DOLAR
19,1750
EURO
20,7916
ALTIN
1.214,64
BIST
4.812,93
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Çok Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Çok Bulutlu
Pazar Çok Bulutlu
17°C
Pazartesi Çok Bulutlu
15°C
Salı Hafif Yağmurlu
9°C
Çarşamba Az Bulutlu
9°C

Evlenmek Zor İş Ama Her Şey Güzel Olacak

Evlenmek Zor İş Ama Her Şey Güzel Olacak
01.02.2023 22:57
0

Evlenmek zor iş diyorlar. Dile kolay. Çok klasik bir giriş oldu. Fakat siz de yenilerde aldığınız üç kilo fazlanızla gelinliğe sığmaya çalışırken, terzi sağınızdan solunuzdan çekiştirip, oraya buraya iğne takıyorsa ve tüm bunlar yetmiyormuş gibi dik durmanızı salık veriyorsa, bir taraftan da vitrindeki mankenler size gülüyorsa ve dört bir yana yerleştirilmiş aynalar, size çirkinliğinizi kabul ettirmeye çalışıyorsa, işte o zaman evlenmek gerçekten zor.

Erkeklerin işi kolay tabii; bir damatlık, bir tıraş, tamam… Gerisi gelin başına. Gelin başı, aman ya Rabbim, bir de kuaför işi var. Aslında tüm bunlara gerek var mı, diye sorasım geliyor kendi kendime. En azından aynalarda kendime bakmak zorunda olmaktan daha iyidir, öyle değil mi? Hem hangisi gelenek, hangisi görenek, hangisi sonradan ekleme bilmiyorum.

  • Mesela beyaz gelinlik?
  • Ne zamandan beri var, hangi kültüre ait?
  • Yok yani, Amerikan artisti de beyaz gelinlik giyiyor, Çin ressamı da. Kimin kültürü bu?
  • Evrensel gelenek diye bir şey mi var yoksa?
  • Bir de bu kız isteme törenleri. Allah’ın emri, Peygamberin kavli, amenna. Ama kahve, lokum, çiçek; Nereden gelme bunlar?
  • Kahvenizi nasıl alırdınız efendim; orta, sade, şekerli?” ile Kahvenizi nasıl alırsınız efendim; tall, grande, venti? arasında ne fark kaldı?

Bununla da bitmiyor ki, beyaz eşya şu taraf, yatak odası bu taraf. Kız tarafı, erkek tarafı. Müsabakaya çıkıyoruz. Kız taraftarı, erkek taraftarı, holiganlar, magandalar. Sonra kına gecesi. O da evrensel bir gelenek galiba. Bekarlığa veda.

Sosyologlara göre tüm bu kutlamalar bir geçiş ritüeli. Bir sosyal statüden diğerine geçme kutlaması. Doğum, sünnet, okula başlama ve ölümden farkı yok. İyi de ölüm dahil hiçbirini bu kadar abartmamamız neden acaba?

Söz, nişan, kına, nikah, düğün. Ne zaman ağlayıp ne zaman güleceğinin bile kuralı var. Sizce bu düğünde neden bu kadar kural var? diye soruyorum ellerini kafamda gezdiren terziye.

“Nasıl anlamadım.” Dudakları arasına aldığı iğneyle ancak kısa mesaj havasında konuşabiliyor.

  • Bu kadar tören, bu kadar örf, bu kadar kaide. Tüm bunlara gerek var mı?

Terzi sorumu biraz da olsa ciddi kastettiğimi anlayınca ağzından toplu iğneyi çıkarıyor:

  • Düğünden herkes nimetleniyor kızım.

İşte olayın bu boyutunu hiç düşünmemiştim. Öyle ya, herkes para kazanıyor bu işten, beyaz eşyacısı, mobilyacısı, çiçekçisi, şekercisi, kuaförü, matbaa, düğün salonu, terzi, fotoğrafçı, saatçi, kuyumcu, herkes. Ölüsü olan para harcamaz, doğumu olan da bir yere kadar. Ama düğün, iki aile, iki taraftar mutluluk. Herkes kazanmaya bakacak.

Terzi, düşünceye daldığımı görünce gülümsüyor Fazla düşünme kızım, öylesine dedim ben. İnsanlar mutlu oluyor işte, bunu kutlamasınlar mı? Kutlasınlar, kutlasınlar tabii ama doğumu bu kadar kutlamıyorlar diye soruyorum uzun bir sessizlikten sonra.

Bu kez terzi topuklarımda bir işle meşgul. Önce ilişkiyi kuramıyor, hatırlayınca Evet tabii. O bir mutluluk, fakat bir külfet sonuçta.

Evlenmek külfet değil mi?

Terzi gülüyor, Evlendirene değil. Bu kadın bir şeyler biliyor olmalı. Ama fikir cimrisi. Ya da belki benim iyiliğimi düşünüyordur. Evet, elbette, evlendiren maddi külfetten kurtuluyor. Evde bir boğaz daha azalıyor.

Mesele bu mu yani? Nihayet kurtulduk şu çocuktan, ayda nereden baksan bin TL kar. Ailemin benim hakkımda böyle düşündüğünü zannetmiyorum. Ama terzinin kastettiği de bu değil zaten. Daha yapısal bir şeyden bahsediyor.

Terzi yine düşünceye daldığımı görünce samimiyetle omzuma dokunuyor ve Bunları düşünme kızım. Çocuk iyi mi ona bak. Sonuçta onunla paylaşacaksın hayatı. İşte beni asıl düşünceye daldıran soru da bu.

Çocuk iyi mi? Evet iyi. Nereden biliyorsun? Tanıdığım kadar. Ne kadar tanıyorsun? Eh işte, yani, kem küm. Ne kadar tanıyabilir ki bir insan bir insanı. Yıllarca tanıdığın günün birinde bir başkası olup çıkıyor.

Terzi teyze, benim korktuğum da bu işte diyemiyorum tabii. Evet iyi çocuk, iyi vakit geçiriyoruz, her şey güzel, mutlu olmalıyım. Tüm bu kutlamalar, törenler mutluluğa zorlamak için mi yoksa? diye sesli düşünüyorum.

Terzi cevap veriyor; Zorla güzellik olmaz kızım. Ama güzellikle zor olur, diye ekliyorum kendimce. Sonra telefon çalıyor. Çocuk arıyor, gözleriyle bakıyor terzi yüzüme. Evet evet, her şey güzel olacak…

Kaynak: Hasan Karaca / Diyanet Aile Dergisi / Şubat 2015 / bkz: 30-31

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.