İslam’a Göre Dostluk Arkadaşlık Hakları
1-HAK: Hakların ilki maldır. Peygamberimiz (s.a.v) buyuruyor ki; İki kardeş, iki el gibidir. Onların biri diğerini yıkar” Resulüllahın kardeşlik olanları ellere benzetmesi ve birini ele diğerini ağaca benzetmemesi bir maksat için birinin diğerine yardımcı olmaları bakımındandır.
Kardeşlikler arasında mal ve yardımlaşmak üç derecede olur
a-) En alt derecesi, kardeşliğini hizmetçi yerine koyarak, ihtiyacını arta kalan malından görmektir. Kardeşliğinin bir ihtiyacı olduğunu haber aldığın zaman onu istemek mecburiyetinde bırakmadan ihtiyacını derhal görmektir..Çünkü onu istemek zorunda bırakmak, kardeşlikte son derece noksanlıktır.
b-) Kardeşliğini kendisinin mertebesinde kabul etmektir. Buda onu malına ortak etmen veya gerektiği zaman onunla malını paylaşmandır.
c-) Kardeşliğin en üst derecesi olan bu derecede kardeşliğini kendi üzerine tercih edip, onun ihtiyacını görmeyi kendi ihtiyacından öne almaktır. Bu Allah için sevenlerin en üst derecesi ve sıddıklar mertebesidir.
İslam büyüklerinden Meymun b.Mihram diyor ki; Kardeşliğe kuru kuruya razı olan kimseler, ölülerle kardeş olsunlar.
2-HAK: Kardeşliğin ikinci hakkı, onun muhtaç halde olduğunu görür görmez, onun istemesine fırsat vermeden yardımına koşmak ve kendi işini sonraya bırakmaktır. Maddi yardımda bulunur ki, bunun da bir takım dereceleri vardır. Bunun en alt derecesi dostunun yardım istemesi halinde, güler yüz ve tatlı sözle ve memnuniyetle yardımına koşmaktır.
Bazıları diyorlar ki; Dostundan yardımda bulunmasını istediğin zaman, yardım etmezse ona yardım etmesini yeniden hatırlat, zira unutabilir. Eğer ikinci defa da aldırış etmez ve tarafına bile bakmazsa onun için bir cenaze namazı kıl ve tekbir alarak “Ölülere Allah hayat verir (diriltir)” ayetini oku. Yani artık o kimseyi kendisiyle dost olunmayan ölülerden say.
3-HAK: Üçüncü hak dildedir. Kişinin bazen konuşması ve bazen de sukut etmesi gerekir.
İster huzurunda ve isterse gıyabında olsun hatalarını bilmezlikten ve duymazlıktan gelmek ve onlardan asla söz etmemektir. Tartışmaktan ve gizli hallerini araştırmaktan kaçınmak gerekir. Kendisini bir yere giderken gördüğü zaman, nereden geldiğini veya nereye gittiğini, ne maksatla gittiğini sormamalıdır. Çünkü açıklamak istemeyebilir.
O zamanda yalan konuşmak zorunda kalır. Sırlarını kimseye ifşa etmemelidir. Çünkü onun sırlarını başkalarına açıklamak ahlaksızlıktır. Dostlarına dil uzatmamalı, başkasının kendi aleyhinde söylemiş olduğu şeyleri de ona anlatmamalıdır.
Hülasa edecek olursak, ister uzun ve isterse kısa olsun dostunun hoşuna gitmeyecek şeyleri konuşmaktan kaçınmalıdır. Eğer konuştuğu hususlar iyiliği emir ve kötülükten nehy gibi hususlar olursa bu hususta susmaya izin yoktur. Onu ikaz etmek için konuşması üzerine bir borçtur. İster hoşlansın ister hoşlanmasın buna izin verilmez. Her ne kadar görünüş itibariyle konuştukları zoruna gitse de esasen bunlar onun hakkında iyiliktir ve ihsandır. Yeter ki uyarırken uyarma üslubuna dikkat edin.
İnsanın gıybet etmesine mani olan iki şey vardır;
Kendi halini düşünmek. Kendini düşünür de kusur bulursan ve bu kusurunu sen nasıl telafi edemiyorsan o da kendi kusurunu ıslah edemiyor. Bunu düşünmeli ve o kimseyi mazur görmelisin. Onun bir kusurunu görüp, hemen ona kötü demeye kalkma. Hatasız insan nerede var ki? Senin Allah’a karşı noksanların varken, onun sana karşı olan bazı hatalarına kulak asma. Çünkü senin onda olan hakkın, Allah’ın sendeki hakkı kadar değildir ve olamaz.
Hatasız insan olmadığına göre, hatasız arkadaş arayan kimsenin yalnızlığa çekilmesinden başka çaresi yoktur. Bunu sende bilmektesin. İnsanların iyilikleri olacağı gibi, hataları da vardır. Aranan ise iyiliklerinin kötülüklerine galip gelmesidir. Devamlı olarak insanların kötülüklerini araştıranlar, ahlaksız münafıklardır.
İslam büyüklerinden İbn Mübarek diyor ki; Mümin özürleri kabul eder, münafık ise hataları arar.
Hz İsa Havarilerine şöyle sordu;
- Uykuda iken esen rüzgarla mahrem yerleri açılan bir kardeşinizi görseniz ne yaparsınız?
- Onlar; Örteriz dediler.
- Hz İsa buyurdu ki; Hayır örtmek bir tarafa, belki de açar ve mahrem yerlerini tamamen ortaya çıkarırsınız.
- Havariler dedi ki; Allah, Allah, böyle fena işi kim yapar ,kim açar ?
- Hz İsa buyurdu ki; Sizden birinizin bir din kardeşinin aleyhinde duymuş olduğu sözlere çeşitli ilaveler yaparak bu sözleri yayması, uyuyan bir kimsenin açılan mahremini biraz daha açması gibidir.
İnsanın kendi nefsi için sevmiş olduğunu, başkaları içinde sevmediği müddetçe imanı kamil sahibi bir kimse olamayacağını unutma!. Kardeş olmanın en düşük derecesi, onun sana yapmasından hoşlanacağın şeyi senin ona yapmandır. İnsan şüphe yok ki arkadaşının kendisini örtüp, hatalarını konuşmamasını ister. Arkadaşlarından bunun aksini görürse ona kin besler ve ondan nefret eder.
Ebu Said Sevri anlatıyor ki;
Kimi dost tutacaksan onu ilk önce kızdır ve arkasından da ona bir adam gönder. Gönderdiğin adam ondan senin hakkında ne düşünüp, düşünmediğini sorsun. Eğer senin iyiliğine konuşur ve sırrını saklarsa, bu adam gerçekten doğru adamdır. Onunla dostluğunu devam ettirebilirsin.
İslam büyüklerinden Abdullah b.el-Hasan diyor ki; İnsanlarla mücadeleye girmekten sakın. İyi olanlarının tuzağına, kötü olanlarının da ani taarruzuna maruz kalabilirsin.
4-HAK: Bu da konuşmak iledir. Kardeşlik nasıl kötü sözler hakkında susmayı icab ettiriyorsa, güzel sözleri konuşmayı da öylece icap ettirir.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) buyuruyor ki; Sizden biriniz kardeşini sevdiği zaman, sevdiğini ona bildirsin.
İslam büyüklerinden İmam-ı Şafii diyor ki; Kardeşine yalnızken ve gizlice nasihat veren kimse hakikaten ona nasihat etmiş ve onu yüceltmiş demektir. Halk içinde nasihat etmeye kalkan ise, onu rezil rüsvay etmiştir.
Kötü huylar tıpkı yılan ve akrepler gibi, hatta onlardan daha kötüdürler. Yılanlar ve akrepler insanın geçici olan dünya hayatını mahvederken, kötü huylar da ahiretini yani sonu olmayan ebedi hayatını mahfederler. Onların acısı yılan ve akreplerin acısından çok daha kötüdür. Onlar kıyamet gününde Allah’ın hazırladığı ateşten halkedilecek ve seni sokarak zehirleyeceklerdir.
5-HAK: Bu da arkadaşının işlemiş olduğu bir takım hata ve kusurları affetmektir. Dostun hatası ya dinin de olur bir isyan işlemek gibi veya dostuna karşı ifa etmesi gereken husustan dolayı olur.
Günah işlemekteki hataları ve onlarda ısrar etmesi devamlı olursa, onu eğri yoldan doğru yola iletecek, dağınık halini toparlayacak, tekrar salih haline iade edecek ve durumunu düzeltecek şekilde güzel güzel nasihatler edersin. Eğer nasihatler etkili olmaz ve hastalarına devamda ısrar ederse, samimiyetin devamı veya kesilmesi hususunda ashab ve tabiin den gelen çeşitli haberler vardır.
Ebud-Derda diyor ki; Dostun bozuldu veya durumu değişti diye onu bırakma. Çünkü o madem bir insandır,tabii ki eğrildiği ve doğrulduğu anlar olabilir.
İslam büyüklerinden İbrahim-i Nehai diyor ki; Bir günah işledi diye arkadaşınla aranı bozma. Çünkü o bugün bir günah işlediyse yarın da bırakır ve günahı terk eder.
6-HAK Altıncı hak, yaşamında veya ölümünde onun sevdiği için ve kendisi için istemiş olduğu şekilde hem kendisine hem de çoluk çocuğuna dua etmektir. Dostunla (kendi aranda fark görmeyeceksin). Sen her ne kadar ona dua ediyorsan da esasen kendine dua ediyorsun demektir.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) buyuruyor ki; Bir kimse, kardeşinin gıyabında dua ettiği zaman, bir melek (onun için) Allah sana da onun aynısından versin der.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) buyuruyor ki; Kardeşliğine dua eden kimse için Allah şöyle buyurur: Ey kulum, evvela senden başlarım.
7-HAK: Bu da vefa ve ihlastır.
Vefa kendisiyle ölünceye kadar, hatta kendisinin ölümünden sonra da aile fertleri, dostları ile muhabbetini devam ettirmektir. Sevginin ahiret için aranacağı açıktır. Kardeşlik ölümünden evvel sona ererse, o zamana kadar çekilen emekler boşa girmiş olur.
Kardeşliğe karşı vefakar olmanın şartlarından bir diğeri de, kardeşliğinin dostlarını ve yakınlarını arayıp sormaktır.
İmam Şafii diyor ki; Dostun, senin düşmanına itaat ederse, düşmanlıkta ortak olmuş olur.
8-HAK: Bu da dostuna fazla yük olmamak ve ona gereksiz tekliflerde bulunmamaktır. Hatta mümkün mertebe de dostundan ihtiyacını gizlemelidir. Dostun olan mal ve mevki namına bir şey istememeli ve onu daima güler yüzle karşılamalıdır.
Kaynak: İmam Gazali / el-İhya / C: II / bkz: 513-861