Her İnsan Bela ve Musibetlerle İmtihan Olur
İnsanoğlu sıkıntı ve musibetler karşısında neden başıma geldi demeden önce her insanın sınanmak üzere yaratıldığı ve yer yüzüne gönderildiği hakikatini hatırlamalıdır
Hz Adem ve Hz Havva yaratıldıktan hemen sonra yerleştirildikleri cennette imtihana tabi tutulmadılar mı? Onların yeryüzü imtihanları da cennette ki imtihanlarından sonra başlamadı mı?
İnsan boş yere yaratılmadığını ve asıl yurduna dönüşünün de sınamalar neticesinde olacağını yeniden hatırlamalıdır. Sonsuz rahmet ve şefkat sahibi olan Allah, yeryüzü mecramızda nasıl sınamalara maruz kalacağımızı daha önce sınanan peygamberler ve toplumlar üzerinden bizlere tüm teferruatıyla anlatır. Allah Teala nisyanla malul insanoğlunu uyarır, tekrar ve tekrar bu hakikate dikkat çeker:
“Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele (1)”
Peki, neden sınar bizi Yaratan, neden musibet ve sıkıntılarla dener kullarını?
Yüce Allah kullarının kendisini bilmesini ve iman etmesini ister ve imanlarında ki samimiyetinin ortaya çıkması için de imtihana tabi tutar. O, türlü zorluk ve sıkıntılara rağmen imanında sebat eden, isyan ve inkar etmeyen kullarını ayırt etmek ister. Her durum ve şartta sarsılmaz bir imanla kendisine yönelenleri kulluğuna kabul eder:
“İnsanlar, inandık demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannederler. Andolsun, biz onlardan öncekileri de imtihan etmiştik. Allah, doğru söyleyenleri de mutlaka bilir, yalancıları da mutlaka bilir (2)”
Dünya insan için bir imtihan yurdudur. Bu hakikati idrak edenler imtihan yurdunda karşılaştıkları zorluklardan dolayı neden, niçin diyerek vahlanmak yerine bunun Allah’dan gelen bir sınama olduğunu kabul eder ve tevekkülle karşılarlar.
Yapılması gereken neyse onu yapar, alınması gereken tedbirler neyse o tedbirleri alır ve üzerine düşen kulluk görevlerini de yerine getirirler. Bilirler ki önceki toplumların başına da benzer musibetler gelmişti, hatta öyle sıkıntılarla karşılaşmışlardı ki Peygamber ve beraberinde bulunanlar “Allah’ın yardımı ne zaman gelecek?” demişlerdi. Allah’ın yardımı inananlara elbette çok yakındır (3).
Musibet Anında Ne Yapmalı?
İnanan insanın bir musibetle karşılaştığında göstermesi gereken ilk tavır sabırdır. Hz Peygamber (s.a.v) “Sabır, acı bir olayın yaptığı sarsıntıya karşı ilk anda gösterilen tahammüldür (4)” buyuruyor.
Kul, musibetin isabet ettiği ilk anda sabır ve metanet gösterirse Cenab-ı Hak onu bu sıkıntılı zamanda hem daha mukavemetli yapacak hem de ilahi yardıma mazhar olacaktır. Zira Allah sabredenlerle beraberdir (5) ve sabredenleri övmekte, sabırlarına karşılık müjdelemektedir. Sabır, yaşanan zorluk karşısında pasif kalmak, beklemek olarak anlaşılmamalıdır.
Aksine dirayetli davranmak ve umutsuzluğa düşmemek anlamına gelir. İnsan ancak dirayetli olduğunda tedbiri elden bırakmaz ve akılcı çözümler geliştirebilir. Sabır, kişiyi sıkıntılar karşısında güçlü kılan aktif ve dinamik bir süreçtir.
Yüce Allah musibete sabır ve sebat gösteren kullarına büyük mükafatlar vereceğini vaat etmektedir ki bu zorluk karşısında korkmamak, panik olmamak, üzüntüye gark olmamak anlamına geldiği gibi musibeti kulunun hayrına olacak şekilde neticelendirmesi olarak da anlaşılabilir.
“Kim sabrederse, Allah ona dayanma gücü verir. Kimseye sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir ikram verilmemiştir (6)” buyuran Sevgili Peygamberimiz, sabrın kulu güçlü kıldığına ve bunun ne büyük nimet olduğuna dikkat çekmiştir.
Yüce Allah’ın kulunu imtihan etmesi, onun kemalat yolculuğunda manen olgunlaşmasına vesile olan bir durumdur. İnsan sabır ve temkini kuşandığı zaman olgunlaşır. Meselelere temkinli yaklaşan kişinin her işi hayırla neticelenir. Başına bir sıkıntı geldiğinde sabreder bu onun için hayır olur. Sevinçli bir hal yaşarsa buna şükreder, bu da onun için hayır olur (7).
Bela ve Musibeti Allah’ın bir ayeti olarak görmek
İnsan sıkıntı ve zorluklarla sınandığında hayata, olaylara ve kişilere farklı açılardan bakma becerisi kazanır. Daha hoşgörülü, daha merhametli daha sabırlı bir insan olma fırsatını yakalar. Başka insanların acılarını anlar, dertlerine ortak olur. Mahlukata merhamet nazarıyla bakar, yardım etme duyguları harekete geçer. Yaratılanı Yaratandan ötürü sever.
Yüce Allah’ın her işi hikmet üzere cereyan eder. Bizim şer olarak gördüğümüz nice hadisenin hayırlara vesile olduğu pek çoğumuzun yaşadığı bir hakikattir. Musibetleri sadece görünen yönleriyle anlamaya çalışmak sathi bir bakış olur.
Musibeti Allah’ın bir ayeti olarak görmek, görünenin ardındakine, işaret ettiğine bakmak gerekir. İnsan, musibeti doğru okuduğunda onunla mücadele etmek için doğru stratejiler geliştirebilir. Bu da sadece sonuçlar üzerinde değil, onu meydana getiren sebepler üzerinde etraflıca düşünmekle olur.
Musibetten dersler çıkarmanın yolu böylesi tefekküri bir yaklaşımdır. İnsanoğlu karşılaştığı zorluğu yenmek ve salimen ondan çıkmak için maddi ve manevi tüm güç ve yeteneklerini seferber eder. Bu da beraberinde hayırlı değişimleri ve yeni açılımları getirir.
İnsanın başına bir sıkıntı bela, musibet gelince Rabbine yönelerek ona yalvarır
Musibetler Allah’a yakınlaşmaya ve arınmaya da vesile olur. İnsan, fıtratı gereği bir sıkıntıyla karşılaştığında ve ona bir zarar dokunduğunda hemen Rabbine yalvarır ve dua eder (8). İnsan ne kadar aciz ve zayıf bir varlık olduğunu böyle zamanlarda daha iyi idrak eder. Rabbine yönelir ve Ondan medet umar:
“Birinizin başına bir musibet / acı bir şey geldiğinde ’Biz Allah’a aitiz ve biz O’na döneceğiz. Allah’ım başıma gelen musibetin / acının mükafatını senden bekliyorum. Bundan dolayı bana ecir ihsan et, benim için onu daha hayırlısıyla değiştir desin (9)” Zira mümin kulun başına gelen her musibet onun için bir arınma vesilesidir.
“Dert ve sıkıntıya düşmek, Allah’ı gizlice çağırmana sebep olduğundan bütün dünya malından üstündür. Dertsiz dua soğuktur. Dertli dua ve yalvarma, gönülden, aşktan gelir” diyen Hz Mevlana dert ve sıkıntıyı Yaratanı hatırlatma vesilesi sayarak baş tacı eder. Kul başına gelene karşı Rabbine iltica edip sığındığında karşılığında Onun yardım ve desteğini bulur. Yüce Allah inananların sadece kendisine dayanıp güvenmelerini buyuruyor (10). Allah’tan yardım isteyenler yine en büyük dost ve yardımcı olarak Allah’ı bulacaklardır (11).
Yüce Allah inananlarla beraberdir. Kendisine tevekkül edenlere mutlaka sıkıntıdan çıkış yolu gösterir. Her zorlukla beraber bir kolaylık vardır buyuruyor Cenab-ı Hak İnşirah süresinde. Bu ayet-i celileyi iki kez tekrarlayan Yüce Allah, biz insanoğlunun sıkıntı ve musibetlerde ki ibret ve hikmetleri idrak ederek inşiraha ereceğine işaret eder.
Büyük mutasavvuf Cüneyd-i Bağdadi, bela ve musibeti ariflerin yolunu aydınlatan bir meşale ve uyanış vesilesi olduğunu söyler. Öyleyse aradığımız kolaylığın zorluğun içinde saklı olduğunu zorluk ve sıkıntı olarak gördüklerimizin bizim için nasıl hayırlar taşıdığını tefekkür edelim.
Allah’ım ! Tüm musibetlere sabır göstermeyi ve hikmet nazarıyla okumayı nasip eylesin.
Kaynak: Lamia Levent Abul / Diyanet Dergisi Nisan 2020 / bkz: 48-49