Çocuk Allah’ın anne ve babaya verdiği en büyük bir emanettir. Öyle bir emanettir ki;
Kalbi tertemiz bir cevherdir. Onun kalbi her türlü şekil ve biçimden etkilenmemiş boş bir vaziyettedir. Kendisine yönelen her şeyi kabule ve meyle müsaittir.
O kalbe iyilikler telkin edilirse, dünyada ve ahiret de bahtiyar olur. Kötü şeyler öğretilir, hayvanlar gibi yabani bir şekilde yetiştirilir terbiye edilmezse, sapıtır ve böylece mahvolur.
Her iki çeşidin de; yani sevab da günah da da anne baba terbiyesi, hepsi ortaktır. Bu bakımdan çocukların terbiyesi gerçekten üzerinde durulması gereken önemli bir konudur.
Yüce Allah buyuruyor ki;
✓ “Ey iman edenler, kendinizi ve ehliniz olan ailenizi, çoluk, çocuğunuzu (hak din olan İslamiyet’i öğreterek) cehennem ateşinden koruyunuz (1)“
Çocuğun terbiyesi, onun dünyadaki ve ahiretteki durumunu tayin eder. Çocuğun güzel terbiye edilmesi onun cehennemde yanmasına engel olacağı gibi, dünyada da mutluluğunu temin eder. Bunun için de bazı şeylerin yapılması gerekir.
Ahlakın üstünlüğünü öğretmek, arkadaşlarını iyilerden seçmesini sağlamak, devamlı rahata alıştırmamak, eğer süt annesi olacaksa bunun dindar olan kadınlardan tutulması en önemli olanlarındandır. Aksi takdirde, haram sütle beslenen vücut pis olur ve kötülüklere meyleder.
Çünkü belirli bir seviyeye gelince büyüklerin yanında bazı hareketlerinin yapılmasından çekinir. Bu akıl nurunun parlamaya başladığı zamandır. Allah’ın vermiş olduğu akıl, düşünme, idrak büyük nimetleridir. Bunlar sayesinde çocuk iyiyi kötüden ayırabilir.
Bu nimetler iyi kullanılırsa, kalp orta yol üzere temiz olur. Utanma duygusuna kavuşan çocuğun bu duygusundan da yararlanılmalı, terbiyesine dikkat edilmelidir. Bu durum erginlik çağında aklın olgunlaşmaya başladığını gösterir.
Çocuk da meydana gelen ilk değişiklik yeme hırsıdır. Bu zamanda çocuğa yemek adabı tüm anlamıyla öğretilmelidir.
Çocuğa yemeğe başlarken besmele çekmesi, sağ elle yemesi, başkasının hakkına tecavüz etmemesi, kendi önünden yemesi öğretilmelidir. Yerken lokmayı çiğnemeli, elbisesine dikkat etmeli, başkasının yemeğine göz dikmemelidir.
Ara sıra yemek yedirerek yoksulluğu öğretmeli, et yemeğinin sofranın gerekli bir şeyiymiş gibi kafasına yerleştirmemeli, oburluğun tehlikeleri, az yemenin fazileti anlatılmalıdır. Kendi yediği gibi başkasına yedirmeyi de öğrenmeli, bunun üstün bir nitelik olduğunu söylemelidir.
Önüne gelen yemeği yemesi, bununla yetinmesi, ayrıca kendi isteğine göre yemek isteme alışkanlığının terk ettirilmesi lazımdır.
Elbise hususuna gelince………
Elbise hususuna gelince, daima beyaz elbise giymesi teşvik edilmeli, acaip renkli elbiselerin zararları söylenmeli, bunların iyi bir şey olmadığı anlatılmalıdır. Çok giymeyi seven ve bunu üstün şeklinde değerlendiren çocukların yanına bırakılmamalıdır.
Bu çağda çocuğa Kur’an okuması, geçmiş zamanlarda geçen olaylar, Allah’a yakınlığıyla ün salmış kimselerin hikaye ve hayatları öğretilir. İyi insanlara karşı sevgi ve muhabbetin ilk tohumları atılmış olur.
Bir tabiat ve kalp yumuşaklığı olarak kabul eden edebiyatçı ve şairlerin, bu konuda yazdıkları şehveti kamçılayan şiirler, çocuğun saf ve temiz kalbine fesatlık tohumu ekeceğinden, çocukların bunlardan uzaklaştırılmaları gerekir. Çünkü onların bu durumu daha hiç bir şey öğrenmeyen çocukların saf, berrak ve verilen her şeyi kabul etmeye hazır zihinlerini bozar.
Bundan başka çocuk ahlakla ilgili hoşa gidecek bir şey yaptığı zaman memnun kalındığını ifade eden tavırlar takınmalı ve onu ödüllendirmelidir. Böylece çocuk ahlaka teşvik edilmiş olduğu gibi, bu hareketin herhangi bir toplulukta söylenmesi, çocuğun izzeti nefsini, gururunu okşayacağı için önemlidir.
Eğer hatalı bir iş yapacak olursa görmemezlikten gelmeli, kusur ve hatalarını araştırmamalı, açığa vurmamalıdır. Bu çocuğun vurdum duymaz olmasına yol açar. Çünkü çocuk bir kusur işlediği zaman elinden geldiği kadar onu gizlemeye çalışır.
Bu yaptığı hatalara devam edecek olursa, ona o işin yanlış olduğu anlatılmalı, insanların bu yaptığını duydukları takdir de kendisinin nasıl rezil, aşağı bir insan olacağı hatırlatılmalı, sık sık azarlanmalıdır. Aksi takdir de öğüdün hiç bir etkisi ve fonksiyonu kalmaz.
Baba çocuğa karşı gayet ağır davranmalı, her önüne geldiği zaman çocuğu azarlayıp bağırmamalı, annesi yaramazlık yaparsa babasına şikayet edeceğini söyleyerek kötü işler yapmasına engel olmalıdır.
Mümkün mertebe (günümüzde ne kadar mümkün olmasa da) çocuğun gündüz uykusunu uyutmamak, etleri gelişeceği için de yumuşak yataklara yatırmaktan kaçınmalıdır.
Bunun için yemekte, yatak da ve elbise de aşırılıktan kaçınılmalıdır. Çocuğa gizli yapacağı her şey yasaklanmalıdır. Çünkü çocuk saklıdan yaptığı işlerin suç olduğunu bilir. Gizliden o işi devamlı yapması, onun o suçu işlemesine, daha sonra da açıktan yapmasına yol açar.
Belirli zamanlarda hergün beden eğitimi ile ilgili hareket ve koşu o çocuğun tembelliğini gider. Hareketsizlik, çocuğu ağır ve hantal yapar. Anne, baba; yiyecek, giyecek, oyuncak gibi şeylerle arkadaşlarına büyüklük taslamamalıdır. Bunun çok kötü bir şey olduğu, bunun aksine gösterişten uzak durmanın, alçak gönüllü olmanın çok iyi bir şey olduğu öğretilmelidir
Hoşuna giden herhangi bir şey için başkasına, arkadaşlarına boğun eğmenin kötü bir şey olduğu öğretilmelidir. Hele zengin çocuğu ise; çok daha dikkatli davranmalı, alanın değil verenin üstünlüğü anlatılmalı ve öğretilmelidir. Eğer fakir ise, köpeklerin bir lokma ekmek için nasıl yaltaklandıklarının, bu adiliğe ancak hayvanların katlanabileceğini söylemeli, böyle bir şeyin kötü olduğu belirtilmelidir.
Kısaca ifade edecek olursak;
Çünkü mal, yırtıcı hayvan kadar tehlikelidir. Altın ve gümüşün tesiri, zehirden daha korkunçtur. Oturma adabı da, çocuğun öğrenmesi gereken şeylerdendir.
Çocuğun dikkati şu noktalara çekilmelidir:
Esnerken ağzını kapamalı, sümkürmemeli, bacak bacak üstüne atıp oturmamalı, başını bir tarafa yaslamamalıdır. Yapacağı bu hareketlerin gevşeklik, tembellik sayılacağı ona anlatılmalı, başkasının sözüne, fikrine saygı göstermesi, yersiz ve gereksiz, doğru veya yanlış yanlış yemin etmemesi, soru soracak şekilde değil cevap verecek şekilde konuşması gerektiği söylenmelidir, öğretilmelidir. Büyüklere yer vermenin iyi bir şey olduğunu bilmeli, saygı ile oturmalıdır.
Sövüp, sayan, lanet eden çocukların arasında duran çocuk, onların alışkanlıklarını fotoğraf makinesi gibi alacaktır. Böylesi sözleri söylediği zaman azarlanmalıdır.
Dersleri bittikten sonra çocuk için oyun gereklidir. Oyun onun düşüncelerini berraklaştırır, derslerin yoğunluğunu üzerinden atar. Fazla yorucu olmamak şartıyla oyuna izin verilmelidir.
Eğer çocuk devamlı olarak ders çalışmaya zorlanırsa, basireti, düşünme kabiliyeti çürür, zekası geriler, kendisini adeta tutsak hisseder. Bu durumdan kurtulmak için de kendi kendine hileler hazırlar.
Anne, baba, hoca, büyük, küçük herkese karşı terbiyeli ve hürmetkar olmalı ve bunlar arasın da eğlenmesinin ayıp olacağı söylenmelidir.
Ramazanın bazı günlerinde oruca zorlanmalıdır.
Sövüp sayma, lanet etme, hırsızlık ve haram yemenin ne kötü şeyler oldukları çocuğa öğretilmelidir. Ayrıca ipek ve altın kullanmasına engel olunmalı, dini hükümler eksiksiz olarak anlayabileceği bir dilde öğretilmelidir.
Yukarı da sayılan kötü huyların yasaklanmasının sebebi, çocuk ergenlik çağına yaklaştığı zaman sebepleri anlatılmalıdır.
Misal olarak;
Yemek Allah’a kulluk yapmayı sağlayan bir gıdadır. Dünya aslı olmayan bir hayaldir. Çünkü sonsuz ve kalıcı değildir Dünya, ahiretin sadece tarlasıdır. Kalıcı olan ahiret hayatıdır.
Aklı olan ahirette kendini mutlu edecek azığını dünyada iken hazırlar. Böylece Allah’ın has kullarına ayırdığı Cennete girmeye hak kazanır. Bütün bu sözler kendisine anlatılmalıdır.
Taş üzerine yazılan oyma yazı nasıl taştan kolay kolay çıkmazsa ,çocuk da böyledir. O zamana kadar verilen terbiye onun kalbinde öyle bir yer bırakır ki, onu kolay kolay atmak mümkün olmaz.
Eğer çocuğa o zamana kadar gereken ilgi gösterilmemişse, istediğini yemiş, istediğini giymiş, har vurup harman savurmuş, zamanın büyük kısmını eğlence ile geçirmiş, kötü söz ve işleri yapmaya alışmışsa, onu bu alışkanlıklardan vazgeçirmek gayet zordur. Çünkü kötü huylar, kolay kolay yerinden çıkarılıp atılamaz. Böyle bir çocuğa hakikatleri öğretmek, duvarı kuru toprak ile sıvamaya benzer.
Esas olan çocuk daha ufakken terbiyesine gereken önemi verip temiz bir cevher olan iyilikleri de kötülükleri de kabule hazır bekleyen bu kalbi hayırla, iyilikle doldurmaktır. Anne, baba; çocuğunu istediği yöne çevirebilir.
Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v);
İslam büyüklerinden Sehl b.Abdullah et-Tüsteri diyor ki; Ben daha üç yaşında iken gece kalkar dayımın kıldığı namazları seyrederdim.
Bende söylediklerini yerine getirdim, kendisine bunları yerine getirdiğimi söyleyince bu defa yirmi bir defa yapmamı söyledi. Ben aynen söyledim. Sonra ondan büyük tat almaya başladım.
Aradan bir yıl geçti, dayımı tekrar gördüm. Bana dedi ki; Oğlum sana söylediğimi hayatın boyunca durmadan söyle. Onların ahirette sana çok faydası olur. Ben de bu sözleri ömrüm boyunca zevkle söylemeye devam ettim
Başka bir gün dayım yine bana dedi ki:
Bende genelde yalnız kalır sonumun ne olacağını düşünürdüm. Büyüyünce beni mektebe vereceklerdi. Bende bu halim benden gidecek diye korktum. Hocada bir saat okuduktan sonra eve geleceğim şart koşuldu.
6-7 yaşlarında Kur’an-ı ezberledim. Senenin büyük bölümünde oruç tutardım.
Kaynak: İmam Gazali / İhyau Ulumi’d-Din / C: 3 / bkz: 212-216
(1-Tahrim Süresi 6)