İman ve İslam için bilgi ve irade esastır. Gözleri perdeleyene cehalet ve tavizsiz ön yargı Allah’a ve ahiret gününe imanın önündeki en büyük engellerdendir. İnsanlara, kendi içlerinden ve kendileri gibi bir insanın elçi gönderilmesinden daha doğal bir şey olamaz. Fakat gözü ve vicdanı perdelenmiş kimselere göre Allah’ın göndereceği elçi bir insan olamaz. Olursa, onun mutlaka diğer insanların sahip olmadıkları güçleri ve ilahi niteliklere sahip olması gerekir. Madem Allah elçi gönderecekti, bir meleği elçi göndermeli değil miydi? diyenlere hakikatleri anlatmak, gerçekten çok güç olmalıdır.
Allah’a iman eden ve kendi yaratılışını gözlemleyip yakından bilen insan, öldükten sonra tekrar diriltilmenin de mümkün olabileceğini görrebilir. Düşünün, evreni yoktan var eden, göğü koruyucu bir çatı olarak kuran, yeri üzerinde rahatlıkla dolaşılması için döşek gibi yayan, onda yollar ve geçitler açan, üzerindekileri sarsmasın diye bir kısım dağları arza kazıklar şeklinde yerleştiren, gökten indirdiği su ile her canlıdan erkekli dişili çiftler yaratan ve gözü gönlü celp edecek güzellikte tadı, kokusu, rengi farklı hububat, sebze ve meyveler üreten Allah, öldükten sonra insanı tekrar yaratma güç ve kudretine neden sahip olmasın?
Ademoğlu bilmelidir ki Allah insana kendisinden daha yakındır. Yüce yaratıcı her şeyi görmekte, nefsinin kendisine nleri fısıldadığını dahi bilmektedir. Ayrıca her insan, sağından ve solundan onu gözetleyen, ağzından çıkan her sözü anında yakalayıp kayda geçiren iki melekle de takip edilmektedir. Bile bile inkarda direten insan, yarın Rabb’inin huzuruna çıkarıldığında gözünden perdeler kalkacak ve bugün inkar ettiği her şeyin hakikat olduğunu görecektir. Mihmandan ve şahidiyle birlikte mahşer yerine getirildiği zaman yanı başında gördüğü saptırıcısıyla Allah’ın huzurunda çekişmeye kalkacak, fakat hemen susturulacaktır. Cehennem içeriisne kafirler atıldıkça daha var mı diyecektir. Gözü, gönlü ve basireti açık, Rahman’a saygılı müminlerse, vaat edilen cennette ebedi nimetler deryasında refah ve mutluluklar içeriisnde yüzeceklerdir.
Düşünen bir insan için şu geçici dünya malına, servetine ve gücüne güvenmekten daha büyük hata olamaz. Zira nice daha çok servet ve güç sahibi kimseler, bu dünyadan göçüp gittiler; ne servetleri gitmelerine mani oldu, ne de güçleri. Onlardan az da olsa kimisi geride bıraktıkları kalıcı amelleriyle ve rahmetle yadedilirken kimileri de ibret konusu olarak ve lanetle anılmaktadırlar (Aynı soruyu sende kendine sor: Sen hangi şekilde anılacaksın?)
Kur’an, akl-ı selim ve vicdan sahipleri için emsalsiz bir öğüttür. Habibim, sen sadece tebliğle görevli bir elçisin, bile bile inkar eden kimseleri imana zorlayacak değilsin. Sen sabret; sabah, akşam ve gecenin bir kısmında Rabb’ini tesbihe devam et, öğüt vermeyi de sürdür. Çünkü vreceğin öğüt allah’a saygı duyan kimselere mutlaka fayda verecektir.
Kaynak: M. Zeki Duman / Beyanu’l-Hak / C:1 / bkz: 257-258