmak suretiyle canlıların sulanabileceğini anlatmaktadır.
3-) Her şeyi çift yarattık (Zariyat Süresi 49). “Münezzehtir o Allah, her noksandan münezzeh ! Yerin bitirdiği her şeyi ve kendilerini ve daha nice bilmedikleri şeyleri çift yaratan, münezzehtir, Yücedir (Yasin Süresi 36).
İlim adamlarının kısa bir süre önce keşfettiği bir hususu, Kur’an asırlar öncesinden haber vermiştir. Bugün çok iyi bilinmektedir ki, insanlar nasıl çiftse, diğer canlılar da öyle çifttir. Hatta her şeyin asıl maddesi olan atomlar da çifttir. Onların bir kısmı artı bir kısmı eksi yüklüdür.
4-) Semayı (kudret) eliyle biz kurduk ve ona durmadan genişlik veriyoruz (Zariyat Süresi 47). Bu ayette, ilim mahfillerinde ağırlığını devam ettiren ‘mekan genişlemesi’ bin dört yüz küsür sene evvel Kur’an da söz konusu edilmektedir.
5-) Güneş de kendi ekseni etrafında bir vakte kadar harekete der (Yasin Süresi 38). Kur’an asırlar önce, eski kozmolojiye rağmen, Güneşin sabit olmadığını ve kendi eksenin de hareket ettiğini bildirmiştir.
6-) Sen dağları görür de onları hareketsiz sanırsın, oysaki onlar bulutlar gibi yüzer geçer (Neml Süresi 88). Yine Kur’an-ı Kerim, dünyaya ait parçalar olan dağlara dikkat çekmek suretiyle arzın hareket ettiğine işaret etmiştir.
Kaynak: Akademi Araştırma Heyeti / Bir Müslüman’ın Yol Haritası / Sayfa: 117-119