Buruc Süresi Mekki bir süre olup;Hz Peygamber’in elçi olarak gönderilmesinin birinci yılında bir bütün halinde indirilmiş olup tamamı 22 ayettir. Adını ilk ayetindeki, semada burçlar anlamına gelen buruc kelimesinden almıştır. Hz Osman’ın Mushaf’ındaki kronolojik sıralamaya göre 27, Hz Ebu Bekir’in cem ettirdiği elimizdeki Kur’an’a göre ise 85. süredir.
Putları terk edip tek Allah’a iman ettikleri için müminlere uygulanan zulmün dayanılmaz boyutlara vardırıldığı bir dönemde indirilen bu süre, daha önceki milletlerde olduğu gibi, tevhit ehlini sabretmeleri ve imanlarından asla vazgeçmemeleri hususunda cesaretlendirirken, zalimleri hem can yakıcı bir cehennem azabıyla korkutmakta hem de tövbe ettikleri takdire affedilecekleri müjdesiyle müjdelemektedir.
Mülk Allah’ındır. Geçici bir süre için mülkü elinde bulunduranlar, ellerindeki güç ve ihtişamlarının tesiriyle, gerçekte ne kadar aciz olduklarının farkında değildirler. O nedenle bir kısım güç sahibi beyinsizler, kendilerini ya tanrı ya da tanrının yeryüzündeki gölgesi zanneder; hatta ‘Ben sizin en yüce Rabb’inizim (Naziat’24)’ diyecek kadar küstahlaşırlar da.Fakat çevrelerindeki yardakçıları tarafından şişirilen bu cahiller, Allah’ın azabıyla karşılaşınca, her şeyi unutarak ‘Şu anda inandım ki İsrail oğullarının iman ettiklerinden başka ilah yoktur. Ben de Müslümanlardanım (Yunus’90)’ demek durumuna düşmüşlerdir; ama iş işten geçtikten sonra !
Gerçek müminlerin imanı, önlerindeki denize ve arkalarındaki denizden daha korkunç düşmana rağmen kendilerini sahil-i selamete çıkarırken, berikilerin yeis halindeki imanları kendilerini, binlerce insanın gözleri önünde çırpına çırpına boğulmaktan bile kurtaramamıştır. Firavun’un taraftarlarına ve Semud kavmine hak ettikleri cezayı veren Allah, hiç şüphe yok ki bütün zalimleri görmektedir.
Başta İbrahim (a.s) olmak üzere diri diri ateşe atılmalarına rağmen Allah’tan vazgeçmeyen müminler, Allah yolunda sabrın ve kararlılığın somutlaşmış tmsalidirler. Bunlardan Peygamberler ve şehitler, ebedi azaba inanarak geçici azaba sabredip katlandıkları için şu anda altından ırmaklar akan cennetlerde, şehit olma bahtiyarlığına eremeyenlerse cennete girecekleri günü özlemle beklemektedirler. Baskı ve zulüm karşısında sabreden ve imanını koruyan her müminin akıbeti, elbette hayırdır. Her gecenin mutlaka bir sabahı olduğu gibi, darda kalan her müminin de er ya da geç mutlaka aydınlık bir sabahı olacaktır.
Kaynak: M. Zeki Duman / Beyanu’l-Hak / C: I / bkz: 207-208