Evlenmenin ve Bekar Kalmanın İnsan Üzerindeki Etkileri
Evlenmenin en büyük faydası; dünyanın imarını, insan neslinin çoğalarak cemiyet aleminin nizam ve intizamında, ilmi ezelideki (ezel alemindeki) takdir edilmiş olan zamanına kadar devam ve bekasını sağlamak için temiz bir nesilden kız ve oğlan çocuğu yetiştirmek üzere erkek ve kadının meşru şekilde evlenmesidir.
Şüphe yok ki evlenmek insan için en tabi en medeni bir vazifedir. Meşru bir sebep yokken bu vazifeden kaçmak, fıtratın (yaratılışın) bahşeylediği bir kuvveti yerine sarf etmemek, insanlığın yükselmesine çalışmamak ve yalnız kendi başına yaşamak demektir.
Bunun için Peygamber Efendimiz (s.a.v); Nikahtan mazeretsiz kaçarak (nikahtan kesilmeyi) bekar bir halde yaşamayı nehiy buyurmuşlardır (yasaklamışlardır). Bekarlığın maddi ve manevi pek çok zararları vardır
Bekarlık; sağlığı kemiren bir illet, insanlığı kemiren içtimai bir afet, en ağır hastalıklardan daha korkunç bir hastalık… en büyük suç ve günahtır. Onun için Peygamberimiz (s.a.v); Kadınlarla evlenirim. İşte benim sünnetim budur. Her kim benim bu yolumdan gitmez, ondan yüz çevirirse benden değildir buyurmuşlardır.
Diğer bir hadis-i şeriflerinde ise; Sizin en şerlileriniz bekarlarınızdır buyurmuşlardır
Bekarlığın en büyük zararı cinsi yakınlıkta bulunmamaktır. Bekarlar ya Allah’tan (c.c) korkar, nefsiyle mücadele ederek cinsi yakınlıkta bulunmaz, bu tabii ihtiyaçlara karşı gelir veya nefis ve şeytana uyarak kötü yollara düşer. Bunları gayri meşru yollardan dindirir. İşte bu her iki yol da tehlikelidir.
Onun için evlilik insanların hayal ve hakikati, tabii varlığıdır. Her Müslüman erkek ve kadın zaman ve zemini, sıhhati, bütçesi müsait olduğu zaman evlenmelidir. Çünkü evlilik sağlığı korur, insana muhtaç olduğu tabii zevk ve zükunu verir, vücudun tabii bir şekilde gelişmesini temin eder, tenasül uzuvlarını olgunlaştırır,
Cinsi ihtirasları işler, kadının cazibe ve güzelliğini artırır, analık armağanını verir. Kızlar evlendikten sonra daha sıska ve cazip bir hal alır. Vaktinde evlenenler daha kolay ana olur, kolayca doğurur, çocukları tabii sıhhatli güzel olur. Kadınlar doğurdukça daha ateşli olur, aşk oyunlarından anlar, süratle isteklenir, zevk alma, verme hususundaki tabi bir olgunluk gösterir, kocalarına daha iyi bağlanırlar
Evlilik, bir çok üzüntü ve rahatsızlıkları önler, enerjiyi artırır. İnsanın erken çökmesine, vakitsiz ihtiyarlamasına mani olur. Kadın ve erkeği her türlü fenalıktan korur ve kurtarır. Sağlık ve saadetin en güzel örgüsüdür.
- Evlilik bir nimet, bekarlık bir mihnettir (yüktür)
- Evlilik bir huzur ve saadet, bekarlık ise perişanlık ve mahrumiyettir.
Yalnız bir insan daima tesellisiz, hissen ve manen hastadır. İnsanın yaradılışı onu daima kendine bir eş, bir hayat arkadaşı aramaya zorlar. Nasıl ki susuz, havasız ve gıdasız yaşanmazsa, bunsuz da yaşanamaz.
Erkek ve kadın, bütün varlığını; his, kalp, şuurunu kaplayacak, daima onu görecek, hep onu sevecek, dertlerini paylaşacak candan bir dost, iyi bir sevgili, samimi bir hayat arkadaşı ister. İçli bir sevgi ve şefkate susar, hep bu hasreti çeker. İşte bu dost, bu arkadaş bu sevgi ve şefkati insan kendi eşinde bulur. Burada samimi bir hava eser, sevgi daha sıcak ve tatlı, kalpler özlediği haz ve huzuru burada bulur. Bu nimetler evlilere vergi ve lütuf, bekarlara kısmet değil……!
Bir hadis-i şerifte; Dünya varlık dünyasıdır. Onun en hayırlı varlığı, ahiret hususunda kocasına yardım eden kadındır. Karısı olmayan kimse ne kadar zavallıdır. Kocası olmayan kadın da ne kadar zavallıdır buyrulmuştur.
Evlenmek bir yönden muamele, diğer yönden ibadettir. Çünkü insan kurduğu aile yuvasındaki çoluk ve çocuğunun rızkını, geçimin temin hususunda çalışıp çabalamakla Allah’ın (c.c) muhabbetini, rızasını kazanır, sınırsız manevi ecre nail olur. Çalışma esnasında dökmüş olduğu alın teriyle de bir çok günahları af olunur.
Bir hadis-i şerifte Peygamberimiz (s.a.v); Bir insanın kendi ehli ve ıyaline (aile ve çocuklarına) verdiği nafakası, sadaka makamındadır buyurmuşlardır.
Diğer bir hadis-i şeriflerinde ise; Kulun mizan hasenatına en evvel vazığ olunan (konulan) şey, ehli ıyaline (aile ve çocuklarına) verdiği nafakadır buyurmuşlardır
Peygamber (s.a.v) Efendimizin nikah hakkındaki emir ve tavsiyelerini tutarak, sünnetine uymak sebebi ile de, Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in dünya ve ahirette yüce şefaatlerine mazhar olur
Bir hadis-i şeriflerinde; Nikah benim sünnetimdir. Sünnetimle amel etmeyen kimse ümmeti kamilemden (kemale ulaşmış ümmetim) değildir buyurmuşlardır.
Evlenen kimseler şeytanın ve nefsin şerrinden, vesvesesinden, her türlü hile ve aldatmasından korunmuş olur. Başkalarının ırz ve namusuna bakmaktan kurtulur. Güzel ahlak sahibi olmasına sebep olur
Bir hadis-i şeriflerinde; ‘Ey gençler zümresi! İçinizden kimin evlenmeye gücü yeterse evlensin. Zira bu gözü (haramdan) pek çok meneden, namusa kale olan bir çaredir. Kimin evlenmeye gücü yetmezse (farz oruçlarından başka nafile) orucuna (da) sarılsın. Çünkü o (oruç) kendisi için bir enemdir; şehveti kesen, nefsi kıran bir ameliye gibidir buyurmuşlardır.
Diğer bir hadis-i şeriflerinde ise; Günahtan temizlenmiş olarak Cenab-ı Hakk’a kavuşmasını arzu eden kimse evlenmelidir buyurmuşlardır.
Evlenmek insanın kalbine, kalıbına rahatlık verir. Çünkü insanın bir takım dünya işlerinden yorulduğu bir zamanda ailesi ile oturur, şakalaşır, eğlenirse yorgunluğu gider. Tekrar ibadete yahut dünyaya ait işlerine neşe ve hevesi uyanır.
Aile ile cinsi münasebet bedenindeki bir takım zararlı şeyleri çıkarır. Dimağa hafiflik verir, ruhu gıdalandırır, çoluk çocuk meydana getirir. Beşeri münasebetten sonra gusül yapılacağından dolayı da beden temizliği ile vücuda sıhhat ve rahatlık verir. Nefsin azgınlığını kırar, şeytanın vesvesesini giderir. İşte insanın ailesi, ruhunu ve kalbinin fena düşüncelerden temizliğine alettir.
Evlenen bir kimse yalnız kendisine değil, başkasının nefsini de ıslaha sebep olur. Ailesinin, evladının din, millet ve vatan uğrunda hayırlı bir kimse olarak yetişmeleri için bütün gayretini sarf ederek uğraşır, hem kendi nefsi ile mücadele eder, hem de hepiniz çobansınız sürünüzden mesulsunuz hadis-i şerifi gereğince, kendinin bir aile reisi olması dolayısıyla mesuliyetlerinden korkarak çobanı olduğu insanlara fayda ve zarar yollarını göstermek suretiyle hem manevi mesuliyetten kurtulur ve hem de bir çok manevi ecre (sevaba) nail olur.
İnsan evlenmekle şahsi olan dünya işlerinden kurtulmuş olur. Mesela; Ev temizliği, yemek yapma, çamaşır yıkama v.s gibi. Buna benzer içeri işlerini ailesi, dışarı işlerini de kendisi görmek suretiyle iş taksimi yapar. Böylece dünya sıkıntılarının birazını hafifletmiş olur.
Evlenmenin faydalarından biri de mal ve rızkının artmasıdır.
Kadın eve gelince bir kısım mal ile beraber gelir ki, evde ve rızıklarında bereket olur. Ebu Davud’un Urve’den rivayet ettiği bir hadis-i şeriflerinde Peygamber Efendimiz (s.a.v);
Kadınlarla evleniniz. Çünkü (geçinecek) mal ile beraber gelirler buyurmuşlardır. Bu bir hakikattir ki, her zaman gözlerimizin önünde meydana gelen sayısız örneklerini görmekteyiz.
İnsan ihtiyarlayıp dünya işlerinden el çektiği veya hasta olup bakıma muhtaç olduğu zaman, çoluk çocuğunun hizmetleri ile, yetiştirdiği salih evlatlarının temiz kazancı ile rahat ederek hayat sürer. Yahut evlenmekle bir takım hısım akrabayı çoğaltarak kendisine dost kazanır, herhangi bir yardıma muhtaç olduğu zaman onların yardımını görür.
Anne ve baba kendilerinden evvel ölen çocuklarının ahirette şefaatlerine nail olurlar. Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir hadis-i şeriflerinde;
‘Üç çocuğu, henüz ergenlik çağına eremeden (gelmeden) vefat etmiş hiç bir Müslüman yoktur. Ancak Cenab-ı Hak o Müslümanı, bu çocuklara ihsan buyurduğu geniş rahmet ve kerem ile cennete dahil eder buyurmuşlardır.
Hüsni hatime ile vefat eden, yani iman ile ölen kadın ve erkek, arkada bıraktıkları salih evlatlarını dua ve istiğfarları, hayır ve hasenatları sayesinde defterleri kapanmayıp, güzel amelleri devam ederek defterlerine yazılır. Bu sebeple de cennette kendi amellerinin sebebiyle aldıkları dereceden başka, evlatları yüzünden de dereceleri artacaktır.
Bir hadis-i şeriflerinde; İman ile vefat eden kadın ve erkek, hesapdan sonra Cennete layık oldukları derecelere kavuşunca kendi amellerinin üstünde terfi derece ettiklerini görünce sevinç ve memnuniyetlerindendir ki:
Ya Rab! Ben dünyada beni bu derece yükseltecek amelde bulunamadım. Acaba bu yükselmeye sebep nedir? derler. Melaike-i Kiram cevaben derler ki: Sen vefat ettikten sonra evladın senin için istiğfar etti, bu sebepten bu dereceye nail oldun’ denir buyrulmuştur.
Bu hadis-i şeriften anlaşılıyor ki, istiğfar günahların affına, terfi dereceye vesiledir (sebep olmaktadır)
Diğer bir hadis-i şeriflerinde ise; İnsan öldükten sonra amel defteri kapanır. Ancak üç kimsenin amel defteri kapanmaz.
- Sadakayı cariye olan (cami, çeşme, yol ,köprü vs) gibi hayır yapanların,
- Faydalı ilim öğretenlerin,
- Hayırlı salih evlat yetiştirenlerin defterleri kapanmaz buyurmuşlardır.
Kaynak: Osman Karabulut / İslam’da Evlilik Ve Mahremiyetleri / bkz: 29-35