Kim Bir Kötülük Görürse Engellesin

04/04/2024
24
A+
A-
Kim Bir Kötülük Görürse Engellesin

Kim bir kötülüğü görürse onu eliyle yada diliyle engellesin.

Hakkı tavsiye vasıtalarının el, dil ve kalp olmak üzere üçe ayrıldığını Peygamber Efendimizin şu hadis-i şerifinden öğrenmekteyiz: Sizden (biriniz) bir kimse çirkin bir iş görürse onu eliyle değiştirsin; eğer buna gücü yetmiyorsa, diliyle tağyir etsin; buna da gücü yetmezse kalben nefret etsin. Bu ise, imanın en zayıf derecesidir

Şimdi sırayla bu üç vasıtayı gözden geçirelim.

1-) El: El; güç, kuvvet, iktidar ifadesidir. Binaenaleyh Peygamber Efendimizin ilk vasıta olarak eli zikretmesi, zorbalığı, cebri tavsiye manasına gelmez. Olsa olsa, güç ve kuvvetlerin birleştirilmesi neticesinde kurulacak müesseselerle fiili yoldan kötülüğün önlenmesini istemektir.

Filvaki, İslam şeriatının tatbik edildiği devirlerde hükümetler tarafından kötülüklerle bilfiil mücadele yapılmıştır. En kestirme yol da şüphesiz budur. Ancak, günümüzde şartlar değişmiştir. Bugünkü mevzuat dahilinde kimse artık eliyle hiç kimseyi bir münkerden men etme yetkisine sahip değildir.

O halde el ile kötülüğü tağyir görevi bitmiş midir?

Asla.. Bitmemiştir, hiçbir zaman bitmeyecektir de.. Aksine gün geçtikçe kötülükler ortalığı istila ettikçe, ehemmiyeti daha da artacaktır. Bugün artık kimsenin uzun boylu nasihat dinlemeye vakti yoktur. Olsa da dinlediklerini değerlendirecek, muhakeme edecek imkanı yoktur.

O halde devrimiz laf değil, müessese, fiiliyat; dil değil el devridir. Hukuk düzenlerinde bir teamüldür; kaldıramadıkları kötülükleri, kayıt altına alırlar. Koydukları kayıtlarla o kötülüğü kontrol ederler ve tabii zamanla da ortadan kaldırırlar. Bunun en güzel misalini İslam’ın “kölelik” müessesesi konusundaki davranışında görüyoruz.

Biz de bugün elimizle kötülükleri yok etmeye imkan bulamıyorsak, maddi ve manevi güçlerimizi birleştirerek örnek müesseseler kurar ve doğru yolu gösterebiliriz ve bu da pekala kötülüğün kontrol altına alınması olur.

Bugün artık İslam’a hizmetin ağırlık noktası, madde yani para ve İslami müesseselere yapılacak yatırımlar üzerindedir. Zenginlerimiz bu yönden büyük mükellefiyet ve mesuliyetler altındadırlar.

Modern propaganda söz, yazı ve resim vasıtalarını kullanmaktadır. Yazı ve resmin icraat sahası olan vasıtalar İslam’da “el”in şümulüne dahil edilmiştir.

Bu cümleden olarak;

Dergi, internet, makaleler, vaaz sunumları, mektup, afiş, beyanname, tebrik kartları, broşür, risale, resimli çocuk kitapları, gazete, mecmua, kitap, resim ve karikatür gibi şeyler, el ile kötülüklere karşı koymaya müsait vasıtalar olarak kendilerine uzanacak elleri beklemektedirler.

Memleketimizde, İslam’ın dinamizmi bu saydığımız hususlara gereken önemi vermeksizin gerçekleşemez. Biz kötülükleri el ile tağyiri bu manada anlamaktayız.

2-) Dil veya Söz: Sözü geçen vasıtaların el ile tedvirine, kötülüklerin böylece tağyirine imkan bulamayan Müslümanlar için ikinci vasıta dildir. Sözün İslam2da ki ana vasfı, leyyin = yumuşak olmasıdır.

Hatta Kur’an.-ı Kerim’de şu ayeti görmekteyiz: Fir’avn’a gidin. Çünkü o, hakikaten azdı. (Gidin de) ona yumuşak söz söyleyin. Olur ki, nasihat dinler, yahut içine korku gelir (Ta’ha Süresi 43-44))”

Propaganda daima bir ebe gibidir, zihinlerde birtakım düşünceler, hükümler, endişeler doğurtur

Günümüzde bu cümle ile tespit edilen gerçek, ayetin lisanında, “Olur ki, içine korku gelir” şeklinde ifadeye konmaktadır. Hem, “İkna etmek ve sürüklemek istediği zaman, propagandanın meydan okuyan ve husumet uyandıran bir ifade tarzı kullanmaması” gereklidir.

Hakkı tavsiye, hislere değil, akıl ve idrake hitabettiğine ve dama ikna yolunu tuttuğuna göre devamlı “kavl-i leyyin”i kullanacaktır.

Zaten başlangıçta “fitneyi uyandırmamak” ve “sevdirmek” şeklinde özetlediğimiz hareket noktalarımız da bunu amirdir. İnsan sesinin; gazete veya herhangi bir basılı beyanda bulunmayan inandırıcı bir kuvvete sahip olduğu tespit edilmiştir.

Hatta A. B. Devletlerinde radyo spikerlerinin sesleri, “ikna kabiliyeti” yönünden incelenmiştir. Bu husus da, eğitim ve öğretimde olduğu kadar tavsiyede de önem arz etmektedir.

Sözün icraat sahası olarak kullanılan kürsü, minber, yani vaaz, hutbe, mevlid kıraati, konferans ve sohbet, cenaze ve nikah merasimleri gibi vasıtaların ehliyetle ve çok mahirane kullanılması, değerlendirilmesi gereklidir.

Vaaz ve hutbeler, cami dışına yumruk sallamak şeklindeki seyrinden; mevlid kıraatları ma’bed artistliği gösterilerinden; cenaze ve nikah merasimleri, kese ziyafetçiliğinden kurtarılmalıdır. Aksi halde İslam adına bu müesseselerden kazanılacak hiçbir şey söz konusu olamaz. Üstelik kayba sebep olur.

Ayrıca “el” ve “dil” vasıtalarının müştereken faaliyette bulunacakları birtakım sahaları daha vardır. Mesela, sinema, tiyatro, radyo ve televizyon, plak şirketleri ve musiki bunlardandır. Bu saydığımız vasıtalar, bugün için İslam’ın aleyhine çalışan ve fakat millet efkarında tesiri cidden büyük olan kuruluşlardır. Bunların kökten sökülüp atılmasına imkan da yoktur. Ancak büyük bir dikkatle bu müesseseleri ıslah yoluna gitmek zorunludur. Zenginlerimizin kulakları çınlasın…

3-) Kalp: “El” ve “dil”in geçerli olamadığı yerlerde üçüncü bir vasıta olarak “kalb” meydana çıkmaktadır. Kalb ile buğz’un bugün tek kelime ile karşılığı “boykot” olmalıdır. Yani Müslüman kötü gördüğü bir münkeri, kötü görmekle kalmamalı, onu boykot etmelidir ki, bu pasif mukavemet cümlesindendir.

Esasen, el ile dil, işin aktif cephesini; kalp ile buğz veya boykot da pasif yönünü ifade eder. Kötülüklerden uzak kalmak manasına inzivanın meşru olacağı bildirilen devir;

Müslüman fertlerin el ve dil ile bir şey yapma gücünü yitirdiği, ancak kalben nefret edebildiği andır.

Böyle olunca bu devir, her Müslüman için ayrı ayrı zamanlarda tecelli edebilir. Kalp için tehlike, zamanla kötülükleri normal karşılamaya başlaması veya rıza göstermesidir. Bir Müslüman bu seviyeye düşerse her şey bitmiş demektir.

Zîra: “Küfre rıza küfür, zulme rıza zulümdür”. İslam’ın kaynaklardaki asaletiyle yaşanmasına milletimizin büyük ihtiyacı olduğu şüphesizdir. Bu ihtiyaç, yine İslam’ın gösterdiği yukarıdanberi özetlemeye çalıştığımız yollar ve vasıtalarla karşılanabilir.

İslam’ın dinamizmi, esaslarında mevcuttur. Onların yaşanması her şeye kafidir. Öyleyse parolamızı tekrar edelim: Yeniden imana doğru.. Yeniden İslam’a doğru…

Kaynak: İsmail Lütfi Çakan / Diyanet İlmi Dergisi / Mart 1970 / bkz: 104-106

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.