DOLAR
21,2482
EURO
22,9074
ALTIN
1.340,17
BIST
5.372,66
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
23°C
İstanbul
23°C
Parçalı Bulutlu
Salı Az Bulutlu
23°C
Çarşamba Az Bulutlu
23°C
Perşembe Az Bulutlu
23°C
Cuma Az Bulutlu
24°C

Asr-ı Saadet’te Hayatın İlk Adımları

Asr-ı Saadet’te Hayatın İlk Adımları
20.04.2023 15:07
0

İslam devirlerinin en güzeli saadet asrında Sünnetullah ve Sünnet-i Resulüllah çocuğun doğumundan sonra, uygulanacak fiil ve davranışlarda, cahiliyet devrinin çürük ve aykırı davranışlarını kaldırmış yahut örfi olarak uygulanan güzel şeyleri, eğri tarafını düzelterek olduğu gibi devam ettirmiştir.

Nikahın en güzel kerametidir, çiftlerin çocuklarının dünyaya gelmesi. Aileye mutluluk, insan nesline bereket, insanlığa rahmetullahın tecellisidir.

Hz. Adem’den beri aileye katılan bu yeni üye neşe, sevinç ve beraberinde de ana-baba olma sorumluluğunu getirmiştir. Bu özel ve önemi çok büyük olan varlığın dünyaya gelişi, toplumdan topluma değişiklik arz eden adet ve geleneklerin oluşmasına sebep olmuştur.

İslam devirlerinin en güzeli saadet asrında Sünnetullah ve Sünnet-i Resulüllah çocuğun doğumundan sonra, uygulanacak fiil ve davranışlarda, cahiliyet devrinin çürük ve aykırı davranışlarını kaldırmış yahut örfi olarak uygulanan güzel şeyleri, eğri tarafını düzelterek olduğu gibi devam ettirmiştir.

Şüphesiz kaldırılanların başında, babalar için toplumda doğumu utanç kaynağı olan kız çocuklarını diri diri gömülmesi adeti gelir.

“Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Dilediğini yaratır. Dilediğine kız çocukları, dilediğine de erkek çocukları bahşeder (1)” düsturuyla cinsiyet belirlemenin sadece kendine mahsusu olduğunu belirten Cenab-ı Allah, bir başka ayette kız çocuğu dünyaya gelen babanın halini şöyle tasvir etmektedir:

“Onların birine kız müjdelendiği zaman, öfkelenmiş olarak yüzü kapkara kesilir. Kendisine verilen müjdenin kötülüğünden dolayı kavminden gizlenir. Onu aşağılık duygusu için de yanında mı tutsun, yoksa toprağa mı gömsün! Bakın ki, verdikleri hüküm ne kadar kötüdür (2)

Kur’an-ı Kerim’de böylece tasvir edilen bu adet, sünnet-i Rasulullah ile yerle bir edilmiştir.

İslam’a akın akın giren coşkulu insanlar kız çocuklarını diri diri toprağa gömmeyeceklerine dair biat etmişler, söz vermişlerdir. Ve Rasulullah (s.a.v):

Her kimin üç kız çocuğu olur da, onların eziyet ve sıkıntılarına sabrederse, muhakkak cennete girer” müjdesiyle verilen sözleri karşılamış ve mübarek soyları, kızları Fatıma (r.anha) vasıtasıyla devam ettirilerek, ilahi hikmetin tecellisiyle bu kötü gidişe dur denilmiştir.

Çocuk doğduktan sonra babasına, yakın akrabalarına durumu müjdeleme ve tebrik etme, müstehap olan davranışlardandır. Sevinç meydana getiren her olayda, insanlar arası yakınlaşma, ülfet meydana gelir.

Doğumdan sonra yine Rasul-i Ekrem’in uygulamalarından biri de sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okunmasıdır.

Dünyada duyacağı ilk kelam bu olacağı gibi, ölünce de kendi sine duyurulacak son kelam yine “Lailaheillalah” olacaktır.

Asr-ı Saadet’in şanslı çocuklarına mahsus bir durum da, doğar doğmaz, Rasulullah Efendimizin onlara tahrik yapmasıdır.

  • Tahrik: Hurma, bal v.b. bir yiyecek maddesini ağızda yumuşatarak yeni doğmuş olan çocuğun damağına sürmektir.

Hz. Ebu Bekr’in kızı Esma (r.a.) Mekke’de Abdullah b. Zübeyr’e hamile kalmıştı. Şöyle anlatıyor: “Doğumum yaklaşmıştı. Çıktım ve Medine’ye geldim. Kuba’da konakladım ve orada doğurdum. Sonra Hz. Peygamber’e gelerek bebeği kucağına verdim. Bir hurma istedi, ağzında çiğnedi ve bebeğin ağzına parmağıyla sıvadı. Böylece karnına giren ilk şey, Resulullah’ın tükürüğü olmuştu”

Bunların dışında yine yeni doğan bebeğe ilk yedi gün içinde yapılması gün içinde yapılması gereken şeyleri şöyle sıralayabiliriz.

Çocuğun Akikası: Cahiliyyede de mevcut olan akika kurbanı sadece erkek çocuk için kesilirken, Efendimiz’in: “Oğlan çocuk için iki, kız çocuk için bir koyun kurban ediniz” hadis-i şerifiyle kız çocuklar için de kesilmeye başlanmıştır

Akika, çocuğun güzelce yetişmesinde, sağlık ve esenliğinin devam etmesinde, şeytanın zararından korunmuş olarak ömrünün uzamasında bir sebeptir.

Çocuk için kesilen akika da; Allah’a yaklaşma, şükretme, fidye ve sadaka verme, nikahta asıl maksat olan çocuk nimetini izhar etmek için yemek yedirme manaları vardır.

Yine Asr-ı Saadet’in bir başka uygulaması, çocuk başının traş edilmesidir. Hz. Aişe (r.a.): “Resul-ı Ekrem, Hasan ve Hüseyin (r.a.)’in doğumunun yedinci günlerinde, onlar için akika kesti, onlara isim verdi ve başlarındaki eziyetin giderilmesini emretti.” buyurmuşlardır.

Bu hadis-i şerifte, baştaki eziyetten kasıt, çocuğun saçlarıdır. Başın tıraş edilmesiyle bu eziyet kaldırılır. Yerine daha güçlü, daha sağlam ve başa daha faydalı saçların gelmesi sağlanmış olur. Çocuğun yükü hafifler, hararetin kolaylıkla çıkabilmesi için gözenekler açılır. Ayrıca görme, koklama, işitme organlarının gelişmesine de yardımcı olur.

Yine yaygın olarak başa akika kurbanının kanı sürülüyordu. Efendimiz bunu da kaldırmış ve yerine güzel koku sürülmesini istemiştir. Bir başka önemli konu da çocuğa isim verilmesidir. Efendimiz, güzel isimlerin tercih edilmesini, özellikle de Peygamber isimleriyle isimlenilmesini tavsiye etmiştir.

Bir Hadis-i Şerifte şöyle buyuruyor:

  • “Peygamber isimleriyle isimleriniz. Allah’ın en sevdiği isimler, Abdullah ve Abdurrahman’dır. En doğru isimler Haris ive Hemmam, en çirkin isimlerde Harp ve Murra’dır”.

Çocuğun sünnet edilmesi de ilk yedi gün içinde zikredilen konulardandır.

Yüzyıllar sonra ifret ve israf boyutunda sünnet merasimleri yaşanırken, Asr-ı Saadet’te isim koyma kadar sade ve ölçülü yapılmaktaydı. Merasim, hususi bir tören değil, olması gereken tabii bir iş olarak yapılırdı.

Kaynak: Ayşegül Baltacı / Aile Rehberi / Yeni Dünya Dergisi / bkz: 33-35

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.