Geleceğe Atılan Ürkek Bir Adım: Evlilik
İnsan hayatının en önemli olaylarından biri olan evlilik, yaşamın en verimli çağının da zenginleşmesini veya çoraklaşmasını tayin edici bir dönüm noktasıdır.
Kadın ailenin mihenk taşı, en önemli parçası. Geleceğimize, çocuklarımıza sevgiyi, saygıyı öğreten, onları geleceğe hazırlayan, eşine en büyük desteği veren, çocukları ve eşi uğrunda her türlü sıkıntıya bir gün dahi of of (günümüzde öyle bayanlar kaldıysa ve o da size denk geldiyse baş tacı edin) demeden katlanan, birlikte yaşama sanatının sırlarını elinde tutan kişi. En güzel okul olan aile ortamının en güzel öğretmeni.
Bütün bu güzellikleri taşıdığı için dinin de kendisine özel bazı haklar verdiği ve haklarını koruyucu yaptırımlar uygulamayı şart koştuğu varlık.
Hz. Peygamber (s.a.v) de kadınların aile hayatındaki yeri ve önemine sık sık işaret etmiş, “Sizin en hayırlınız kadınlara hayırlı olanınızdır. Kadınlara kötü muamelede bulun- mayınız. Allah indinde hayırlınız ailesine hayırlı olanınızdır. Ben, ehli evladına en hayırlı olanınızım. Kadınlara ancak iyi olanlar ikram eder. Onlara ancak alçak olanlar ihanet eder” buyurmuştur.
Kadına haksızlık yapan eş, sadece karısına kötü davranmış olmaz. Çocuklarına da, çevreye de zarar verir. Çünkü hepsinin temeli kadınlardır.
Kadının yaradılışı olarak daha zayıf ve savunmasız olması sebebiyle gerek nikah sırasında, gerek evlilik süresince ve evlenmenin sona ermesi durumunda kadının haklarını güvence altına almıştır. Fakat her şeyin değişip geliştiği bu çağda dinin temel şartlarını belirlediği, eski toplumların da diğer gerekliliklerini saptadığı haklar yetersiz kalmıştır.
Yeni baştan düzenleme yapma yoluna gidilmemiş, herkes kendi başının çaresine bakmaya, istediği şartı alıp istediğini reddetmeye başlamış, tabii bundan en çok zarar gören kadın olmuştur. Çünkü kadın bazen bilgisizce dindarlığının, bazen sevgisinin, bazen de çevresinin kurbanı olarak her şeye ses çıkarmaksızın boyun eğmektedir.
Boyun eğişinin sonucunu ağır ödeyende yine kendisi olmaktadır. Fakat unutmaması gereken çok önemli bir şey daha var; böyle davranmakla sadece kendini ateşe atmış olmamakta, en itinalı yetişmeleri gereken, dönemlerinde, binlerce çocuk sevgisiz ve ilgisiz ortada kalmaktadır.
İnsan hayatının en önemli olaylarından biri olan evlilik, yaşamın en verimli çağının da zenginleşmesini veya çoraklaşmasını tayin edici bir dönüm noktasıdır.
Bu dönüm noktasının başlangıcıysa nikahtır. Güzel bir başlangıç, halis bir niyet güzel bir can getirir çoğu kez. Evliliğin huzurlu geçmesi biraz da nikahın yapılış şekline bağlanabilir bu sebeple. Çünkü nikah bir bakıma evliliğin tedbiridir. Önce tedbir sonra tevekkül deyip tedbiri iyi almalı, hakkını, hukukunu eşler belirlemelidir.
Birlikte geçecek zaman az buz değildir. Belki ebedi bir hayattır paylaşılacak. Şu kısacık yaşamında elden ayaktan kesileceği 5-10 sene için ömrünü heba eden insan, ebedi bir hayatı paylaşacağı kişiyi seçerken niçin bir kör gibi burnunun dikine gider acaba?
Ne yıllarını ona harcayan ailesine, ne de çevresine haber vermeden neye güvenerek, nasıl bir cesaretle böyle bir işin içine atılabilir? Ama ailenin, çevrenin hiç mi suçu yoktur bu hatada?
Bekleyelim eli ekmek tutsun, eli ekmek tuttu yükselsin, yükseldi. istediğimiz gibi bir kız yok; kız var; fakat oğlumuza göresi yok ya da ben kızımı şu şu imkanları olmayan birisiyle evlendiremem…
Peki, her şeyin günaha teşvik ettiği bu ortamda kaç yaşına, ne zamana kadar bekleyebilir insanoğlu. Ya siz kaç yaşınıza kadar beklediniz? Ya Allah’ın Nisa süresinde geçen “Eğer onlar yoksul iseler Allah onları lütfu ile zenginleştirir (1)” hükmü hiçbir şey ifade etmiyor mu sizlere?
Kaynak: Zübeyde ÖZER / Yeni Dünya Dergisi / bkz: 16-17
(1-Nisa Süresi 32)