Kalbe Haram Olan Şeyler ve Niyet
Kalbe haram olan şeyler;
- Kibir
- Riya,
- Ucub,
- Haset, gaflet ve nifaktır.
Bunlar da iki nevidir.
- Küfr
- Ma’siyet
Küfr olanı; şekk, nifak, şirk ve bunlara tabi olan diğer şeylerdir.
Ma’siyet ise büyük ve küçük ma’siyetler olmak üzere ikiye ayrılır:
- Riya,
- Ucb (kendini beğenme),
- Kibir,
- Fahr (böbürlenme),
- Allah’ın rahmetinden ümit kesme, karamsarlık ve yeis,
- Allah’ın ceza vermeyeceğinden emin olma,
- Müslümanların eza ve cefasından sevinç ve sürür duyma,
- İsyanlarından dolayı sevinip şamata yapma,
- Aralarında yüz kızartıcı suçların yayılmasını arzulama,
- Allah’ın lütfuyla verdiğini kıskanma,
- Allah’ın verdiği nimetin gitmesini temenni etme
- Zina,
- İçki içme gibi diğer zahiri büyük günahlardan daha haram olan bu ve benzeri birtakım günahlardır.
Kalp ve cesedin bu büyük günahlardan kaçınmadan ve bunlardan tevbe etmeden kurtulması asla mümkün değildir. Aksi takdirde bu büyük günahları işleyen kalp fasid bir kalp olur, kalp bozulunca, beden de bozulur.
İşte bütün bu afetler ve belalar kalbin kulluğunu bilmemekten ve kalbin kulluk görevini yerine getirmemesinden kaynaklanır. Öyle ise “Yalnız sana ibadet ederiz” görevi kalbe azalardan önce gelir.
İnsan kalbin bu kulluğunu bilip yerine getirmezse kaçınılmaz olarak kalp, kulluğunun zıddı olan şeylerle dolar, kalp bu kulluk görevlerini yerine getirdiği oranda onun zıddı olan şeylerden kurtulabilir. Bu ve benzeri büyük günahlar, günahların gücüne, katılığına, hafifliğine ve inceliğine göre kalp için bazen büyük ve bazen de küçük günah olabilirler.
Küçük günahlardan biri de haramları arzu ve temenni etmektir. Arzu duyulan şeyin derecesinin farklılığına göre büyük ve küçük günahlardaki arzunun dereceleri de değişir. Küfr ve şirk şehveti, küfürdür. Bid’at şehveti fisktır, büyük günahlara arzu ve şehvet duymak isyandır, ma’siyettir.
Eğer kul bunları yapmaya gücü yettiği halde yapmaz ve Allah için terk ederse sevap kazanır. Eğer yapmaya çalışıp da, aciz düşmesinden dolayı terk ederse, yapanın cezasını hak eder; zira kendi derecesini sevap ve ikab konusunda onun derecesine indirmiştir; her ne kadar dini/zahiri bakımdan onu yapan derecesine inmemişse de bu böyledir.
İşte bu yüzden Nebi (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
- İki Müslüman birbirine kılıç çekince öldüren de, öldürülen de ateştedir.
- Ya Resulüllah! Öldüren ateştedir, ama öldürülenin ne suçu var? diye sorulunca,
- O da Arkadaşını öldürmeye azmetti buyurdu.
Böylece Nebi (s.a.v.), onu arkadaşını öldürmeye azmetmesinden dolayı onu hükümde değil, günahta öldüren yerine koymuştur.
Kaynak: İbn Kayyım El-Cevziyye / Medaricu’s Salikin / bkz: 107-108