DOLAR
21,2482
EURO
22,9074
ALTIN
1.340,17
BIST
5.372,66
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
23°C
İstanbul
23°C
Parçalı Bulutlu
Salı Az Bulutlu
23°C
Çarşamba Az Bulutlu
23°C
Perşembe Az Bulutlu
23°C
Cuma Az Bulutlu
24°C

İslam’da Terbiye Metodu Dayandığı Temeller

İslam’da Terbiye Metodu Dayandığı Temeller
15.02.2023 01:02
0

İslam Dininin en başta gelen özelliklerinden birisi ahlaka çok büyük önem vermesidir. Hatta Peygamber Efendimiz (s.a.v); İslam Dinini güzel ahlak olarak tarif etmiştir

İnsanı kemale erdiren, Yüce Allah’ın ve yaratıklarının yanında değerini arttıran nesne güzel ahlaktır.. Resul-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz esasen güzel ahlakı, insana sonradan arız olacak bir sıfat olarak değil de, insanda bulunması normal ve bir bakıma zaruri bir unsur olarak kabul eder.

İslam Dininin en başta gelen özelliklerinden birisi ahlaka çok büyük önem vermesidir. Hatta Peygamber Efendimiz (s.a.v); İslam Dinini güzel ahlak olarak tarif etmiş ve bir hadis-i şerifte de;

“Müminlerin iman yönünden en olgunu, ahlak cihetinden en güzel olanıdır ve sizin hayırlı olanlarınız, hanımlarına karşı hayırlılarınızdır” buyurmuşlardır.

İyi bir mümin olabilmek için ahlak mühim olduğu gibi, olgun bir insan olabilmek için de öyledir. Mevlana şöyle der:

“Ademoğlunun eğer edepten nasibi yoksa insan değildir. (Zira) insanla hayvanın farkı edepten ibarettir”

Müslümanların güzel ahlakı, yayılmasında kılıçtan daha tesirli olmuştur, İslam tarihinde şahısların olduğu gibi milletlerin de İslam’a girmelerinde Müslümanların güzel ahlaklarının önemi büyüktür.

Memleketler kılıçla fethedilmiş olsa dahi gönülleri daima güzel ahlakı, adaletleri ve insani muameleleri fethetmişlerdir. İslam’da soy-sop güzelliği ile tefahur etmek yasak edilmiştir. Değer ittikaya göredir.

Peygamber Efendimiz; “Ey Ebu Zer, tedbirli olmak gibi akıllılık; yasaklardan kaçmak gibi takva ve güzel ahlak gibi soy-sop olamaz buyurmuşlardır.

Binaenaleyh herkes iyilik yaptığı zaman kendi lehine, fenalık yaptığı zaman da kendi zararınadır.

Güzel ahlak, İslam’da erişilmesine çalışılan bir gayedir. Terbiye de, onu elde etmenin yoludur.

Gayeye vasıl olmak için terbiye yolundan geçilecektir. Nebatların ve hayvanların dahi terbiye ile ıslah edildiği ve daha verimli hale getirildiği düşünülürse insanlar için terbiyenin önemi kendiliğinden meydana çıkmış olur.

Dinimizde hiçbir şey faydasız yere emir veya yasak edilmemiştir. Emredilen her şeyde mutlaka büyük bir hikmet ve yapanlar için birtakım faydalar vardır. Yasaklarda da, irtikap edenler için birtakım zararlar… Terbiye konusu da dinimizin emrettiği bir husustur.

Ayet-i Kerime açıktır: “Ey iman edenler! Gerek kendilerinizi, gerek ailelerinizi öyle bir ateşten koruyun ki, onun yakacağı insanla taştır. (O ateşin) üzerinde iri gövdeli, şer tabiatlı melekler vardır ki, onlar Allah’ın kendilerine emrettiği şeylere asla isyan etmezler. Ne memur edilirlerse yaparlar (1)

Kişinin ehli; karısı, çocukları, kardeşi, hizmetçisi gibi kimselerdir. İnsanın ehline karşı yapmakla mükellef olduğu husus nafakasından ibaret olmayıp, nasihat etmek, ilim öğretmek ve terbiyesine dikkat etmekle de mükelleftir.

Hz. Ali (r.a) bu ayet-i kerimeyi nefsinde; “Ehlinize hayır öğretiniz ve onları terbiye ediniz diye tefsir etmiştir.

Bağlılığı olan kimseler, zaruri olarak dünya ve ahirette onunla beraber olacaklardır. O halde insan, nefsini koruduğu gibi onları da azaptan koruması icabeder. Aynı şekilde, beraber haşrolunacağı için dost ve arkadaşlarını da (elinden geldiği kadar) koruması gerekir. Çünkü kişi sevdiği ile beraber haşrolunacaktır”

Hepiniz Çobansınız Hadisi ve Açıklaması

Hadis-i şerifte de şöyle buyurulur: Hepiniz çobansınız ve hepiniz kendinizden mesulsünüz. Emir, insanlar üzerine çobandır, sürüsünden mesuldür. Erkek, aile efradı üzerinde bir çobandır, onlardan mesuldür. Kadın, kocasının evi ve çocuğu üzerinde çobandır, onlardan sorumludur. Köle, efendisinin malının çobanıdır, ondan mesuldür, dikkat ediniz! Hepiniz çobansınız ve hepiniz sürünüzden sorumlusunuz

Netice olarak diyebiliriz ki; evladının terbiyesine ihtimam göstermeyen kimse, doalyısıyla onu eliyle ateşe atmış demektir. Bu ihmalin cezasını kendisi de, evladı da çekecektir. Beraber yaşadığı cemiyet fertleri de zarar görecektir. O halde; büyüklerin küçüklerine, bilenlerin bilmeyenlere, öğretmen durumunda olanların öğrencilerine terbiye vermesi bir zarurettir.

Terbiyede dikkat edilmesi gereken noktaları şöyle sıralayabiliriz:

1 ▬ Terbiye, çocuk ana rahmine düştüğünden itibaren hayâtı boyunca devam eden ve türlü şartlar göz önünde tutularak uygulanan bir eğitim tarzıdır. Her çocuk iyilik ve fenalığa kabiliyetli olarak yaratıldığından, ona, terbiye ile şekil verilecektir. Her çocuğun iyi bir insan olabileceği; peşin hükümlerden uzak; sabırlı, teennili ve çocuğun yaşlara göre psikolojik durumları da hesaba katılarak çalışılmalıdır.

2 ▬ Çocuğun ana rahmine düşerken yapılacak vazife, Peygamber Efendimiz tarafından şu hadisle beyan edilir: Ailesine yaklaşan kimse:

  • Senin adınla başlarım! Ya Rabbi, beni şeytandan ve şeytanı da beni faydalandırdığın şeyden uzaklaştır diye dua eder ve bu yaklaşmadan bir çocuk meydana gelirse şeytan ebediyen ona zarar vermez.

O halde çocuğun meydana gelmesine vesile olan yakınlaşma, Allah’ın adı ile ve O’na dua ederek yapılmalıdır. Bu durum çocuğun ilerde bazı tehlikelerden korunmasına vesile olacaktır.

3 ▬ Çocuğa verilen gıda mutlaka helal olmalıdır. Buna da ana rahmine düştüğünden itibaren başlamalıdır, insan vücudunun gelişmesi, kuvveti, hücrelerinin teşekkülü, yediği gıdadan meydana gelir. Kazanca dikkat edilmediği takdirde diğer bütün çalışmalar akamete uğrayabilir.

Arpa ektikten sonra o tarladan buğday elde etmek için çalışmalar yapılması boşuna bir gayrettir. O halde çocuktan iyi fiillerin meydana gelmesi ve yapılacak çalışmaların semereli olması için temiz gıda yedirmeli, damarlarında dolaşan kanın bir zerresinin dahi haramdan olmamasına dikkat etmelidir.

  • Ayette; “Ey iman edenler. Kazandıklarınızın en güzellerinden (halal ve temiz olanlarından) infak ediniz (2)” buyurulması calib-i dikkattir.

4 ▬ Çocuğa anne karnında iken zarar verecek içki gibi fena itiyatlar ve bir kısım irsi hastalıklardan anne ve babanın korunması gerekir.

5 ▬ Çocuk doğunca güzel bir ad vermelidir. Adı çocuğa bir hedef olmalı; çocuğu, “Ben adıma layık olayım” diye düşündürmelidir. Bundan dolayı verilen ismin hem manasının güzel olması ve hem de Allah yanında sevgili bir insanın ismi olması çok faydalıdır. Moda diye manasız isimler koymak evlada karşı yapılması icabeden bir vazifenin terkedilmesinden başka bir şey değildir

6 ▬ Çocuk konuşmaya başladığı zaman iyi şeyler öğretmek ve yanında güzel şeyler konuşmak gerekir. İyi şeyler söylediği zaman çocuğu takdir etmeli, fena şeyler söylediğinde sabırla uğraşarak bertaraf etmelidir. Alışkanlığın önemini herkes takdir eder. Çocuğu nezaketli bir konuşmaya alıştırmak mühim bir muvaffakiyettir. Çocuğun yapması arzu edilen bütün hareketleri baba ve annelerin yapması; istemedikleri davranışları öncelikle kendilerinin terk etmesi gerekir

7 ▬ Çocuk 7 yaşına geldiği zaman kendisine namaz emredilecektir. Namazla emretmek için de namazın kılınması ve namazda okunacak şeylerin öğretilmiş olması lazımdır.

“Daha küçük, ilerde kılar” dememelidir. Kendi çocukları da olsa hiç kimse onlara Resul-i Ekrem’den daha şefkatli olamaz. Sevgisini aşılamak şartıyla, küçükten alıştırmanın önemi büyüktür. Büyüdükten sonra babasının namaz hususundaki tavsiyelerine uymayan çocuklar vebalde yalnız değildirler. Küçükten alıştırmayan anne-babası da vebalde dahildir.

8 ▬ Terbiyede konunun benimsetilmesi; inandırılıp sevdirilmesi muvaffakiyete götüren yollardan birisidir. Terbiyenin baskı ile etkili olması veya bu etkinin devamlı olması mümkün değildir. Eğitime tabi tutulan, nihayet bir insandır. Akıl ve düşünce sahibidir.

Binaenaleyh o; fikren doyurulmuş; konunun faydalı olduğunu kabul etmiş ise, eğitim faydalı ve devamlı olabilir. Birçok kimselerin çalışmalarının faydasız kalışı, bu noktaya dikkat edilmeyişindendir. Terbiye edilen, fakat inandırılamayan insandan fazla bir şey beklenemez

Terbiyede dikkat edilecek bir nokta da, ilimle müşterek olmasıdır. Yâni terbiyenin talimle beraber yürütülmesidir.

9 ▬ Bir bakıma terbiye, dini ve ilml gerçeklerin tatbikatıdır denebilir. İlk emri “Oku!” diye başlayan bir dinin, getirdiği terbiye sisteminde ilme gereken önemi vermesi tabiîdir. Nitekim ilim öğrenmenin beşikten başlayıp mezara kadar devam etmesini, gerekirse bu uğurda en uzak beldelere gidilmesini ve faydalı şeyleri (hikmeti) müminin nerede bulursa alması gerektiği esasları prensip olarak kabul edilmiştir.

İlmin faydalı olabilmesi için, tatbik edilmesi şarttır. İşte terbiye diğer bir tabirle, öğretilen faydalı bilgilerin nazariyatta kalmayıp ameli hayata girmesidir de denebilir. Öğrencilerine yalnızca bilgi öğretmeyi yegane vazife kabul eden eğitimci ile aynı yanlış kanaatte olan ebeveynler hatalarının cezalarını içinde yaşadıkları topluma çektirmektedirler.

Tahsil sırasında ahlakı üzerine eğilmeyen ve üstelik kötü örnek olup küçüklerin yanında hareketlerine dikkat etmeyenler feci bir şekilde yanıldıklarını ergeç anlayacaklardır.

10 ▬ Eğitici ve öğreticilerin eğitilenlere iyi bir örnek olmaları zarureti vardır. Küçükler, çoğunlukla büyüklerine özenir ve onları takip ederler. İstisna durumlar hariç, ekseriya küçükler sevdikleri kimselerin kopyası durumundadırlar.

Onun için bütün davranışlarında örnek olduklarını, çocuğun yapması istenilmeyen hareketleri mutlaka terk etmesi icabettiğini eğiticilerin kabul etmeleri zarurîdir. Kötü örnek olmak, çocuğa fili ile kötülüğü telkin manasına gelir. Sözle yapılan öğütlerin de değerini azaltır.

Terbiyede şiddet ve zor yerine rıfk ve mülayemeti esas almalıdır.

11 ▬ Şiddetle meseleyi halledeceğini zannetmek yanlıştır. Bazı hallerde ona da ihtiyaç olabilirse de, makul ölçüleri aşmamak lazım gelir. Lüzumsuz yere şiddet, çocuğu isyana teşvik edebilir, insan terbiyesinin zorluğu da buradadır. Her konuda olduğu gibi bu bakımdan da Resul-i Ekreme (s.a.v) tabi olmak gerektir.

12 ▬ Çocuklara tatlı söz ve güler yüzle şefkat göstermek gerekir. Sevgisini ve şefkatini belli etmemek veya sevmez görünmek yanlış bir davranıştır. Zaman zaman çocukların ailesinden kaçmasının sebebi, çoğu zaman devamlı şiddet ve baskılardır. Çocuk sevilmediği kanaatine vardığı takdirde kendisi de büyüklerini sevmeyecek ve belki de firara teşebbüs edecektir.

13 ▬ Çocuklara şefkatli muamele, zaman zaman onlarla latifeleşmek (şakalaşmak) Efendimizin (s.a.v) sünnetidir,

14 ▬ Çocuk terbiyesinin maddî cephesini de ihmal etmemek gerekir. Yiyecek ve giyeceğini temin etmek; bedenini hastalıktan korumak, zinde ve kuvvetli olarak yetiştirmek, helalinden rızık kazanacağı bir yola delalet etmek, vakti gelince sünnete uygun bir şekilde evlendirmek…

15 ▬ Onları kötü huy, itiyat, fena arkadaş ve zamanın zararlı cereyanlarından korumalıdır. Çocuğu bilgili ve şuurlu bir şekilde yetiştirmek için hazırlıklı bulundurmak lazımdır. Okuma ihtiyacında olan çocuğa faydalı kitaplar almak ebeveyn için bir zarurettir.

Kendisini ve haklı davasını müdafaa edebilecek bir nitelikte olmasını temin etmelidir. Terbiye çok cepheli, zor ve büyük sabır isteyen bir iştir. Her vesileden faydalanmak, zararlı her türlü tehlikeden korunmak şarttır. Çevresini, davranışını, arkadaşlarını, zevkini, ahlak, inanç ve ibadet durumlarını her an murakabe edip en isabetli şekilde zamanında müdahale edilmelidir.

Bu mevzu, çok kafa yorulması gereken, sorumlu kimselerin uykularını kaçıracak kadar önemlidir. Harb kazanacak bir kumandanın basiret ve tedbiri kadar bir terbiyeci de ne yapacağını bilmelidir. İyi evlat Kur’an-ı Kerim’de ziynet olarak, hayırlı olmayanları ise, ebeveyn için düşman ve fitne olarak tanıtılır.

Çocuk anne babaya tevdi edilmiş bir emanettir

Onun fıtratındaki temizliğini artırmaya çalışmak lazımken hiç değilse bozmamak icabetmez mi? Bunu ihmal eden sorumlu kimse emanete riayet etmemiş olur. Kar etmek isteyen bir tacir dahi düşünmek zorundadır. Hassas ve çok dikkat isteyen bir konu olması hasebiyle yapılacak en küçük hareketi dahi düşünmeden yapmamak en salim yoldur.

Babanın evladına bırakacağı en güzel miras, güzel ahlak ve ilimdir. Çocuğuna miras olarak servet bırakamayan baba mesul olmayacak, fakat ahlak ve zaruri bilgileri öğretmeyen babalar sorguya çekilecektir. Sonra, ilim, peygamberlerden insanlara kalan bir mirastır. Mal ise, herkesten kalabilir.

Çocuk terbiyesi çocuklara menfaatli olduğu gibi, baba, anne ve öğretmen için de en büyük bir kazanç vesilesidir.

Salih bir evlat yetiştiren veya ilim öğreten kimseler ölseler dahi, bu kazançlarının manevi ecrinin devam edeceği hadis-i şerifte beyan edilmiştir:

İnsanoğlu ölünce ameli (sebebiyle kazandığı mükafatı) kesilir. Ancak üç kişinin devam eder:

  • Sadaka-i cariye (yapan);
  • İlminden faydalanılan
  • Kendisine dua edecek bir (salih) evlat yetiştiren (kimselerin amel defterleri kapanmaz)

Her namazın sonunda okunan şu dua ne kadar güzeldir:

  • Ey Rabbim! Kıyamet gününde beni, ana ve babamı ve bütün iman edenleri bağışla

Namaz kılan herkes bu duayı namazın sonunda okumaktadır. Çocuğuna namaz kılmayı öğreten ve alıştıran baba ve anne için evladı böyle dua etmektedir. Onun için böyle bir evlada sahip olan insandan daha bahtiyar bir kimse düşünülemez.

Çocuklarımızla birlikte neslimizden de daima Müslümanların gelmesi için çalışmalı ve dua etmeliyiz. Bir Peygamber olduğu halde Hz. İbrahim (a.s) Cenab-ı Hakk’a şöyle yalvarıyor:

  • Ey Rabbim: Beni dosdoğru namaz kılmakta berdevam et. Zürriyyetimden de (böylece namaz kılanlar yarat). Ey Rabbimiz, duamı kabul et

Hz. İbrahim ve oğlu İsmail (a.s) Ka’be’nin inşası bittikten sonra beraberce şöyle dua ederler:

  • Ey Rabbimiz: İkimizi de Sana teslimiyyette sabit kıl. Soyumuzdan da (yalnız Sana boyun eğer) Müslüman bir ümmet (yetiştir)”
  • Ya Rabbi! Çocuklarımızı salih; bizleri razı olduğun insanlardan eyle!..

Kaynak: Ahmet Baltacı / Diyanet İlmi Dergisi / Haziran 1970 / bkz: 141-149

(1-Tahrim Süresi 6) (2-Bakara Süresi 267)

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.