İslam’ın Kadınlara Verdiği Cinsel Haklar
İslam’da kadınlara verilen cinsel haklar, kadınların cinsellikteki haklarını korumak, kadının cinsel tatmin hakkı, kadının cinsel ilişkiye rızası olmadan zorlanması, kadının dinlenmesi ve sağlığının korunması, evlilikte cinsel hayat, kadının cinsel haklarının ihmal edilmesi
Kadına cinsel hakları verildiği içindir ki İslam Dininde evlilik içinde cinsel hayattan çekilme, zıhar ve ila haram kılınmış, cinsel ilişkide sevilip orgazmı gözetilmesi emredilmiş, kocanın iktidarsızlığı halinde evliliği sona erdirmek için kendisine dava açmak hakkı verilmiştir.
Cinsel bakımdan kadın da erkek gibi korunmaktadır. Korunduğu içindir ki verilmemesi halinde cinsel hakkını isteyebilir. Diğer bir ifadeyle kocasını cinsel görevini yapmaya mecbur ettirebilir. Ne var ki bu yönde erkeklerle kadın arasında değinmemiz gereken bazı farklar vardır. Bunları şöylece ifadelendirebiliriz:
a-) Erkek cinsel yönden hakkını hemen isteyebilir iken kadının bir süreye ihtiyaç duyması.
b-) Erkeğin hakkını bizzat talep edebilir olmasına karşılık, kadının ancak mahkeme yoluyla isteyebilir olmasıdır.
Kadının aleyhine gibi görülen bu farklılıklar, aslında erkekle kadının bedeni ve ruhi yapılarının farklılığından kaynaklanmaktadır.
Her düşünür insanın tespit edebileceği bu farklılıklardan bazıları sunulacak iki örnekte görüleceği üzere cinsel niteliklidir.
a-İstisnai tipler bir tarafa, genel olarak kadın ruhu ve bedeni ancak uyarıldığı zaman cinsel birleşime arzulu ve hazır olur. Erkek ise kadından farklı, olarak doğrudan ilişkiye girebilir. Tarihi dönemlerden günümüze kadar dünyanın her ülkesi ve toplumunda kadının arzu edenden çok arzulanan olması ve bu sebeple de cinsel fuhuş endüstrisine sermaye edinilebilmesi, tespitmizin delilidir.
b- Bir diğer önemli fark da arzu etmese bile kadının cinsel ilişkide bulunabilirliğine karşılık, erkeğin buna güç yetirememesidir. Zira erkekte ruhi ve bedeni isteksizlik sertleşmeyi engelleyeceği, bunun da cinsel eylemi sonuçsuz bırakacağı açıktır.
Pratik hayatta cinsel isteğin çoğunlukla erkekten gelmesinin sebebi, hiç şüphesiz erkekle kadın arasındaki bir kısmını açıklamaya çalıştığımız farklılıklardır. Yukarıda açıklamaya çalıştığımız ruhi ve bedeni yapı farklılığı sebebiyle kadın, cinsel hakkını talebinde zaman ve şekil bakımından özel hükümlere tabi tutulmuştur.
Kocası tarafından cinsel yalnızlığa mahkum edilmek istenen kadın, kocasının tavrının kasdiliğine karar verebildiğinde, seküler toplumlarda değilse bile İslam Toplumu’nda mahkemeye başvurabilir. Burada belirli bir süre konulmamıştır. Makul olan da konulmamış olmasıdır.
Kadınlar, cinsel ihtiyaçlar bakımından son derece farklıdırlar. Allah’ın Resulünün döneminde de görüldüğü üzere doğum yapıp lohusalık devresini bitirir bitirmez evlenmek isteyen kadınlar olabildiği gibi, bir çocuğu için bütün bir ömrünü dulluğa mahkum eden adınlar da olagelmiştir.
Evet, kadın cinsel yalnızlığa mahkum edilmek istendiğine karar verebildiği zaman, kocası aleyhine dava açabilir.
Kocası tarafından kasıtla cinsel mağduriyete mahkum edilmek istenen kadının mahkemeye başvurabileceği ictihadında bulunan İslam bilginleri, Kur’an çizgisinde şöylece görüş bildiriyorlar:
Hastalık gibi bir özrü bulunmaksızın, zarar vermek maksadıyla karısı ile cinsi münasebette bulunmayan kişi aleyhine karısı dava açabilir. Hakim tarafından kocaya cinsi münasebete başlaması emrolunur. Eğer koca dayatır da cinsel yoksulluğa mahkum etmek amacıyla cinsi münasebete başlamazsa seçenekli iki tür uygulamaya gidilir.
- Hiçbir süre vermeksizin evlilik sona erdirilir,
- Kocaya ila yapana uygulanan hüküm uygulanır.
Bir diğer anlatımla kadının mahkemeye başvuru tarihi esas alınarak, kocaya dört ay süre tanınır. Dört ay içinde karısıyla cinsi temasa geçmezse, dört ayın sonunda hakim kocaya cinsi münasebete başlamasını veya karısını boşamasını emreder. Hiçbirini yapmazsa, hakim karı kocayı ayırır.
Büyük İslam bilgini İmam Ahmet b. Hanbel de Kur’an’la örtüşür bulduğumuz için katıldığımız aynı görüşleri paylaşmaktadır.
Ona göre dört ayda bir defa olsun cinsi münasebet farzdır. Çünkü Allah ila için dört aylık süre tanımıştır. Kişi ila yapmış olsun veya olmasın, dört aydan fazla karısını ilgisizliğe mahkum edemez. Etmeye kalkışırsa kadın tarafından aleyhine dava açılabilir.
Ahmet b. Hanbel’in aşağıda sunacağımız bir diğer içtihadı konumuza daha da ışık tutacak vasıftadır:
Şu veya bu sebeble yolculuğa çıkan kişi, hastalık ve tutukluluk gibi dönüşünü engelleyen bir mani yoksa, altı ay içinde dönmek mecburiyetindedir. Dönmez de kadın dava açarsa, kendisine dönmesi yazılı olarak bildirilir. Dönmemekte ısrar ederse hakim evliliği sona erdirir, aralarını ayırır.
Onun bu içtihadının bir delili de Hz. Ömer’in uygulamasıdır. Hz Ömer Halife-i Müslimin / Devlet başkanı olduğu dönemde, Medine’deki bir gece kontrolü sırasında bir evden nağmeli bir ses işitir
Nağmenin sahibi kadın, manzum olarak kocasının uzakta oldu ğundan sızlanmakta, eğer Allah’dan korkup insanlardan utanma saydı, doruğa çıkan cinsel arzularını tatmin etmek için ne yapacağını bildiğini dile getirmektedir.
Hz. Ömer, kadının durumunu araştırır, kocasının silah altına alınmış bir asker olduğunu öğrenir.
Allah’ın Resulünün eşlerinden olan kızı Hz. Hafsa’ya bir kadının ne kadar süre cinsel ayrılığa sabır gösterebileceğini sorar. Sonra da iki ayı gidip-gelme müddeti olmak üzere askerler için altı aylık süre belirleyip, bir genelge ile bildirir.
İbadet amacıyla da olsa kadın cinsel yoksulluğa terkedilemez. Erkeğin karısının cinselliğine zarar vermek amacıyla cinsel görevini yapmaması haram olduğu gibi, daha çok ibadet eden bir kul olabilmek için cinsel hayattan çekilerek karısını cinsel yalnızlığa terk etmesi de haramdır.
Aşağıda sunacağımız hadis, ayrıca izahı gerektirmeyecek şekilde konumuza açıklık getirmektedir.
Hz. Aişe (r. anha) anlatıyor:
Osman b. Maz’un’un karısı (Huveyle güzel bir kadındı. Kocası için kınalanır, güzel kokular sürünür ve güzel de giyinirdi.)
Bir gün dikkati çeken bir pejmürdelik içinde yanıma geldi. Allah’ın Resulü onu bu halde görünce, bana şöyle söylemekten kendini alamadı.
Ya Aişe! Huveyle’nin üstü başı ne perişan bir halde böyle. (İşin iç yüzünü bildiğim için) ben de şöyle cevap verdim.
Ya Resulallah! (Kocası kendisini ibadete verdiği ve karısıyla ilgilenmediği için) o kocasız bir kadın gibidir. Bu sebeple üstüne başına bakmaz oldu. (Kocası gibi o da) gündüzleri oruç tutuyor, geceleri namaz kılıyor.
Bunu öğrendikten sonra Allah’ın Resulü Osman b. Maz’un’a haber saldı.
Gelince de onu şöylece sorguya çekti: Ya Osman! Benim sünnetime, öğretilerim ve yaşayışıma aykırı mı gidiyorsun?
Asla Ya Resulallah! Allah’a yemin ederim ki, ancak ve ancak senin sünnetini izlemek istiyorum.
Ya Osman! Ben geceleri uyur ve de namaz kılarım. Bazı günler oruç tutarım. Bazı günlerde de tutmam. Kadınlarımla da cinsel ilişkiye girerim.
Ya Osman! Allah’ın azabına uğramaktan kork. Şüphesiz eşinin üzerinde hakkı vardır. Müsafirin, hatta bizzat kendi öz nefsinin bile senin üzerinde hakkı vardır. (Haklarını sahiplerine verebilmen için gücünü koru. Bunun için de) Bazen oruç tut. Bazen de tutma. Gecelerin bir kısmında da uyu.
Özel şartları içinde sınırlı çok kadınlı evlilik iznini verirken bir kadınla evlilik ve boşanmayı üçle sınırlayan, boşanma halinde yeni bir evlilik için bekleme süresini üç temizlik dönemi, yaklaşık üç ay olarak belirleyen, zıharı haram kılıp, ila ile cinselliğe köklü bir ölçü getiren İslam Dininin cinsel hayata ilişkin düsturlarını ve bu düsturlara dayalı ilmi görüşleri aktararak yaptığımız açıklamalardan anlaşılacağı üzere;
Evlilik hayatında yalnız kadın değil, erkek de cinsel görevini yapmaya mecburdur. Görevini yapmaması halinde kadın gibi erkek de suçlu ve günahkar olur.
Cinsel görevini yapmayan erkek de suçlu ve günahkardır
Suçludur, çünkü kadının cinsel hakkını çiğnemektedir. Bunun için de aleyhine dava açılıp, hüküm verilebilmektedir.
Günahkardır çünkü Yüce Allah’ın;
Kadınlarınızla iyi geçininiz
Adaletli olunuz.
Kadınlarınızı ne dul, ne kocalı bir durumda askılı gibi bırakmayınız. şeklindeki emirlerini çiğnemektedir
Geçici cinsel ilgisizlik caizdir
Cinsel yönden mahkum edilircesine kadının ilgisiz bırakılamayacağı asıl ise de, yukarıda işaret olunduğu üzere terbiye amacıyla geçici bir süre ilgisiz bırakılabilir.
Kadın, arzu ve ısrar gösteren kocasıyla ilişkiye girmez, dilediği gibi gezer, kocasını kuşkulandırır şüpheli ilişkiler kurar, kocasına fiili saldırıda bulunur ve zinaya düşerse (v. s.) kendisine öğüt verilir.
Verilen öğütler geçimsizliğini gidermez, hatalarını engellemezse, en büyük silahı olan dişiliğine ev içinde geçici bir süre ilgisiz kalınır. Bu arada amaç, onu terbiye etmektir.
Nisā süresinin 34. ayetinde şöyle buyrulur:
… Nüşuzundan: (evlilik akdinin gereklerini çiğnemek ve zina yapmak gibi) başkaldırmalarından korktuğunuz kadınlarınıza öğüt verebilir, cinsel yönden ilgisiz kalarak yataklarından ayrılabilir ve onları yaralamayacak şekilde dövebilirsiniz. Eğer (evlilik akdinin gereklerini yapmada..) size itaat ederlerse aleyhlerine olacak şekilde davranmayın. Şüphesiz Allah Yücedir, Büyüktür.
Bu ayette öğütlenen ve kadının zina yoluyla hamile kalıp kalmadığını öğrenmeyi de amaçlayabilecek olan “cinsel yönden ilgisiz kalıp yataklarından ayrılmak” şeklindeki ceza, hiç şüphesiz terbiye edici niteliklidir.
Amaç yalnızca kadını değil, kocayı da terbiye etmektir. Zira ilgisiz kalarak karısını terbiye eden koca, ilişkiden yoksun kalarak da kendisini terbiye etmektedir. Ayrıca karısının mustarip olduğu başkaldırışında bir payı bulunup bulunmadığını da daha iyi bir şekilde değerlendirebilmektedir.
Kaynak: Ali Rıza Demircan / İslam’a Göre Cinsel Hayat / bkz: 281-287