Atalarımız hatasız kul olmaz, beşer şaşar demişlerdir. Müslüman da insan olarak bu kaidenin dışında değildir. Nitekim Sevgili Peygamberimiz, bütün insanlar hata eder buyurarak bu tabii ve beşeri gerçeği duyurmuştur. Bu hadisin devamında ise; hata edenlerin en iyileri tövbe edenlerdir buyurmuşlardır.
Hz. Peygamberimiz insanları, hatada ısrar etmemeye ve işlenen hatanın akabinde tövbe etmeye sıkça teşvikte bulunmuştur. O, Allah’ın sonsuz rahmetini, affediciliğini, tövbe kapısının genişliği önemle belirtmiştir.
İyi Müslüman kendi hatasını küçük görmeyecek onu derhal düzeltecektir. Bazı insanların, kendilerinin değil de başkalarının hatalarıyla meşgul olmaları iyi Müslüman’ın takınacağı bir davranış değildir.
İnsanın üstün nitelik ve yeteneklerinden biri de düzeltme kabiliyetidir. İnsana hele hele en güzele ulaşma amacında olan Müslüman’a yakışan, her hatasını mutlaka düzeltmek, sahip olduğu üstün kabiliyetini bu konuda da göstermektir.
Hatanın küçük ya da büyük diye sınıflandırılmış olması değil, düzeltme gereği ve hatayı bağışlayacak olan Yüce Allah’ın rahmetinin genişliği bizi düşündürmeli ve harekete geçirmelidir. Aslında Müslüman’ın hatasını küçük görmesi mümkün olamaz.
Sevgili Peygamberimiz bir hadisinde şöyle belirtir: “Mümin, günahını, üzerine yuvarlanıvermesinden endişe duyduğu bir dağ gibi görür. Günaha dadanmış kişi (facir) ise günahını, burnunun ucuna konmuş (hemen uçuverecek) bir sinek olarak görür.”
Kısacası iyi Müslüman hiç hata etmeyen değil, işlediği hatadan dolayı özür dileyen ya da o hatayı affettirme yollarını arayan kimsedir.
İnsan sosyal ve medeni bir varlıktır. İyi eğitilebilen, sosyal hayatı mükemmel bir şekilde düzenleyebilen, ilişkileri insani boyutlarda sürdürme kabiliyeti olan bir yaratıktır. Basit ve önemsiz görülen, ama insanın medeni ve sosyal hayattaki konumunu gösteren sözlerden biri de özür dilemesini bilmektir.
Özrü sadece küçük, konumca ve makamca altta olan dilememelidir. Haksızlık, işlenen kabahat ve hatalar karşısında büyük de hatta devlet de özür dilemelidir. Özellikle haksız olarak verilen cezalarda devletlerin İade-i itibarda bulunduğu ve özür dilemenin sembolü olarak haksızlık edilen şahsın adının çeşitli alanlara, meydanlara, sokaklara ve binalara verildiği görülmektedir.
Bilerek ve kasıtlı olarak hata etmeyen, insanlara çok hassas ve kibar davranan Sevgili Peygamberimiz buna rağmen bir hutbesinde kalabalığa seslenerek; “Eğer sizlerden kimseye vurdumsa işte sırtım, gelsin vursun; bende alacağı olan varsa işte malım, gelsin alsın.” şeklinde özür beyanında bulunmuştur.
Özür dileyebilmek öncelikle insan olduğumuzu idrak ettiğimizi gösterir. Her insanın hata edebileceğini bildiğimizi bizim de hatalı olabileceğimizi kabul ettiğimizi ifade eder. Bu bize, kendimizi kimseden üstün görmemek gerektiği anlayışını kazandırır.
Ayrıca artık böyle hatalar yapmamak konusunda kendimizde bir arzu ve irade uyandırır. Özür dilemek bizi, dürüst olmaya da zorlar. Sonra başka insanlara da değer vermek, saygılı olmak gerektiğini anlatır. Kendisinden özür dilenen kişi, mutlaka saygı değer biridir. Saygı gören kişi de karşısındakine saygılı olur.
Sosyal düzenin temeli de karşılıklı saygıdır. Sonuçta özür dileyebilmek, hem kendimize bakış açımızı olması gereken noktaya çeker, hem diğer insanlara saygılı olmak anlayışını kazandırır, hem de sosyal düzenin sağlıklı işlemesine zemin hazırlar.
Dinimizin ısrarla üzerinde durduğu tövbe etmek ve Allah’tan af dilemek konusu, neticesi itibariyle bir özür beyanıdır. Allah’tan af dilemesini bilen mümin, insanlardan özür dilemesini de bilmelidir.
Hayatımıza baktığımızda ise, ancak birisine dokunur, birinin ayağına basar ve ya birinin üstünü lekelersek özür dileriz. Ama onun hakkını elinden alsak, hayatını zehir etsek, geleceğini karartsak özür aklımıza gelmez.
Az önce de belirttiğimiz gibi, sonuç itibariyle bir özür beyanıdır. Allah’tan af dilemesini bilen mümin, insanlardan özür dilemesini de bilmelidir.
Kibirlenerek Allah’a karşı geldiği ve hatasından dönmediği için iblis, Kur’an’da lanetlilerden sayılmış ve biz müminlerin de onun yolunu izlemesi men edilmiştir (bkz: 1)
Öyleyse gelin hep beraber hata etmemeye çalışalım, eğer elde olmadan hata eder, haksızlıkta bulunursak hemen özür dilemesini de bilelim. Özür dilememize engel olan kibrimizi, gururumuzu yenelim, birlik-dirlik ve huzur içinde.
Kaynak: Prof. Dr. İbrahim Emiroğlu (Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fak) / Diyanet Aylık Dergisi Eki / Aralık 2008 / bkz: 27-28
(1-Bakara: 34, 168, 208, Nisa: 38, 60, 119 En’am: 142 Yusuf: 5; Isra: 53, 61 Taha: 116 Nur: 21 Fatr: 6)