Bakara Süresi 74-77 Arası Ayetlerin Tefsiri
Bakara Süresi 74-75-76 ve 77. Ayetin Tefsiri
Bundan sonra kalpleriniz katılaştı. Allah korkusuyla titreyen kalpleri yumuşatan ölüyü diriltme hadisesinden sonra kalpleriniz tam bir kasvetle katılaştı, karakterleriniz kir ve pas tuttu.
Bu büyük deliller / ayetler sizin kalplerinize tesir etmeyip, onlar kaskatı bir hale geldi. Onlar adeta taş gibi, hatta ondan daha sert. Kalpleriniz sertlikte ve katılıkta, yontulmayan ve tesir kabul etmeyen taş gibi oldu.
Hatta sertlikte taştan daha sert oldular. Çünkü o sert kayalar bile belli bir güç ve kuvvet karşısında duramayıp tesir alır da, sizin kalpleriniz asla etkilenmez Zira öyle taşlar vardır ki, içinden ırmaklar fışkırır.
Halbuki sizin kalpleriniz, zat denizine bağlı arklar vasıtasıyla, nebi ve resullerin dili üzere gelen marifet ırmaklarından bile etkilenmez.
Yine öyle taşlar vardır ki, çatladığı zaman içinde su çıkar. Üzerinden uzun bir zamanın geçmesiyle birlikte o taşlar kendiliğinden veya harici bir sebeple çatlar, yarılır ve içine su girer de; sizin kalpleriniz ne kendiliğinden, ne de harici bir sebepten etkilenmez.
Ve yine öyle taşlar da vardır ki, Allah korkusuyla yukarıdan aşağıya yuvarlanır. Bazı taşlar da kuvvetli yağmurlar, sert rüzgarlar, ağır zelzeleler gibi afakta zuhur eden apaçık ayetleri, burhanları görerek yüksek yerlerden yuvarlanarak düşerler de; sizin kalpleriniz, sizi bazen teşvik etmek, bazen da korkutmak için Rabbinizden size inen göz kamaştıracak kadar açık ayetlerden etkilenmez.
Bu ayetler onları en açık, en keskin bir şekilde azarlamak, paylamak, müminleri teşvik etmek ve onları benzer durumlarda sakındırmak için hem dünyada hem de ahirette faydalı olan tesiri kabul etmemişlerdir.
Halbuki kaskatı ve kabiliyetsiz olan taş bile tesir kabul etmektedir. Dolayısıyla onların durumları taştan daha kötü ve onlar kayadan daha serttir. Bununla birlikte hakikati ve örtmek suretiyle Allah’ı kandırmaya çalışıyorsunuz ve onun sizden gafil olacağını zannediyorsunuz. Halbuki Allah yaptıklarınızdan gafil değildir (74)
Halbuki onların zatlarının ve bedenlerinin muzhiri olan Allah, velev ki göz açıp kapayacak kadar bile gafil değildir.
Cenab-ı Hak, İsrail oğullarına bahşettiği çeşitli nimet ve iyilikleri zikretmekte, buna karşılık onların zulümlerini, düşmanlıklarını, küfran-ı nimet ve nankörlüklerini sıralamaktadır.
Cenab-ı Hak bununla, Yahudilerin imanı ve onların Hz Peygamber’e bağlanmaları ve müminlerle ilişkilerindeki hedefleri konusunda Muhammed’i müminleri bilgilendirmeyi ve onların uyanık olmalarını sağlamayı murat etmekte sizin onlar hakkındaki umut ve beklentileriniz boş demektedir.
Onların size inanmalarını mı bekliyorsunuz? Onların kıssalarını işitmediniz mi? Onların çirkinliklerini, aşağılıklarını, üzerlerine vurulan zillet damgasını ve kendilerine gönderilen peygamberlere karşı sergilemiş oldukları kötü muameleyi bilmiyor musunuz?
Bu durumda Peygamberimize inanmalarını ve hallerini bilmenize rağmen onların Allah rızası için sizinle güzelce geçinmelerini mi bekliyorsunuz?
Onlardan bir grup vardır ki, Allah kelamını işitirler de sonra iyice anladıktan sonra onu tahrif ederler. Bunu da bile bile yaparlar (75) Mütevatir olarak nesilden nesile anlatılan şu gerçeği işitmediniz mi?
Onların önceki nesillerinden bir zümre vardı. Onlar, Hak’tan kendilerine inen ayetleri, yani Tevrat’ta Hz Peygamber’in vasıflarıyla ilgili yerleri okudukları zaman, bundan rahatsız oluyorlar ve onun peygamber olarak gönderilmiş olmasına bir türlü tahammül edemiyorlardı.
Hz Muhammed’in zamanı yaklaşıp bazı alametler belirince, Hz Muhammed’in kendi kitaplarında belirtilen peygamber olduğunu anladılar, haset ve inatlarından dolayı o ayetleri değiştirdiler.
Bunu yaparken inatlarının ve tekebbürlerinin bizatihi farkında idiler. Başbaşa kaldıklarında, işin hakikatını bildikleri halde Hz Muhammed kendi kitaplarında belirtilen peygamber olsa bile ona inanmayacağız. Çünkü o Arap’dır, bizden değildir demeye karar verdiler.
Ve onlardan kimileri de, asli pisliği ve cibilliyetindeki bozukluk yerinde durduğu halde, sırf dünyevi menfaat ve maslahat için zahiren iman ve tasdik etmişlerdir.
Bunlar onların en çirkin ve kötüleridir. Onlar müminlere rastladıkları zaman biz de iman ettik derler. İmanlarında ihlaslı müminlere rastladıklarında, sizin peygamberinize inandık. Onun Tevrat’ta belirtilen peygamber olduğu kesindir. Onun Rabbi katından getirdiği her şeyi tasdik ediyoruz’ derler.
Birbirleri ile başbaşa kaldıkları zaman ise derler ki; Allah’ın size açtıklarını onların Rabbiniz indinde size karşı delil olarak kullanmaları için mi anlatıyorsunuz?
Münafıklar, küfürlerini açıkça ve ısrarlıca ilan edenlerle baş başa kalıp birbirleriyle fikir alış-verişinde bulundukları ve şikayetler yayıldığı zaman, her bir grup diğerine şöyle der:
Bu adam hakkında ne dersiniz? Nasıl da yükselmekte? O, olsa olsa Tevrat’ta vaadedilen peygamber olabilir.
Ey Yahudiler!
Onun hakkında ne biliyorsunuz? Onun hakkında Allah’ın kitabında onun vasıflarıyla ilgili olarak haber verdiği şeyleri onlara, size karşı Rabbinizin huzurunda galip gelsinler diye mi anlatıp duruyorsunuz?
Utanın! Utanın! Yoksa, kitabınızı tahrif ediyor ve o peygamberin vasıflarını ondan siliyor musunuz? Yoksa, kıskançlık ve taassubunuzdan dolayı mı ona teslim olmuyorsunuz?
Akletmiyor musunuz (76) Bunu hiç düşünüp teemmül etmiyor musunuz, ey bu adamın (Hz Peygamber) durumu hakkında babalarının dinine uymuş olanlar?
Birbirlerinden ayrılıncaya kadar onlar arasında bu tür hezeyanlar, saçmalıklar cereyan edip gitti.
Ey Peygamberlerin en kamili! Onlara şöyle söyle; Onlar bilmiyorlar mı ki, Allah onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da bilmektedir (77)
Aslında yaratılışları idrak ve şuur üzerine olan bu kimseler, zahirlerine de, batınlarını da kuşatmış olan Allah Tealanın her yerde hazır ve nazır olmasıyla, onların inat ve inanç ile uygun düşmeyen sözlerini bildiğini bilmiyorlar mı? Bu onların alimlerinin ve akıllılarının halidir.
Kaynak: Abdülkadir Geylani / Geylani Tefsiri / C: I / bkz: 100-103