Vaktiyle bir bilge hoca, yanında yetiştirdiği öğrencisine çok parlak iri bir nesne verip:
“Oğlum, bunu al, önüne gelen esnafa göster, kaç para verdiklerini sor. En sonunda da satmadan getir ve ne dediklerini öğren, gel bana bildir” der.
Talebe ilk önce bir bakkal dükkanına girer ve
▬ “Şunu kaça alırsınız?” diye sorar.
Bakkal: “Buna bir tek lira veririm” diye cevap verir.
Sonra semerciye gider. Semerci: “Buna bir on lira veririm.” deyince en son olarak bir kuyumcuya gider. Kuyumcu öğrencinin elindekini görünce yerinden fırlayarak:
▬ “Buna kaç lira istiyorsun?” diye sorar.
Talebe satamayacağını söyleyince, kuyumcu: “Ne olur bunu bana satın. Dükkanımı, evimi, hatta arsalarımı vereyim” der
Bilge hocasının yanına dönen talebe, büyük bir şaşkınlık içinde başından geçenleri anlatır.
Duruma anlam veremeyen talebesine bilgi hoca:
▬ “Bir şeyin kıymetini ancak onun değerini bilen anlar ve o değerini bilenin yanında kıymetlidir. Her insanın hayatında varlığını ve değerini bilen, hisseden, fark eden kuyumcular mutlaka vardır. Mesele kuyumcuyu bulmaktadır..” der
Kaynak: Diyanet Aile Dergisi / Haziran 2016 / bkz: 52