DOLAR
19,9662
EURO
21,3770
ALTIN
1.249,93
BIST
4.580,67
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
21°C
İstanbul
21°C
Az Bulutlu
Pazartesi Az Bulutlu
21°C
Salı Çok Bulutlu
23°C
Çarşamba Az Bulutlu
24°C
Perşembe Az Bulutlu
23°C

Bazı Sürelerin Başlangıç Harfleri: Hurufu Mukatta

Bazı Sürelerin Başlangıç Harfleri: Hurufu Mukatta
24.02.2023 02:12
0

(Habibim) Sana kitabı indiren O’dur. Ondan bir kısım ayetler muhkemdir ki, bunlar kitabın anasıdır. Diğer bir kısım fitne aramak ve onun teviline yeltenmek için onun müteşabih da müteşabihlerdir. İşte kalblerinde eğrilik bulunanlar sırf olanına tabi olurlar. Bunun (Müteşabihin) tevilini yalnız Allah bilir ve ilimde kuvvetli olanlar derler ki biz ona inandık hepsi Rabbımızın tarafındandır. (Al-i İmran Süresi 7)

Bazı sürelerin başında bazen birkaç harfin birleşmesinden meydana gelmişş rumuzlar bulunur. Bu rumuzlara, “el-Hurufu’l-Mukatta‘a” denir.

Sürelerin bazısının bu şekilde başlayışı İslam’ın bidayetinden beri Müslüman alimlerini meşgul ettiği gibi, muahhar şark ve garp alimlerinin de anlayış ve zekalarını bu mevzuda çalıştırmak gayreti içinde bulunduklarını müşahede etmekteyiz. Bütün alimler bu harflerin müteşabihattan olduğunda ittifak halindedirler.

Kur’an-ı Kerim ayetlerinin bir kısmı herkesin anlayabileceği bir şekilde (Muhkem), bir kısmı da anlamayacağı bir şekilde (Müteşabih) idi.

Kur’an’da muhkem ve müteşabih ayetlerin mevcudiyetine işaret eden bizzat Kur’an’ın kendisidir.

“Sana kitabı indiren O’dur, onda bazı ayetler muhkemdir ki bunlar ummu’l-Kitabdır, diğerleri ise müteşabihdir”

Kur’an ayetlerinin böyle iki kısma ayrılmasını kabul etmeyenler olmuşsa da, galip gelen nazariye, hem muhkem hem de müteşabih ayetlerin varlığını kabul etmiştir.

Hazret-i Peygamber zamanında, bu müteşabih ayetler olduğu gibi kabul edilir, bunlar üzerinde durulmazdı. Bunları kurcalayanların kalplerinın hasta olduğunu Kur’an beyan etmektedir.

Hazret-i Peygamber (s.a.v) de müteşabih ayetlere tabi olanlardan sakınmayı emretmekte idi. Bu işi, Hazret-i Peygamber’den sonra gelen halifeler de sıkı tutmuşlardır.

Hakikatte ilk devirde bunlarla meşgul olanlar, Müslümanları şüpheye düşürmeye çalışıyorlardı.

Kur’an-ı Kerim’de helal, haram, namaz, hac, zekat, oruç ve bunlar gibi ahkama taallûk eden ayetler muhkemdir.

Yani manası kolaylıkla anlaşılan, harici bir tesire ihtiyaç göstermeyen ve tek manası olan ayetlerdir.

Müteşabih ise, birçok manaya ihtimali olup, bu manalardan birini tayin edebilmek için harici bir delile ihtiyacı olan ayetlerdir.

Usul uleması müteşabihatı iki kısma ayırmışlardır.

  • Birincisi; muhkemle mukayese edildiğinde manası bilinebilen
  • İkincisi ise; hakikatini bilmeye imkan olmayan ayetlerdir.

Mesela;

Kıyametin ne zaman kopacağı ve bazı sürelerin başlarındaki el-Hurufu’l-Mukatta’a gibi.

Mücahid, muhkem ayetler helal ve harama dair olanlardır. Müteşabih ayetler ise, bazısı bazısını tasdik ve tefsir eden ayetler diye tarif etmiştir.

İlk devirde, müteşabih ayetlerin ihtiva ettikleri lafızların lügavi manaları malum ise de, o manaların Allah’a isnadı muhal olduğundan, bunların medlullerinin tayinini selef uleması Allah’a tefviz ve havale etmişlerdir. Fakat hapsedilemeyecek fıtratta yaratılan insan zekası, müteşabihat üzerinde de işlemeye başlamıştır.

Hele İslam’ın aslını bozmak isteyenlerin bu ayetlere gelişigüzel mana verişlerini frenlemek ve aynı zamanda kötü neticelerinden Müslümanları korumak için, müteşabih ayetleri İslam’ın ruhuna uygun bir şekilde tevil etmek mecburiyeti hasıl olmuştur.

İslâm uleması, Al-i İmran Süresinin 7. ayeti;

“Bunun (müteşabihin) tevilini yalnız Allah bilir ve ilimde kuvvetli olanlar derler ki biz ona inandık, hepsi Rabbimizin tarafındandır” üzerinde ihtilaf etmiş ve müteşabihat üzerinde durmak istemeyenler, ayetin birinci kısmını müstakil kabul etmişlerdir

İbn-i Abbas’tan rivayet edildiğine göre,er-Rasihune fi’l-İlmi olanlar müteşabih ayetleri bilebilirler, fakat bununla beraber biz ona inandık, hepsi Rabbımız tarafındandır” derler. Keza İbn-i Abbas ve Mücahid’den, “Ben onun tevilini bilenlerdenim” dedikleri de rivayet edilir.

Bu görüşü, Hazret-i Peygamber (s.a.v)’in İbn-i Abbas hakkındaki duası teyid etmektedir: “Allah’ım, onu dinde fakih kıl ve ona tevili öğret” diye duada bulunmuştur.

Müteşabih hakkında verdiğimiz şu kısa bilgiden sonra, okuyucuların aklına şöyle bir sual gelebilir:

Acaba Kur’an-ı Kerim’de müteşabih ayetlerin bulunması ne gibi faydalar temin etmektedir

Bu ayetler sayesinde İslam’ın insan fikri dondurulmamış ve geniş bir fikir hürriyetine müsaade edilmiş oluyor ve bunlar dinin temellerini kuvvetlendirmekte esaslı rol oynuyordu. Çünkü bu ayetler birkaç manaya tahammül edebiliyordu.

Bidayette zihinleri tamamen boş olan ve muhtelif fikirlerle karışmamış olan cahili Araplara o anda akıllarının alamayacağı bir şey söylemek, onları elbette tereddüde düşürebilirdi.

Onlara, güneş yer etrafında dolaşmıyor, yer güneşin etrafında dönüyor, denmiş olsaydı, çoklarının zihinlerinin kabul edemeyeceği bir söz söylenmiş olacağından yeni dine inanmada tereddüt gösterebilirlerdi. İşte bu ayetler sayesinde bu durum ortadan kalkmış, Müslümanları daha çok öğrenmeye ve başka bilgilere de sahip olmaya sevk etmiştir.

Yine bu ayetler sayesinde dinin tesisine ve tebliğine mani olmak için girişilen teşebbüslere susturucu cevaplar verilmiş ve ilk günlerde meydana gelecek ifsad hareketlerinin önüne set çekilmiş oluyordu.

Müteşabih ayetlerin tevil edilmesi caiz görülmezse de, Kur’an-ı Kerim’de işaret buyurulduğu veçhile, caiz görülmeyen tevil, gönülleri sapkın, niyetleri kötü olanların fitne ve fesat çıkarmak maksadıyla yapmak istedikleri teviİlerdir. Yoksa iyi niyetle, akla, muhakemeye ve dinin esaslarına uygun olarak yapılan teviller makbul ve lazımdır.

Hurufu Mukatta İle Başlayan Süreler

Süre AdıHurufu’l-Mukatta
Bakara SüresiElif Lam Mim
Al-i İmran SüresiElif Lam Mim
A’raf SüresiElif Lam Mim Sad
Yunus SüresiElif Lam Ra
Hud SüresiElif Lam Ra
Yusuf SüresiElif Lam Ra
Ra’d SüresiElif Lam Mim Ra
İbrahim SüresiElif Lam Ra
Hicr SüresiElif Lam Ra
Meryem SüresiKaf Ha Ya Ayn Sad.
Taha SüresiTa Ha
Şu’ara SüresiTa Sin Mim
Neml SüresiTa Sin
Kasas SüresiTa Sin Mim
Ankebut SüresiElif Lam Mim
Rum SüresiElif Lam Mim
Lokman SüresiElif Lam Mim
Secde SüresiElif Lam Mim
Yasin SüresiYa Sin
Sad SüresiSad
Mü’min SüresiHa Mim
Fussilet SüresiHa Mim
Şura SüresiHa Mîm Ayn Sin Kaf
Zuhruf SüresiHa Mim
Duhan SüresiHa Mim
Casiye SüresiHa Mim
Ahkaf SüresiHa Mim
Kaf SüresiKaf
Kalem SüresiNun
TOPLAM29
el-Hurufu’l-Mukatta Harfler 29 Sürenin başında başlar

el-Hurufu’l-Mukatta hakkında İslam’ın bidayetinden beri çeşitli fikirler ileri sürüldüğünü söylemiştik. Bu harfler “Kur’an’ın esrarındandır”, Allah bunları bilme ilmini kendine mahsus kılmıştır, bu bakımdan bu ilim için “İlm-i mestur, sırr-ı mahcubdur” demişlerdir. Bu harflerin manaları üzerinde durmak istememişlerdir.

  • Hz Ebubekir es-Sıddık; Her kitabın bir sırrı vardır, Allah’ın Kur’an’daki sırrı da evaili’s-Suverdir” demiştir.
  • Ali b. Ebi Talib de; Her kitab için bir zübde vardır, bu kitabın zübdesi de heca harfleridir demektedir
  • eş-Şa’bi; Onlar Allah’ın sırrıdır, onu taleb etmeyin demiştir
  • Ebu Zıbyan da, İbn-i Abbas’tan rivayetle; Alimler onları anlamaktan aciz oldu demektedir
  • Ebu Hatim de; Kur’an’da Mukatta harflerini ancak süre başlarında bulduk. Allah’ın bunlarla ne murad ettiğini bilemiyoruz diye söylemiştir

Bu harfler hakkında böyle ezeli bir itikadın mevcudiyeti, o harflerin tefsirinden çekinmeye ve dolayısıyla onlar hakkında sarih bir görüş ortaya çıkarmaya mani olmuştur.

İbn-i Mes’ud ve Hulefa-yı Raşidin’den de şu haber nakledilir: Bu harfler gizli bir ilim ve kapalı bir sırdır. Allah onları bilmeyi kendine mahsus kılmıştır.

Bu harfleri açıklayıcı mahiyette Hazret-i Peygamber (s.a.v) den sarih bir haber yoktur. Ancak Kur’an okumayı ve her harfinden hasıl olacak sevabı anlatırken, bu huruf-u mukatta’nın her birinin ayrı ayrı harfler olduğunu söylemiştir.

Peygamber (s.a.v) den rivayetle; “Allah Teala’nın kitabından bir harf okuyana bir sevap ve bu sevap on misliyle verilir. Ben, Elif Lam Mim bir harftir demiyorum, elif bir harfdir, lam bir harfdir, mim de bir harfdir” diye ifade buyurmuşlardır.

Bazı arifler de, yukarıda serdettiğimiz rivayetleri teyid etmek maksadıyla, nasıl sulama yapılırken bir vadiye veya bir tarlaya bir nehrin suyunun hepsi birden verilmeyip, azar azar verilirse, Allah’ın indinde bulunan ilim denizinden, Allah’ın Rasullerine lüzumu kadar verilmiştir. Resuller alimlere, alimler de halka kabul edebilecekleri nispette verdiler. Ulema, enbiya ve melaike için sır vardır. Herkes kendi sırrından başkasını öğrenmeye tahammül edemez. Zira akıl zayıftır, göz güneş ışığına tahammül edemediği gibi, o da sırlara tahammül edemez.

Kaynak: Doç. Dr. İsmail Cerahoğlu / Diyanet İlmi Dergisi / Ocak 1971 / bkz: 13-18

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.