Mal sevgisinin ise iki sebebi vardır.
Birincisi; uzun emelle birlikte ancak mal ve parayla elde edilen birtakım zevkleri sevmektir. Çünkü insan bir gün sonra öleceğini bilse malını vermede cimrilik etmez. Çünkü bir günde pek az bir paraya ihtiyaç duyar. Eğer kısa emelli olmakla birlikte çocukları varsa bu çocuklar da uzun emel yerine geçer. Çünkü kişi kendisinin bekasını umduğu gibi, onların da bekasını umar ve onlar için parayı elinde tutar. Bundan dolayı Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Çocuk cimrilik, korkaklık ve cahillik sebebidir.” Bunlara bir de fakir düşme korkusu ve rızkın geleceğine dair güven azlığı eklenirse elbette cimrilik iyice güçlenir.
İkinci sebep malı ve parayı sevmektir. Kimilerinin elinde ömrü boyunca kendisine yetecek kadar mal varken kendisi için yaptığı harcamada adeti olan miktarla yetinip binlerce dirhem biriktiriyorsa, yaşlı biri olup çocuğu da yoksa sonra nefsi elindeki malın zekatını vermesine ve hastalandığında tedavi olmasına engel oluyorsa malın bizatihi kendisine tutkun demektir.
Malın elinde olmasından ve ona kadir olmaktan zevk alır. Bu yüzden malını veya parasını toprak altında saklar. Fakat öldüğünde sakladığı paranın zayi olacağını veya düşmanlarının eline geçeceğini bilir. Böyle olmasına rağmen nefsi istediği şeyleri yemesine veya sadaka vermesine müsaade etmez. Bu müzmin ve amansız bir hastalıktır ve tedavisi yoktur.
[ads1]
Bu durumdaki birisi bir şahsa aşık olup onun gönderdiği elçiyi sevdikten sonra aşık olduğu şahsı unutarak elçisiyle meşgul olan adama benzer.
Şüphesiz ki para, kişiyi ihtiyaç duyduğu şeylere ulaştıran bir elçidir. Bundan dolayı insanlar tarafından sevilmiştir. Çünkü tat veren bir şeyin elde edilmesine vesile olan şey de tatlıdır. Sonra, insan ihtiyaç duyduğu şeyleri unutup paranın bizatihi sever. İşte bu, yolunu kaybetmişliğin ve dalaletin zirvesidir.
Bil ki her hastalığın ilacı, ona sebep olan şeyin zıddıdır. Arzu ve istekler kanaat ve sabırla tedavi edilir. Uzun emel ölümü çokça hatırlamakla, yaşıtlarının birer birer dünyadan ayrılıklarını düşünmekle ve biriktiren kişinin ölüp malın zayi olduğunu görmekle tedavi edilir. Kalbin çocuklara iltifat etmesi, çocuğu yaratanın onunla birlikte rızkını da yarattığını ve babasından kendisine hiçbir miras kalmayan nice çocuğun kendisine mal kalan çocuktan hal olarak iyi durumda olduğunu düşünmekle tedavi edilir.
O halde hayrı (malı) çocuğuna bırakıp Allah’ın huzuruna şerle çıkmaktan sakınmalıdır. Çünkü geride bıraktığı çocuk salih ise Allah ona bakar. Eğer çocuk fasıksa ona bırakılan maldan yardım alarak günah işler. O halde kişi bizim Cimriliğin Kınanması ve Cömertliğin Övülmesi bahislerinde zikrettiğimiz sözleri kulağına küpe etsin, cimrilerin ahvalini, mizaçların onlardan nefret ettiğini ve çirkin hallerini düşünsün. Hatta cimri adam, başkasının cimrilik yapmasını çirkin bulur! Mal ve paranın ne maksatla yaratıldığını tefekkür etsin.
[ads2]
Aşkın ancak sevgiliden ayrı kalmakla ortadan kalktığı gibi, insandaki cimrilik sıfatı da ancak zorlamayla da olsa bir şeyler vermekle ortadan kalkabilir. Kişi bu ayrılığa sabrederse artık sevdiğini düşünmez olur ve onu unutur.
Bu konudaki ilim; cimriliğin afetlerini ve cömertliğin faydalarını bilmeye bağlıdır. Amel ise zorla da olsa parayı vermeye bağlıdır. Ancak bazen cimrilik bunlara karşı kör ve sağır olur. Bundan dolayı cimriliğin afetlerinin öğrenilmesine engel olur, bu yönde bir rağbet ortaya çıkmaz, buna bağlı olarak amel ve uygulama da mümkün olmaz ve hastalık müzmin olarak kalır. Tıpkı tedavisini öğrenmeye ve onu kullanmaya engel olan hastalık gibi ki ölüme kadar sabretmekten başka bir çaresi yoktur.
Bil ki, dünyada ne kadar çok şey sevilirse onları ele geçirememekten dolayı çekilen dertler o kadar çok olur. Malın ve paranın afetini bilen kişi ona bağlanmaz ve ancak ihtiyaç duyduğu kadarını alır. İhtiyacı olduğu için malı elinde tutan kişi cimri değildir.
Kaynak: İbnü’l-Cevzi / Minhacü’l-Kasıdin Ve Müfidü’s-Sadıkin / C: 2 / bkz: 51-53