Cenaze ve Cenaze Namazı Hakkında Notlar
Müslüman’ın Müslüman üzerindeki haklarından biri de öldüğü zaman onun cenazesine katılmaktır. Hz Peygamber’in (s.a.v) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “Müslüman’ın Müslüman üzerindeki hakkı altıdır.
- Karşılaştığın zaman ona selam ver
- Seni davet ettiği zaman davetine icabet et
- Sana nasihat ettiği zaman nasihatine uy,
- Hapşırıp elhamdülillah dediği zaman “yerhamukellah” de,
- Hasta olduğu zaman onu ziyaret et,
- Öldüğü zaman cenazesine katıl.
Kadınlar cenaze uğurlamaya katılmazlar. Çünkü Ümmü Atıyye şöyle demiştir: “Cenaze uğurlamaya katılmamız yasaklandı. Ancak bu yasak, haram kabilinden değildi.
Allah Teala cenaze namazına katılanların şefaatlerini kabul eder. Nitekim bu konuda Hz. Aişe validemiz Peygamber Efendimizin (s.a.v) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: Cenaze namazını sayıları yüzü bulan bir Müslüman grubun kaldığı ve kendisi için şefaat dilediği her ölü için namaz kılanlar şefaatçi kılınır.
İbn Abbas Hz. Peygamber’in (s.a.v) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: Bir Müslüman ölür, cenaze namazını Allah’a ortak koşmamış kırk er kişi kılarsa, namaz kılanların hepsi Allah tarafından onun için şefaatçi yapılır.
Cenaze namazını sultan veya vekili kıldırır. Onlar yoksa kadı, o da yoksa mahallenin imamı kıldırır. Çünkü kişi, hayatında mahalle imamının imamlığından memnundur. Eğer o da yoksa yakınlık derecesine göre akrabalardan biri kıldırır. Oğul ve babanın bulunması durumunda babanın cenaze namazını kıldırması daha uygundur.
Cenaze kadınsa, imam cenazeyi ortalayarak namaza durur. Bu konuda Semura b. Cundüb’den şöyle nakledilmiştir: “Nifas sürecinde ölen bir kadının cenaze namazında Allah Resülünün arkasında namaz kıldım. Allah Resulu (s.a.v) cenazeyi ortalayarak namaza durdu. Cenaze erkekse imam ölünün göğsü hizasında namaza durur.
İmam cemaati üç saf halinde organize eder. Bu konuda Malik b. Hubeyre Hz. Peygamber’in (s.a.v) şöyle buyurduğunu nakletmiştir. Cenaze namazını üç saf Müslümanın kıldığı her Müslüman ölü için cennet vacip olur.
Cenaze namazı dört tekbir ile kılınır.
Cabir’den nakledildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v) Ashama en-Necaşi’nin cenaze namazını kıldırmış ve dört kez tekbir getirmiştir.
- İmam ilk tekbirde ellerini kaldırır. Sonra sağ elini sol elinin üstüne koyar. Diğer tekbirlerde ellerini kaldırmaz. İlk tekbirde sübhaneke duası okunur (vecellesenaüke ile beraber)
- İkinci tekbirden sonra Hz. Peygamber’e (s.a.v) salavat getirilir,
- Üçüncü tekbirden sonra kişi hem kendine, hem ölüye, hem de tüm Müslümanlara dua eder,
- Dördüncü tekbirden sonra ise imam; önce sağına, sonra soluna selam verir.
Cenaze namazında Kur’an ve et-Tahiyyatu duası okunmaz. Bu konuda Malik, Nafi aracılığıyla İbn Ömer’in şöyle söylediğini nakletmiştir: “Cenaze namazında Kur’an okunmaz.” Dua maksadıyla Fatiha Suresi’nin okunmasında bir sakınca yoktur. Ancak Kur’an olarak okunması mekruhtur.
Doğduğu zaman sesi çıkan çocuk ölürse, önce isim verilir, sonra yıkanır, ardından cenaze namazı kılınır. Eğer yeni doğan çocuk hiç ses çıkarmadan ölmüşse bir beze dolanır ve cenaze namazı kılınmaz. Bu konuda Cabir Hz. Peygamber’in (s.a.v) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: Doğarken hiç ses çıkarmadan ölen çocuğun namazı kılınmaz. O, mirasçı olamaz, miras da bırakılamaz
Bir cenaze, namaz kılınmadan defnedilirse, çürümediği düşünüldüğü sürece kabri başında namaz kılınır.
Bu konuda Ebu Hureyre’den şöyle nakledilmiş. tir: “Mescidi süpüren zenci bir adam veya kadın vefat etmişti. Hz. Peygamber (s.a.v) onun vefat ettiğini duymamıştı. Bir gün sözü ona getirdi ve “O adam ne yaptı?” diye sordu. İnsanlar “ey Allah’ın Elçisi! O vefat etti.” şeklinde cevap verdiler. Bunun üzerine Allah Resulü (s.a.v): “Bunu bana haber verseydiniz ya!” dedi. Onlar da adamın hikayesini anlattılar. Biraz onu küçük gördüler. Bunun üzerine Allah Resulü (s.a.v); “Bana onun kabrini gösterin” buyurdu ve kabrine gidip onun için cenaze namazı kıldı.
Gıyabi cenaze namazı kılınmaz.
Hz. Peygamber’in (s.a.v) Ashama en-Necaşi”nin cenaze namazını kıldırması gıyabi değildi. Çünkü Hz Peygamber (s.a.v), müminler görmese de onun cenazesini görüyordu. İbn Hibban Sahih’inde İmran b. Husayn’dan şöyle nakletmiştir: “Hz Peygamber s(s.a.v) kalktı, insanlar da onun arkasında saf tuttu İnsanlar Necaşi’nin cenazesinin onun önünde olduğunu düşünüyorlardı.
İbn Hibban bu rivayeti Evzai, Yahya b. Ebi Kesir, Ebú Kilabe, Ebu Mühelleb kanalıyla İmran’dan nakletmiştir.
Ebu Avane, Eban ve başka bir ravi aracılığıyla ondan şunu nakletmiştir: Hz. Peygamber’in s(s.a.v) arkasında namaz kıldık. Biz cenazenin gerçekten önümüzde olduğunu düşünüyorduk.
Bu namaz sadece Necaşi’ye özgü idi. Çünkü Hz. Peygamber’in (s.a.v) onun dışında başka biri için gıyabi cenaze namazı kıldırdığı nakledilmemiştir. Hz. Peygamber’in (s.a.v) Muaviye el-Müzeni’nin cenaze namazını kıldırması bundan biraz farklıdır. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v) cenaze namazını kıldırmak için Medine’ye intikal edip geri dönmüştür. Üstelik bu rivayet zayıftır. Söz konusu bu rivayet Enes b. Malik’ten nakledilmiştir:
“Hz. Peygamber (s.a.v) ile birlikte Tebük’ta idik. Güneş daha önce hiç görmediğim kadar aydınlık, parlak ve ışık saçar bir halde doğdu. O sırada Hz. Peygamber’in (s.a.v) yanına Cebrail (a.s) geldi. Allah Resulü (s.a.v) ona “Ey Cebrail (as) Güneş daha önce hiç görmediğim kadar aydınlık, parlak ve ışık saçar bir halde doğdu. Bunun sebebi nedir?” diye sordu. O da “Bunun sebebi bugün Medine’de Muaviye b. Muaviye el-Leysi’nin vefat etmesidir. Allah Teala cenaze namazlarını kılmaları için yetmiş bin melek gönderdi” şeklinde cevap verdi. Allah Resulü (s.a.v) “Neden?” diye sordu.
Cebrail (as) de “O, İhlas süresini gece gündüz demeden, yürürken, ayakta dururken ve otururken çok okurdu. Ey Allah’ın Elçisi! Dilersen aradaki mesafeyi kaldırayım, sen de onun namazını kıl” şeklinde cevap verdi. Allah Resulü (s.a.v) “Evet.” dedi. Bunun üzerine onun cenaze namazını kıldı ve geri döndü.
Kaynak: Esad Muhammed Said es-Sağirci / Delilleriyle Hanefi Fıkhı / bkz: 278-281