Değerli okuyucularımız…
Bu ay sizlerle bekarların evlilere karşı içten içe beğenmemeyle dolu bakış açılarını inceleyeceğiz. Bekarların bir bölümü kendilerini sultanlıklarını yaşamakta olan, kişisel sorumlulukları haricinde evliler kadar ağır sorumlulukları omuzlamamış şanslı insan kitlesi olarak görürken;
Diğer bölümü ise tam tersi, etrafında bir ses, bir nefes olmadan yapayalnız yaşamını sürdürmek kaderine mahkum olmuş zavallı bir topluluk olarak görür. Bazı bekarlar da zaman zaman her fikir arasında gidip gelerek arafta kalmışlardır.
Bekar kesim gerek okuyup araştırarak, gerek televizyon programlarında uzman görüşlerini dinleyerek, gerekse kendi mantığı ile genel geçer kuralları irdeleyerek evlilik ve evlilik hayatının nasıl olması gerektiği hakkında teorik olarak donanımlı hale gelir.
Evlenmemiş kız ve erkekler beyinlerinde idealize ettikleri evlilik ve aile kavramları ile gayet sorunsuz bir yaşam süreceklerine kesinlikle kanidirler. Öyle ki evdeki en büyük sorunlarının “sen değil, ben daha çok seviyorum” olacağından emindirler.
Ancak cicim aylarının geçmesi ve kişiliklerin güzel yanları kadar zaaflarının da ortaya dökülmesiyle beraber bu teorilerinde ne kadar iddialı oldukdarını kavrayacaklardır.
Örneğin;
Bekar kızımız, evlilik sonrasında kendisini salan hanımların neden böyle bir görüntü verdiğini hiç anlamamaktadır. Zira kendisi asla öyle olmayacak, dışarda ya da evde her zaman bakımlı ve şık olmasını bilecek, eşinin göz zevkine hitap ederek küçük ama önemli detaylan hayata geçirecektir.
Elbette ki evlilik öncesi kendi kişisel bakımı ve süsü için ayırdığı bol vaktin ciddi bir kısmının evlilik sonrasında evin çamaşır, ütüsü. yemeği ve bulaşığı gibi işlere gittiğini dehşetle öğrenecektir.
Başka evlerin temizliğine bin mana bulan idealist kızımız ev temizliğinin kendi odasını toplayıp temizlemekten çok daha kapsamlı bir iş olduğunu, tüm bunlara ek olarak çocuğun ve eşin sürekli peşinden koşturulması gerektiğini ve dahi gelen misafirlerin ardından kalan enkazın da kendisi tarafından kaldırılacağını, dolayısıyla bekarlıktaki prenseslik günlerinin yerini evlenince neden kül kediliğine bıraktığını anlayacaktır.
Çocuk bakımı meselesi ise kızlarımızın ayrıca ilgi alanıdır. Kendini bildi bileli oyuncak da olsa bir bebekle ilgilenerek, sonrasında da bol bol okuyarak kendisini mükemmel anneliğe ve mükemmel çocuğu yetiştirmeye hazırlamıştır.
Etrafında gördüğü annelerin tutumlarını yanlış ve cahilce bulan idealist anne adayımız kitaplarda yazanların harfiyen uygulandığı takdirde bırakın toplumu dünyaya örnek bir çocuk yetiştirileceğine canı yürekten inanmaktadır.
Ancak gelgelelim gerçekten çocuğu olduğunda anne olarak bu işin sabır ve irade kısmında ciddi sıkıntılar yaşandığın bizzat tecrübe edecek, kimbilir belki o kitaplara kendince bir paragraf ekleyerek çocuk terbiyesinde cennetten çıkmanın (dayak) gereklilik ve öneminden bahsedecektir.
Hamilelik ve doğum sonrası kilo durumları da bekar kızımızın çevresinde eleştirip kendisinin asla aynı hataya düşmeyeceğine dair yemin edip ant içtiği ayrı bir konudur.
Hamileliğini diyetisyenle yürütüp fazla kilo almadan atlatacağına, doğumdan sonraki birkaç ayda yine papatya gibi beyaz ve ince kalacağına emindir. Ne de olsa bu bir irade meselesidir ve bu irade onun damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
Hem birazcık kilo asa bile emzirme sürecinde kendiliğinden ve kolayca bu kilolardan kurtulacaktır. Tabi bu emzirme sürecinde sürekli yemek yeme detayını sürpriz olarak bırakıyoruz.
Evlilik öncesi ahkam kesme hatasına erkekler de düşer. En yakın arkadaşı evlendikten sonra artık eskisi kadar görüşmemelerini arkadaşının hanım köylü olduğuna bağlayan bekar erkek, kendisinin evlendikten sonra kesinlikle böyle olmayacağına emindir
Damdan düşenin halini yine damdan düşen anlar misali dışarı çıkabilmek için karısından izin alma şartını hatta bu izni kolay alabilmesi için de evde birkaç işin ucundan tutması gerektiğini evlendikten kısa bir süre sonra anlayacaktır.
İzin alma etabını başarıyla geçen erkeğin arada bir arkadaşlarıyla çıkabilmesi için eve geç dönmemesi gerekir. Karısının belirlediği saatte evde olmayan er kişi telefonla önce tatlı-sert, kısa bir süre sonra da epey sert bir uyan alır.
Elbette bu telefon zılgıtları bekar arkadaşlarının yanında cereyan ediyorsa bekarlar dışardan belli etmeseler bile içlerinden “Bana bunu yapacak kadın daha anasından doğmadı” diye geçireceklerdir ki tüm bu yazılanların finalinde sadece şunu söylüyorum “büyük konuşmayın, aman ha!”
Kaynak: PAyşenur Uslu / Semerkand Aylık Aile Dergisi / Ekim 2012 / bkz: 32-33