Cehennemin Dehşeti İle İlgili Olarak
Cehennemin azabı, zebani, suçluluk ve pişmanlık, sıkıntı ve karanlıklar, ezeli hüküm, perçemler
Cehennemin Dehşeti: Ey yokluğa ve zevale mahkum olan, dünya meşgaleleriyle nefsini aldatan gafil. Göç edeceğin, ayrılacağın şeyler üzerinde düşünmeyi bırak, düşünceni varacağın yere yönel. Cehennemin herkesin varacağı bir yer olduğu sana haber verilmiştir. Çünkü Allah Teala (c.c) Hazretleri şöyle buyurmuştur:
Sizden hiçbiriniz müstesna olmamak üzere illa oraya (cehenneme) uğrayacaktır. Bu, Rabbinin üzerine kat’i olarak aldığı, kaza ettiği (bir şey) dir (Meryem Süresi 71)
Oraya varacağın kesin, fakat kurtulacağın şüpheli. Varacağın o yerin dehşetini kalbine sindir. Belki ondan kurtulmak için hazırlık yaparsın
Kıyametin dehşetinden bitap düşen varlıkların hallerini düşün Onlar kıyametin musibetleri ve korkunçlukları arasında onun haberlerinin mahiyetini ve şefaatçilerinin şefaatini beklerlerken birdenbire kollara ayrılmış karanlıklar mücrimleri kuşatır, üzerlerini lavlı ateşler kaplar.
Aşırı kin ve öfkeden kükreyen cehennemin uğultusunu duyarlar. İşte o zaman mücrimler helak olduklarını anlarlar. Herkes diz üstü yığılır. Hatta günahı olmayanlar bile akıbetlerinin kötülüğünden endişeye kapılırlar. Cehennem gardiyanları mücrim kişiyi şiddetli azaba doğru götürürler ve onu tepe aşağı cehennemin dibine iterler ve kendisine:
Tat o azabı! Çünkü sen iddianca çok ulu, çok şerefli idin! derler.
O mücrimler ebediyen kalacakları ateşin devamlı tutuştuğu yerde iskan edilirler. İçkileri kaynar su, karargahları cehennemdir. Ayakları perçemlerine bağlanır, masiyyetlerin zulmetinden yüzleri simsiyah olur.
Cehennemin etrafında, köşelerinde bağırır dururlar: Ey malik, derilerimiz pişti! Ey Malik, bizi buradan çıkar; bir daha günaha dönmeyeceğiz! diye yalvarırlar.
Zebani cevap verir: Şimdi kurtuluş zamanı değildir. Bu zillet yurdundan size çıkış yoktur. Orada geberiniz, konuşmayınız. Siz oradan çıkarılsanız yasak edilenlere yine dönersiniz.
Bu cevap karşısında cehennem ehli umutlarını keserler, Allah’a taat hususundaki kusurlarından dolayı teessüf ederler. Ama onları pişmanlık kurtaramaz, üzüntüleri kendilerine fayda sağlayamaz.
Yetiş ey helak diye çağırırlar. Kazanlardaki suların kaynaması gibi ateş beyinlerinde kaynar. Demirden kamçılarla alınlarına vuruldukça ağızlarından kan, irin akar. Bu durum karşısında ölümü temenni ederler; ama ölmezler. Onlara bir bakabilsen nasıl olur!
Kaynar su ile yüzleri siyahlaşmış, gözleri kör olmuş, dilleri tutulmuş kemikleri kırılmış, derileri parçalanmıştır. Ateşin lavları organlarının içlerine sirayet eder. Cehennemin yılanları ve akrepleri de azalarının dış kesimlerine sarılır.
Bu anlatılanlar cehennemliklerin hallerinin bazılarıdır. Bir de cehennemin çeşitli tabakalarını düşün. Zira ahiret dereceler ve farklar itibarıyla daha büyük, üstün kılma bakımından da daha üstündür.
Nitekim insanların dünyaya kapılanmaları da çeşitlidir: Kimileri boğulmuşçasına, alabildiğine dünyaya dalmış, kimileri de belirli bir sınıra kadar dalmışlardır. Kıyamette ateşin onları kaplamaları da aynı şekilde olacaktır. Allah zerre kadar zulmetmez.
Cehennem içinde bulunanların hiçbirinin azabı diğerinin aynı değildir. Herkesin azabı, isyanı ve günahı oranındadır.
Ey zavallı!
Şu korkunç durumları dikkatle düşün. Hakkında ezelde verilmiş hükmü bilmediğin halde gülüp eğlenmenden ve dünyanın adilikleriyle oyalanmandan ötürü sana şaşılır.
Ölmeden önce dünyada iken cennetlik yada cehennemlik olduğunu nasıl anlarsın?
Şayet: “Ah, gideceğim yerin neresi olduğunu, akıbetimin ne olacağını, hakkımda ezelde verilmiş hükmün ne olduğunu anlayabilseydim… dersen, bunun alametleri vardır. Şöyle ki:
Davranışlarına, amellerine bakacaksın. Çünkü herkes ne için yaratılmış ise onu yapması için kendisine kolaylıklar bahsedilir. Eğer sana hayır yolları kolaylaştırılıyor ise müjdeler olsun. Sen cehennemden uzaklaştırılmışsın. Yok, bir hayır yapmak istedin de bir kısım engellerin zuhuruyla hayır amacını gerçekleştiremiyor, şer yapmak arzuladığında onun sebebleri kolaylaştırılıyor ise, bil ki ezeldeki hüküm aleyhinedir. Bunların sonuca delaleti yağmurun bitkiye, dumanın ateşe delaleti gibidir
Allah Teala (c.c) Hz. şöyle buyurur: İyiler hiç şüphesiz Naim (cennetin) de, kötüler ise muhakkak alevli ateştedirler (İnfitar Süresi 13-14)
Binaenaleyh, sen nefsini şu iki ayete arz et. O zaman dünya ve ahiretteki mevkiini anlarsın.
Kaynak: İmam-ı Gazali / İmam-ı Gazali’den Müminlere Vaazlar / bkz: 712-714