Beyyine süresi Medeni bir süre olup; Hicretin ilk yıllarında bir bütün halinde indirilmiş olup tamamı 8 ayettir. Adını birinci ayetindeki, apaçık belge anlamına gelen ‘beyyine’ kelimesinden almıştır. Hz Osman’ın Mushaf’ ındaki kronolojik sıralamaya göre 100, Hz Ebu Bekir’in cem ettirdiği elimizdeki Kur’an’a göre ise 98. süredir.
Uzeyr Allah’ın oğludur, Mesih allah’ın oğludur, Allah; Meryem ile Mesihtir, Allah üçün üçünsüdür diyen ve dinlerini parça parça bölen Yahudi ve Hristiyanlar kesinlikle kafir olmuş ve böylece tevhid, ahlak ve sosyal ilişkilerle ilgili ilkelerde İslam’dan tamamen uzaklaşmışlardır. Çok azı hariç, Ehl-i Kitap Allah’ı bırakıp ilim ve din adamlarını, yani ahbar ve ruhbanı kendilerine rab edindiler ve Allah’ın Dini İslam’ı bırakıp kendi uydurdukları batıl dinlerine uydular.
Müşrikler ise; Biz atalarımızda gördüğümüzden başka yola uymayız, Atalarımızdan gördüklerimiz bize kafidir diyerek, körü körüne kendi elleriyle yaptıkları putlara taptılar. Aslı ve gerçekliği olmayan, sadece boş isimlerden ibaret olan Lat, Menat, Uzza adını verdikleri putları, zihinlerinde büyüttükçe büyüttüler ve kendilerine dahi hiçbir yararı da zararı da olmayan cansız varlıklara kulluk ettiler.
Asır, Ehl-i Kitap için de Ümmiler için de felaket asrıydı; bütün insanların yeni bir uyarıcıya, Allah2tan açık bir belge olarak gelip insanları, dini kendisine özgü kılarak tek bir Allah’a ibadet etmeye çağıracak ve içeriisne beşer sözü karıştırılmamış sağlam hükümler içeren tertemiz sayfalar okuyacak peygambere büyük ihtiyaç vardı. Çünkü insanların Ehl-i Kitap olanı da olmayanı da doğru yoldan tamamen sapmakla kalmamış parça parça bölünmüşlerdi Yeni bir peygamber, yeni bir sistem ve yeni bir çağrı olmadıkça, artık insanlık aleminde düzelme beklenemezdi.
Tevrat ve İncil’de haber verildiği ve temel nitelikleri anlatıldığı için Ehl-i Kitap gelecek olan en son Peygamberi tanımakta ve beklemekteydiler. Müşrikler ise: “Bize uyarıcı ve yol gösterici bir peygamber gelse ve bizim dilimizle bir kitap indirilsede biz Ehl-i Kitaptan daha iyi yolda oluruz” diyerek bir peygamberin gelmesine şiddetle ihtiyaç duyduklarını ihsas ettiriyorlardı.
Yahudi ve Hristiyanlardan büyük çoğunluk, ilahi bir rehber olarak gönderilen bu peygamberi çok iyi tanımalarına ve gelmesini hasretle beklemelerine rağmen, ırkçı ve bencil tavırlarından ötürü haset ettiler, risaleti inkar ettiler, olanca kin ve nefretleriyle Allah’ın en son elçisinin karşısına dikildiler. Oysa bu Peygamber, ahlaki değerleri tamamlamak, dini kemale erdirmek ve alemlere rahmet olmak için gelmişti; onları kendisinden öncekiler gibi, en doğru ve en sağlam bir yola, insani bir hayat tarzına, eşyaya ve insana kul köle olmayı terk edip sadece Allah’a kul olmaya çağırmakta idi
Yaratılmışlara kulluğu terk edip yüce yaratıcıya yönelmeye; namazı kılıp zekatı vermeye davet ettiği için Allah’ın elçisini yalanlayan ve ayetlerini inkar edenler, içinde ebedi kalmak üzere cehennemi hak ettiler
O nedenle kafirler, halkın en kötüsüdürler. Hasretle bekledikleri ilahi ışığa kavuşan, onun aydınlığında doğru yolu bulan ve sadece Allah’a samimiyetle ibadet edip insanlığın hayrına salih iş yapan müminler ise, insani kimlik ve kişiliklerini korudular. Allah’tan başkasına kulluk zilletine boyun eğmediler. Sonuçta onlar, Allah kendilerinden hoşnut, onlar da Allah’tan hoşnut olarak ahirete intikal edeceklerdir. Bu yüzden müminler de insanların en iyileridir. Elbette, ebedi cennetler onlar içindir..
Kaynak: M. Zeki Duman / Beyanu’l-Hak / C: III / bkz: 419-420