Bir kafile hızlı bir şekilde mezarlıktan geçiyordu. Onlardan biri arkadaşına: Bu kabirdekiler bize ne diyor biliyor musun? dedi.
O: Ne diyor? deyince şöyle cevapladı:
Geçmişte bizler sizin gibiydik. Sizler de aynen bizim gibi olacaksınız.
Kendi kendime sordum: Ben beş yüz yıl önce ne idim ? İçinde bulunduğum neslin geneli ne idi ? Yüce Allah’ın şu buyruğundan daha doğru bir cevap bulamadım :
“İnsanın üzerinden,henüz kendisinin anılan bir şey olmadığı uzun bir süre geçmedi mi ? (İnsan Süresi 1. ayet)”
Bir hiç bir şey değildik. Sonra Allah bizi işiten ve gören olarak yarattı. Ardından bizi kendisine döndürdü ve yeryüzünü bizden boşalttı. Fakat biz hangi yöne döneceğiz?
Allah İnsan Süresinde şöyle buyurmuştur:
“Biz, kafirler için zincirler, demir halkalar ve alevli bir ateş hazırlamışızdır. İyiler de karşımı kafur (hoş kokulu çiçek) olan kadehten yudumlarlar. Bir kaynak ki Allah’ın kulları ondan içerler (İnsan Süresi 4-6 ayetler)”
Bu süreyi düşünelim, müminleri bekleyen büyük bir mülk ve nimet anlatılırken kafirlerin karşılaşacakları azabın özet bir şekilde anlatıldığını görür.
“Nereye baksan bir nimet ve büyük bir mülk görürsün (İnsan Süresi 20)”
Ardından geçmişi hatırlatarak onlara şöyle denir: “Bu sizin mükafatınızdır. Çalışmanıza karşılık verilmiştir (İnsan Süresi 22)”
Sürenin ikinci yarısı, son risaletten ve onun kamu yaşamını düzenlemedeki fonksiyonundan söz etmektedir. Bu yüzden ahlakta çevrenin etkisi çok önemlidir ve bize etkisi inkar edilemez. Resul toplum yönelişini değiştirip boş gönüllere vahiy doldurunca insanları dosdoğru yola ileten ve ayakları yere basan bir ümmet oluştur. Bunun için ona şöyle denildi:
“Muhakkak biziz, biz ki sana Kur’an’ı parça parça indirdik. O halde Rabbinin hükmüne sabret ve onlardan hiçbir günahkara yahut nanköre itaat etme (İnsan Süresi 23-24)”
Allah’ı sürekli hatırlama, günün tamamını içine almaktadır.
“Sabah akşam Rabbinin adını an (İnsan Süresi 25)”
Bu hatırlama aynı şekilde geceye de uzanmaktadır.
“Gecenin bir kısmında O’na secde et, gecenin uzun bir bölümünde O’nu tesbih et (İnsan Süresi 26)”
Kur’an-ı Kerim, risalet döneminde, risalet döneminin öncesi ve sonrasında insan doğasını niteleyerek şöyle buyurmaktadır:
“Bunlar, şu çabuk (geçen dünyay)ı seviyorlar da önlerindeki ağır bir günü bırakıyorlar (İnsan Süresi 27)”
İnsanların yaşam sarhoşluğu, lezzeti ve istekleriyle adeta yollarını kaybettikleri bir gerçek. İçinde bulunduğumuz bu çağda, ölümü hatırlama soğuk bir öğüt görüldüğü gibi ahireti hatırlama da neredeyse tehlikeli görülmeye başlamıştır.
Ben feryad ve figan etmekten ve kötümserlikten hoşlanmıyorum. Ama ben azgın istek uğrunda insanı düşüncenin yenilgiye uğramasından ve umursamazlıktan tiksiniyorum.
İnsanların nereden geldiklerini ve nereye gideceklerini bilmelerini istiyorum.
“Bu bir öğüttür. Dileyen Rabbine varan bir yol tutar (İnsan Süresi 29)”
Allah hidayete erenlere hidayetlerini arttırır ve önlerindeki engelleri kaldırır. Allah’ı unutanlar ve ayetlerini görmezlikten gelenlere gelince Allah onları azgınlıkları içerisinde bırakır.
“Böylece dilediğini rahmetine sokar. Zalimler için ise gayet acı bir ceza hazırlamıştır (İnsan Süresi 31)”
Kaynak: Muhammed Gazali / Kur’an’ın Konulu Tefsiri / bkz: 801-803