Hz Ali’nin Vaazı: Dünya-Kabir-Ahiret
Bir keresinde minbere çıkan Hz. Ali, Allah’a hamdu sena edip Hz. Peygambere salatu selam getirdikten sonra şunları söyledi
Ey Allah’ın kulları! Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. O belalarla çevrili, kendisine güvenilmeyecek geçici bir yurttur. Onda bulunan her şey yok olmaya mahkümdur. Dünya, sakinlerinin arasında sıra ile el değiştiren bir şeydir. Bu dünyaya gelenler onun şerrinden kurtulamazlar. Bolluk ve sevinç içerisinde bulunan bir kişi bir de bakmışsın bela ve sıkıntılara duçar olmuş.
Dünya hayatı yerilmiştir: zenginliği ve bolluğu ise devamı değildir. İçerisinde bulunan insanlar dünyanın hedefi durumundadırlar. Oklarını onların üzerine boşaltır ve ölüm kılıcıyla onların bellerini kırar.
Ey Allah’ın kulları!
Şu anda ellerinizin altında bulunan şeyler sizlere, bu dünyada sizden daha çok yaşamış ve daha kuvvetli olup daha bayındır, zengin ve çalışkan olan, birçok eserler bırakan, sizden önce yaşamış insanlardan kalmıştır. Bugünse sesleri kesilmiş, ocakları sönmüş ve cesetleri çürümüştür. Yurtları bomboş kalıp eserlerini rüzgarlar yok etmiştir.
O güzelim yüksek kasırları ve kendilerine yaslanılan ipekli ve yumuşak şilteleri ve yastıkları, birbirlerine dayanan taş ve tahtalarla döşenmiş, duvarları çamur ve topraktan meydana gelen kabirlerle değiştirdiler.
Üzerlerinde insanlar dolaştığı ve ayaklarıyla kendilerini çiğnediği halde onlar yalnızlık çekmektedirler. Aralarında çok az bir mesafe olmasına rağmen birbirlerini ziyaret edip yalnızlıklarını gideremezler. Evleri birbirine çok yakın ve kendileri de komşu oldukları halde çürüyen vücutlarıyla nasıl biraraya gelebilirler?
Bir zamanlar sağ iken şimdi ölüler arasında yerlerini aldılar. Dünyada iken güzel bir hayat sürerlerken bugün çürüyüp toprak olmaya mahkum kemik yığınları haline geldiler.
Dost ve yakınlarını kendileri ne üzülür bir halde arkalarında bırakarak toprağa göçüp orasını yurt edindiler. Onlar için bu dünyaya geri dönüş imkanı yoktur; o fırsatı bir daha bulamamak üzere ellerinden kaçırdılar.
Bu, söyleyenin, söyleyip de geçtiği bir kelimedir. Dünya ile aralarında, haşre (yeniden diriltilinceye) dek bu dünyaya dönmelerini engelleyen bir perde, bir engel vardır.
Şu anda, o ölüm ve yalnızlık diyarındaki halinizi görür gibi oluyorum. insanlar sizi, bugün üzerinde yürüdüğünüz o ıssız yatakhanede amellerinizle baş başa bırakıp gitmişlerdir. Bütün davaların görüleceği, kabirlerde yatanların dışarıya atılacağı ve hiç bir sırrın gizli kalamayacağı o günde haliniz nice olacaktır?
Celil olan bir padişahın huzurunda toplandığınız zaman O’nun dehşetinden, günahlarınızı hatırlayarak kalpleriniz korkuyla dolacaktır. O gün perdeler yırtılıp bütün gizlilikler ve ayıplar ortaya çıkacaktır.
İşte o zaman her nefis elleriyle kazandığının karşılığını görecek; kötülük ve günah işleyenler, bu yaptıklarından dolayı cezalandırılacak, iyilik yapanlarsa bu amellerinden ötürü mükafatlandırılacaklardır.
O gün insanların amel defterleri ortaya konulur. Günahkarlar amel defterlerine baktıklarında yürekleri korkuyla ürpererek;
Vay başımıza gelenlere! Bu kitaba da ne oluyor böyle; küçük-büyük, geride hiç birşey bırakmaksızın herşeyi sayıp dökmüş derler. İnsanlar dünyada işlemiş oldukları her şeyi onda bulurlar.
Rabb’iniz hiç kimseye zulmetmez. Allah Teala bizi de sizi de kitabıyla amel eden dostlarının yolunu takip eden kullarından eylesin ve hepimizi nimet yurdu denilen cennetine koysun.
Hamdü sena o çok yüce olan Allah Teala’ya mahsustur
Kaynak: Muhammed Yusuf Kandehlevi / Hayatüs Sahabe / C:I / bkz: 210-211