Ey İnsanlar !
Sizlere baki ve kendisinden başka her şeyin fena olduğu Allah’ın takvasını tavsiye ediyorum. O Allah ki kendisine itaat ettikleri için velilerini (dostlarını) ikrama mazhar eder ve onlara şeref verir. Düşmanlarını da kendisine yaptıkları isyandan dolayı yoldan çıkartıp dalalete düşürür.
Hidayet ve hak zannettiği bir dalaleti işleyen ya da sapıklık zannettiği bir hakkı terk eden kimse özürlü sayılamaz. Bir ülkenin yöneticisinin en mühim vazifesi, idaresi altında bulunanların Allah’ın emir ve nehiylerine riayet edip etmediklerini kontrol etmektir.
Bu Allah Teala’nın kendilerini hidayet ettiği dinlerinin vazifelerindendir. Bizim görevimiz Allah’ın emretmiş olduğu şeyleri size emretmek ve sizi O’nun nehyettiği şeylerden nehyetmektir.
Uzak-yakın herkese Allah’ın emrettiği şekilde muamele etmek, her hususta adaleti gözetmek ve hak hususunda hiç kimseden çekinmemektir.
Gördüğüm kadarıyla içinizde bazı kimseler vardır ki hiçbirini hakkıyla yerine getirmedikleri halde: Biz namaz kılanlarla birlikte namaz kılar, mücahitlerle birlikte cihat ederiz. Hicret de ederiz diye dilleriyle temenni de bulunuyorlar. Biliniz ki iman kuru bir laf ve süsten ibaret değildir.
Sabah namazının vakti gecenin bittiği ve oruç tutmak isteyen kimsenin yemek yemesinin haram olduğu andan itibaren başlar. Bu namaza Kur’an’dan büyük bir pay ayırınız.
Öğle namazının vakti güneşin göğün tam orta noktasından batıya doğru kaydığı anda başlar ve herşeyin gölgesinin bir misli olduğu anda da son bulur. Bu da sıcak günlerde, yürümek isteyen kimselerin yola çıktıkları zamana denk gelmektedir.
Kışınsa güneşin göğün ortasından kaymasıyla başlar ve insanın güneşe yöneldiğinde onun sağ kaşları doğrultusunda oluncaya kadar devam eder. Bunlar da abdest, rüku ve secdelerin Allah Teala’nın istediği gibi yerine getirilmesi şartına bağlıdır. Ta ki hiç kimse namazında üşengeçlik ve tembellik yapmasın.
İkindi namazının vakti güneşin pırıl pırıl parladığı ve henüz sararmaya yüz tutmadığı anda başlayan ve güneşin batışından hemen öncesine kadar süren vakittir. Bu da ağır yüklü bir devenin iki fersahlık bir yolu alacağı kadar bir zamana tekabül eder.
Akşam namazı vakti güneşin batışıyla, oruçlunu iftar ettiği anda başlar.
Yatsı namazının vakti ise gecenin kararmasıyla ve ufuklarda bulunan kızıllığın kayboluşuyla başlar ve gecenin üçte birine kadar devam eder.
Allah Teala Kitabında “Şüphesiz ki namaz belirli vakitlere müminlere farz kılınmıştır (1)“
Bazı kişiler;
Birçok kimse savaşır ve harp ettiklerini de iyi bilir; ancak bununla Allah katında bir ecir ve O’nun rızasını istemez. Böylelerinin ölümü herhangi bir kişinin ölümünden farksızdır. İnsan ne için savaşıyorsa karşılığı da ona göre olur
Bir kişi vardır, fıtraten cesurdur ve kahramanlık için çarpışır, bildiklerini ve bilmediklerini kurtarır. Bir kişi de vardır ki korkak tabiatlıdır ve annesini-babasını düşmana teslim eder. Köpek bile sahibinin arkasından havlar.
Ey Müslümanlar !
Oruçlu kimsenin yemesi, içmesi ve cinsi münasebette bulunması nasıl haramsa Müslümanlara eziyet etmesi de aynı şekilde haramdır. Oruçlu Müslüman elinden geldiğince kardeşlerine eziyet etmekten kaçınmalıdır, işte tam oruç budur.
Bir de Müslüman Allah Teala’nın Peygamberi vasıtasıyla farz kıldığı zekatı gönül hoşluğuyla ve isteyerek vermelidir. Aksi takdirde beklediği sevabı elde edemez.
Söylediklerimi iyi belleyiniz.
Asıl soyulan kişi elinden dini alınan kişidir. Mutlu kimse başkalarının halinden ibret alandır. Bahtsızlarsa annelerinin karnında iken bahtsız olanlardır. En kötü şey de dine sonradan sokuşturulan şeydir. Bir sünneti takiple ağır ağır yol almak bir bid’atı takiben koşmaktan çok daha hayırlıdır.
Şurası bir gerçektir ki;
Her insanda sultanına karşı, içinden gelen bir çekingenlik ve soğukluk vardır. Sizinle aramızda bir buğz ve kin bulunmasından, keyfi ve istediği gibi hareket eden nefisten ve dünyayı ahirete tercih etmekten Allah Teala’ya sığınırım.
Ben sizlerin dalalete düşüp insanlara zulmedenlere meyletmenizden korkuyorum. Sakın servet sahiplerine de meyledeyim demeyin. Kur’an’dan asla ayrılmayın; çünkü o nur ve şifa kaynağıdır. Onun haricindekilerse şekavet ve sapıklıktır.
İşlerinizden Allah’ın beni vekil kıldığı şeyleri yerine getirmekte kusur etmedim. Size her zaman nasihatte bulundum. Rızıklarımızın temini için çalıştım. Sizlerden ordular teşkil ettim ve her türlü ihtiyaçlarınızı giderdim. Gittiğiniz her yerde size geniş konak yerleri buldum. Bu yüzden de Allah katında hiçbir bahane ve hüccetiniz yoktur. Aksine Allah Teala’nın sizi aleyhinize hücceti vardır.
Sözlerimi bitirirken; hem kendim hem de sizler için Allah’tan bağışlanma diliyorum
Kaynak: M. Yusuf Kandehlevi / Hayatü’s Sahabe / C: 4 / bkz: 189-191
(1-Nisa Süresi 103)