Lenfomaların % 60’ını Hodgkin dışı lenfomalar (HDL) (lenf sisteminin kanseri), kalanını ise Hodgkin lenfoma (HL) (immun sistemin bir parçası olan ve beyaz kan hücrelerinden kaynaklanan lenf dokusunun bir çeşit kanseri) oluşturmaktadır.
Lenfomaların gelişme nedeni bilinmemektedir. Ancak pestisitler (zararlı organizmaları engellemek ya da zararlarını azaltmak için kullanılan madde ya da maddelerden oluşan karışımlar), kemoterapi ilaçları, x ışınları, doğumsal yada sonradan kazanılmış bağışıklık sistemi hastalıkları, ve organ nakli yapılmış olması HDL gelişim riskini arttırmaktadır.
HL’da ise bu risk faktörlerine ek olarak sosyoekonomik düzey düşüklüğünün riski arttırdığı bilinmektedir.
Ateş ve kilo kaybı diğer önemli belirtilerdir. Ateş, birçok çocukluk çağı hastalıklarının en sık belirtilerinden bir tanesidir. Ancak ateşin 5 günden uzun sürmesi, eşlik eden karaciğer, dalak ve lenf bezi büyümesi durumunda lenfoma da akılda tutulmalı ve hastalar bu açıdan değerlendirilmelidir.
Kronik öksürük, nefes darlığı, boyun damarlarında genişleme ve/veya eşlik eden boyunda bezelerin olması lenfoma açısından diğer uyarıcı bir belirti olarak ele alınmalıdır.
Lenfomalarda kemik tutulumu çok sık olmamakla birlikte diğer belirtilerle birlikte geçmeyen kemik ağrıları da uyarıcı olarak ele alınmalıdır.
Hodgkin lenfomalarda klinikte en önemli bulgu, ele gelen büyümüş lenf bezleridir. Büyümüş lenf bezleri en fazla boyun bölgesi ve omuzun çukur bölgesinde ortaya çıkar. Lenf bezlerinin kıvamı enfeksiyona bağlı olarak ortaya çıkan bezlere göre daha sert olup lastik kıvamındadır.
Hızlı büyümeleri durumunda ağrılı olabilmekle birlikte çoğunlukla ağrısızdir. Normalde vücutta koltuk altlarında, kasıklarda, Waldeyer halkası dediğimiz bademcik bölgesinde, karın içi boşlukta ve mediasten dediğimiz akciğerler arası boşluklarda lenf bezleri bulunmaktadır.
Dolayısyla lenfoma durumunda bu bölgelerde de lenf bezleri bu hastalığa bağlı olarak büyüyebilmektedir. Büyümüş lenf bezi üzerinde isi artışı, kızarıklık ve hassasiyetin olması bu büyümenin enfeksiyona bağlı olma olasılığının yüksek olduğunu gösterir
Diğer önemli nokta, ateş, kilo kaybı ve gece terlemesi gibi sistemik semptomların ortaya çıkabilmesidir. Gece terlemesi, 7-8 saatlik uyku döneminde 4-5 kez bazen daha fazla çamaşır değiştirme ihtiyacı duyulması olarak tanımlanabilir.
Kilo, zaman zaman çocuklarda birçok nedenle düşebilir. Ancak son 6 ayda bir çocuk, kilosunun % 10’dan fazlasını kaybederse bu anormal kabul edilerek araştırılmalıdır.
Hodgkin dışı lenfomanın en sık sık görüldüğü yaş grubu 5-10 yaş arasıdır. Çenede şişlikle birlikte azı dişlerde dökülme olması önemlidir. Çenedeki şişlik, enfeksiyona bağlı değil ve/veya antibiyotik kullanımına rağmen şişlik devam ediyorsa mutlaka hasta değerlendirilmelidir.
Karın ağrısı, karında şişlik, bulantı, kusma, kanlı dışkı ve bağırsak düğümlenmesi lenfomaya bağlı olabilir. Özellikle 7-8 yaş üzerinde iç içe geçerek ortaya çıkan bağırsak tıkanıklığının en sık nedeni lenfomalardır.
Bu belirtiler birçok çocukluk çağı bağırsak hastalıklarında görülebilir. Ancak belirtiler devamlı ve giderek artar nitelikte ise çocuk mutlaka lenfoma açısından değerlendirilmelidir.
Baş boyun bölgesinde en önemli belirti, lenf bezlerinde büyüme ve/veya bademcikler gölgesinde ortaya çıkan lenf dokusu büyümeleridir.
Lenfoma tedavisi, alt yapısı yeterli merkezlerde ve deneyimli ellerde yapılmalıdır. Tedavi başarısının evreye göre değiştiği gerçeği dikkate alınarak erken tanının önemli olduğunun farkında olunmalı yukarda bahsedilen belirti ve bulgular olduğunda derhal bir çocuk onkoloğuna başvurulmalıdır.
▬ Cerrahi sadece tanısal süreçlerde ve/veya tedavi sırasında ortaya çıkan komplikasyonların gidenlmesinde gerekmektedir.
▬ Kemoterapinin başta bulantı, kusma, saçlarda dokülme (geçici) ve kemik iliğinin baskılanması gibi birçok yan etkisi ortaya çıkabilmektedir. Kemik iliği baskılanmasına bağlı kansızlık önemlidir. Yakın takip edilerek gerekirse kan nakli yapılmalıdır. Lenfomalı hastalara kan verilirken kanın ışınlanmış olması ve özel sistemle (lökosit filtresi) verilmesi önemlidir.
▬ Kemik iliği baskalanmasının bir diğer sonucu da kanda pıhtılaşmada rolü olan trombositlerin sayısının azalmasıdır. Dolayısıyla tedavi sürecinde burun kanaması, diş etlerinde kanama ve/veya ciltte toplu igne başı büyüklüğünde veya daha büyük larmızı noktaların ortaya çıkması trombosit düşüklüğünün belirtisi olabilir. Bu durumda kan sayımı yapılarak trombositler kontrol edilmeli düşükse de damardan trombosit (platelet) desteği sağlanmalıdır.
▬ Kemik iliğinde üretilen bir diğer hücre ise lökositlerdir. Lökositler vücudun mikroplara karşı savaşmasında rol almaktadır. Dolayısıyla bu hücrelerin sayının düşmesi sonucu vücut mikroplara karşı açık hale gelmektedir.
▬ Tedavi sürecinde lenfomalı bir hastada 38 °C ve üzerinde ateş olduğunda derhal hekimi ile irtibata geçilerek hastanaye gidilmelidir. Burada yapılacak kan sayımı ile lökosit sayısı belli bir değerin üzerinde ise tedavi planı yapılarak hasta eve gönderilir, şayet düşükse hasta hastaneye yatırılarak hastanede damardan antibiyotik tedavisi altına alınır.
▬ Ateş olduğunda olası enfeksiyonun yaygın hale gelmeden müdahale edilmesi için en geç yarım saatte hastanede olmak çok önemlidir.
▬ HL’da standart tedavi, kemoterapi ve hastalıklı bölgeye radyoterapi uygulanmasıdır. Ancak son yıllarda seçilmiş düşük riskli vakalarda, radyoterapinin geç yan etkileri de dikkate alınarak, radyoterapisiz sadece kemoterapi ile tedavi edilmesi de seçilebilmektedir.
Kaynak: Doç Dr: H. Ahmet Demir (Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı) / Diyanet Aile Dergisi / Haziran 2016 / bkz: 28-29