İnsan Kalbinin Manevi Özellikleri
İnsan kalbi sadece yaşam unsuru mudur, kalbin manevi sağlığını korumak, Kur’an’da kalbin önemi, kalbin sağlığı, kalbin huzurunu artırmak
Kalp, göğsün sol tarafına yerleştirilmiş, çam kozalağı şeklinde olan bir et parçasından ibarettir. İçinde boşluk vardır ve bu boşluğun içinde ruhun kaynağı ve madeni olan siyah kan bulunmaktadır. Kalp lafzı iki manada kullanılır.
Birinci mana: Kalp, göğsün sol tarafına yerleştirilmiş, çam kozalağı şeklinde olan bir et parçasından ibarettir. İçinde boşluk vardır ve bu boşluğun içinde ruhun kaynağı ve madeni olan siyah kan bulunmaktadır. Bu kalp bütün hayvanlarda, hatta ölülerde bile vardır. Biz burada kalp sözcüğünü zikrettiğimizde bu kalbi kastetmiyoruz. Çünkü o bir et parçasıdır ve bir değeri yoktur.
İkinci mana: Kalb bir latife-i rabbaniyye-i ruhâaiyyedir ve bunun cismani kalple bir münasebeti vardır. İnsanın hakikati işte bu latif olan kalptir. Anlayan, bilen ve arif olan bu kalptir. Hitap olunan, ikab ve itab edilen, aranılan bu kalptir.
Ruh kelimesinin manası: Ruh kelimesi de bizim maksadımızla alakalı olarak iki manada kullanılır:
Birinci mana: Ruh lätif bir cisimdir. Kaynağı cismini kalbin boşluğudur. Damarlar vasıtasıyla bedenin öteki parçalarına yayılır. Hayat nurlarının, hissetmenin, görmenin, duymanın ve koku almanın ruhun merkezi olan kalp boşluğundan azalara sirayeti, evin köşelerinde dolaştırılan kandil ışığının o köşelere yayılmasına benzer.
Hayat, duvarda hasıl olan aydınlığın, uh da kandilin misalidir. Ruhun batında yayılması ve hareketi, evin zaviyelerinde dolaştırılan kandilin hareketi gibidir. Doktorlar ruh sözcüğünü kullandıklarında işte bu manayı murad ederler; ki bu, kalb hararetinin pişirdiği latif bir buhardan ibarettir.
İkinci mana: İnsandaki latif, bilen, kavrayan bir manadır. Allah Tealanın: «Sana ruhu sorarlar. De ki: Ruh Rabbimin emri (cümlesi) ndendir (İsra Süresi 85) Ayetiyle murad ettiği ruh işte budur. Bu ruhun hakikatini anlamaktan akıl ve zihinlerin birçoğu acizdir.
Nefis kelimesinin manası: Nefis kelimesi de birçok manalarda müşterektir. Bizim maksadımız iki mana ile ilgilidir:
Birinci mana: İnsanda öfke ve şehvet kuvvetini toplayan bir manada kullanılmasıdır. Tasavvufçular nezdinde nefis ekseriya bu manada kullanılır. Çünkü onlar nefis ile yerilmiş sıfatları insanda toplayan bir aslı kastediyorlar ve diyorlar ki: Nefis ile mücahede etmek ve onun sultasını kırmak lazımdır.
Allah Resulunün şu hadisiyle buna işaret edilmiştir: «Senin düşman (lar) ının en büyüğü, iki yanın arasında olan nefsindir.»
İkinci mana: İnsanın kendi zatıdır. Fakat bu, nefsin hallerinin ihtilafı sebebiyle muhtelif vasıflarla nitelenir. Mesela; nefis şehvetlere karşı koyması sebebiyle emir altında sükuna erdiğinde «nefs-i mutmainne» adını alır. Allah Teala (c.c) Hz şöyle buyurur: Ey itminane ermiş ruh. Dön Rabbine! Sen ondan razı, o senden razı olarak (Fecr Süresi 27-28)
Nefsin sükuna erişi tamam olmayıp lakin şehvetlere karşı koyar ise bu nefse de «nefsi levvame» denir. Çünkü mevlasına ibadetteki taksiri anında sahibini kınamaktadır. Allah Tealanın:
(Hayır, hakikat öyle değildir.) Kendisini alabildiğine kınayan nefse yemin ederim (Kıyame Süresi 2) ayetinde yemin buyurduğu nefis budur. Şayet nefis şehvetlere karşı direnmez, şehvetlerin gerektirdiği şeylere ve şeytanın çağrılarına boyun eğer ise bu nefse de nefs-i emmare ismi verilir. Allah Talanın Hz. Yusuf (a.s)’dan veya Aziz’in hanımından hikaye yoluyla şu ayetinde haber verdiği nefis işte bu nefistir:
Ben nefsimi tebrie etmem. Çünkü nefis olanca şiddetiyle kötülüğü emredendir muhakkak (Yusuf Süresi 53)
Akıl kelimesinin manası: Bu da çeşitli manalarda kullanılan müşterek bir lafızdır. Mevzuumuzu alakadar eden iki manadır:
Birinci mana: Akıl denilince, eşyanın hakikatini bilmeye yarayan akıl anlaşılır; ki, merkezi kalp olan ilim sıfatından ibarettir.
İkinci mana: Akıl zikredildiğinde, kendisiyle ilimler idrak olunan mana murad edilir. Bu takdirde kalbin bizzat kendisi kastedilmiş olur.
İnsan kalbinin özelliği ilim ve irade olmak üzere iki hususiyete yöneliktir:
İlim: Dünya ve ahiretle alakalı işleri ve akli gerçekleri bilmektir. Bunlar duyguların ötesinde birtakım hususlardır ve hayvanlar bu hususlarda insanlara ortak değildirler. Bilakis külli ve zaruri bilgiler aklın hassalarındandır.
İrade: İnsan aklıyla bir işin sonunu kavrayıp iyilik tarafının nerede olduğunu bildiği zaman, içinden, faydalı yöne ve onun sebeplerini hazırlamaya ve iradeye doğru bir arzu fışkırır. Bu istek, şehvet ve hayvanların iradelerinden başka bir iradedir. Hatta bu irade bazan şehvetin tam zıddı da olur. Mesela:
Şehvet kan aldırmaktan hoşlanmaz; halbuki akıl bunu ister ve bu yolda para da harcar. Şehvet hastalık anında nefis yemekler arzular; ama akıl zararlı olduklarını bildiği için bundan kaçınır.
Kaynak: İmam-ı Gazali / İmam-ı Gazali’den Müminlere Vaazlar / bkz: 360-363