DOLAR
21,2482
EURO
22,9074
ALTIN
1.340,17
BIST
5.372,66
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
23°C
İstanbul
23°C
Parçalı Bulutlu
Salı Az Bulutlu
23°C
Çarşamba Az Bulutlu
23°C
Perşembe Az Bulutlu
23°C
Cuma Az Bulutlu
24°C

İslam Dini; Huzur ve Saadetin Kaynağıdır

İslam Dini; Huzur ve Saadetin Kaynağıdır
08.02.2023 21:10
0

Yüce dinimizin ahlak prensipleri sayesinde Müslümanlar ve onların bir rüknünü teşkil eden aziz milletimiz, doğrulukta, şecaatte, vatanperverlikte, maneviyatına saygılı olmakta, Allah’a ve Resulüne itaatte dünya milletlerine örnek oldukları tarihi bir gerçektir.

Aziz kardeşlerim…

İnsanlığı huzur ve selamete götüren yegane din, İslam’dır. Güzel ahlak manzumesi olan İslam; fert ve cemiyetin mutluluk ve huzuru için elzem olan en güzel umdelerini mensuplarına telkin etmiş ve bu hayati esasları bütün insanlığa ilan etmiştir.

Bu yüce din, mensuplarına beşikten mezara kadar bilgi tahsil etmeyi, her bakımdan güçlü, kuvvetli olmayı; makul bir şekilde ve yılmadan çalışmayı, kardeşlik duygularını teyid edecek ve cemiyetin huzur ve faydasına olacak hayırlı faaliyetlerde bulunmayı emreder.

Bilgisizliğe rıza göstermeyi, tembelliği, meskeneti, ferd ve cemiyetin zararına olacak davranışlarda bulunmayı, başkalarının hakkına tecavüzü şiddetle meneder.

Bu mukaddes dinin esaslarına inanan kimseler, ferd olsun cemiyet olsun huzur, emniyet ve mutluluğun yolunu bulmuşlar demektir. Çünkü bu mesut kimseler çalışmalarını, bilgi ve düşüncelerini daima;

  • Doğruya ve hakka tevcih ederler.
  • Bütün işlerinde ve ahlaki davranışlarında iyiliği, millet ve memleket için hayırlı olanı ararlar.
  • Duygu ve düşüncelerinde, hakkı, hak olduğu için aramağı, iyi ve hayırlı olanı da yaşamak, tatbik etmek için araştırmağı görev sayarlar
  • Dünya hayatı boyunca güzel ve örnek olacak şekilde hareket etmeyi dini ve vicdani bir borç olarak kabul ederler.

Sağlam bir binayı meydana getiren unsurlar arasında nasıl bir intizam, sıhhatli bir vücudun azaları arasında ne kadar güzel bir ahenk mevcut ise, bu yüce din, salikleri arasında da o derece mazbut bir dayanışmayı, iş bölümünü ve daimi yardımlaşma duygularını meydana getirir. Bunların semerelerini, mükafatlarını ebedileştirir.

Aziz kardeşlerim…

Şüphesiz ki yaratılmışların en şereflisi insandır. İnsan hareketlerinde doğru yolu bulmak, iyilik ile kötülüğün hududunu ayırt ederek başkalarının haklarını çiğnememek ve ammenin menfaatini kendi menfaatlerine kurban etmemek için akıl ve düşünce sahibi olarak yaratılmıştır.

Fakat öyle zaman olmuştur ki;

İnsanın maddeye ve menfaatine olan meyli çok kere akıl ve tefekkürüne galip gelmiştir. Böyle bir duruma gelen insanların iradesi önünde birçok yollar ayrılmış, hak-hukuk gözetilmez olmuş, helal ve haramın hududunu gösteren nişaneler yıkılmış, faziletin, güzel ahlakın yolları, izleri silinmiştir.

Artık adaleti, insafı temin etmek hususunda akıl bir mevcudiyet, bir muvaffakiyet gösteremez olmuştur. Böyle olduğu zamanlarda ise, insan topluluklarının felaketi artmış, zulüm yangınları fertler arasında haklara saygılı olmak faziletini temelinden yıkmış. Neticede mallar ve canlar mubah görülerek heder olup gitmiştir.

Aziz kardeşlerim…

Hayatın gayesini, güzel ahlakın prensiplerini, insanı saadete götürecek vazifeleri, insanlığa, ilk tebliğ eden, öğreten dindir. Beşer tarihinin her sahifesi bize gösteriyor ki, insanları hayran bırakan faziletlerin, akla sürür ve inşirah veren güzel ve hayırlı işlerin inkişafı daima akidelerin sağlam olduğu zamanlara tesadüf etmiş; inancın sarsıldığı devirlerde ise çirkin hareketler ve çöküntüler cemiyetlere hakim olmuştur.

Cenab-ı Hak, merhametlilerin en merhametlisidir. O Halik-ı Rahim, bunalan ve doğruyu arayan kullarını rahmet ve inayetiyle selamete erdirir. İşte beşeriyetin bunaldığı ve çok muzdarip olduğu bir sırada;

Hz. Muhammed’i alemlere rahmet olmak için bütün insanlığa Peygamber olarak göndermiştir. O büyük Peygamber’in, Allah-ü Teala’dan vahiy yoluyla telakki ederek insanlığa tebliğ ettiği Kur’an-ı Kerim ile;

İnsanlığın, manevi ufkunda yeni bir güneş parlamış, böylece insan, maddenin esaretinden, zulmetinden kurtulma imkanını bulmuş, akl-ı selime, düşünce hürriyetine kavuşmuştur.

Bu büyük Kitab’ın, insanlığa tebliğ ettiği Tevhid’dir, İslam Dinidir. Zaten Allah’ın nazarında bir din vardır. O da İslam’dır. Zira Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de;

“Doğrusu Allah indinde din, islâm’dır (1)” buyurmuştur.

İslam öyle bir dindir ki, cehaleti, hurafeleri, zulmü, tembelliği, sefahati, insanlığın en büyük düşmanı olarak tanıtmış; bilgiyi, adaleti, güzel ahlakı, varlık alemini araştırmayı, tefekkürü, dürüstlüğü, ferdin kendisini ve cemiyetini sevindirecek ve mesut edecek şekilde çalışmayı esas almıştır.

Dünyada mevcut ve temiz olan her şeyin yanında başta inanan insanlar için yaratılmış olduğunu ilan etmiş, yeryüzüne ancak iyi insanların gerçekten varis olabileceklerini bildirmiştir.

Allah-u Teala Kur’an-ı Kerim’de; “Ey iman edenler! Doğruyu söylemekten kendiniz yahut akrabalarınız ve yakınlarınız aleyhine de olsa çekinmeyiniz (2)” buyurmuştur.

Şüphesiz yeryüzüne salih kullarım varis olur (3)

Bu yüce din, Cenab-ı Hakk’a, Peygamber’e, ana-babaya, evlat ve aileye, din kardeşlerimize ve bütün beşeriyete karşı öyle görevler anlatmış ve öğretmiştir ki, bunların ötesinde bir hakikat aramak abestir.

Onun bütün emir ve yasakları hem dünya ve hem de ahiret bakımından fert ve cemiyetin saadeti, huzur ve selameti içindir. Bundan dolayıdır ki;

  • Dürüst bir şekilde çalışmayı
  • Aile efradına, din kardeşlerine, bütün insanlara karşı merhametli ve güzel ahlak sahibi olmayı
  • Kendi zararına da olsa hak ve adaletten ayrılmamayı,
  • Doğruluk ve samimiyetin müşahhas örneği olmayı;
  • Cemiyetin en hayırlı bir uzvu olmak için hayat devam ettiği müddetçe durmadan çalışmayı, ömrü ve serveti israf etmemeyi emrediyor.

Dünya ve ahiret saadetinin ancak bu şekilde elde edileceğini bildiriyor. Keza bozgunculuğu, nifak ve tembelliği, bilgisizce hareketi, haksızlığı takbih ediyor ve yasaklıyor.

Zuhurundan günümüze kadar O’na sadık kalan insanlar, mesut; milletler muzaffer olmuşlar, insanlığı hayran eden ve sevindiren güzel eserler bırakmışlardır.

Yüce dinimizin ahlak prensipleri sayesinde Müslümanlar ve onların bir rüknünü teşkil eden aziz milletimiz, doğrulukta, şecaatte, vatanperverlikte, maneviyatına saygılı olmakta, Allah’a ve Resulüne itaatte dünya milletlerine örnek oldukları tarihi bir gerçektir.

Bugün de, tarihimizdeki bu çok mübarek ve çok şerefli yeri muhafaza etmek ve yükseltmek; ecdadımıza layık evlatlar olmak; dünya, ahiret saadetimiz ve bunların hepsinin ötesinde Cenab-ı Hakk’ın sevgisini ve rızasını kazanmamız için dinimizin emirlerine, dünyamıza bütün gücümüzle sarılmalıyız.

Cenab-ı Hakk’a ve O’nun Resulünün emirlerine itaatte kusur etmemeye dikkat etmeliyiz. Kur’an’ın emrettiği bilgi, çalışma ve ahlaki fazilet düsturlarını yaşamak şiarımız olmalı.

Böyle hareket etmekle her iki cihan saadetimizi temin edeceğimiz şüphesizdir. Bu duygu ve düşüncelerimiz, azim, sabır ve sabatımızda Kur’an-ı Kerîm bizim için sonsuz bir kuvvet kaynağıdır. Nitekim, Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de meal olarak şöyle buyurmuştur:

Erkek ve kadın kim, mümin olarak iyi amelde bulunursa hiç şüphesiz onu çok güzel bir hayat ile yaşatırız. Ve onları yaptıklarından daha güzel ecirler ile mükâfatlandırırız (4)
17-19

Kaynak: Lütfi Doğan (Diyanet İşleri Başkan V.) / Diyanet İlmi Dergisi / Temmuz 1970 / bkz: 210-212

(1-Al-i İmran Süresi 19) (2-Nisa Süresi 135) (3-Enbiya Süresi 105) (4-Nahl Süresi 97)

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.