DOLAR
19,9662
EURO
21,3770
ALTIN
1.249,93
BIST
4.580,67
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
21°C
İstanbul
21°C
Az Bulutlu
Pazartesi Az Bulutlu
21°C
Salı Çok Bulutlu
23°C
Çarşamba Az Bulutlu
24°C
Perşembe Az Bulutlu
23°C

Kur’an ve Sünnete Göre: İSAR

Kur’an ve Sünnete Göre: İSAR
27.02.2023 01:33
0

İsar, Arapçada bir şeyi veya bir kimseyi seçmek, üstün saymak demektir. Fayda ve zararda başkasının kar, yarar ve iyiliğini kendisinin önünde tutmak manasında ise terimleşmiştir (1).

Türkçe’mizde İsar kavramı yerine fedakarlık, özveri gibi kelimeler kullanılmaktadır. Bu şekildeki bir davranış aşırı şefkat ve merhamet eseridir. Buna diğerkamlık da denir. Başkalarını kendisine tercih etme, insanlara özgü son derece önemli yüksek ahlaki sıfatlardandır. Kur’an’i bir kavram olan İsar, dört ayette sözlük (2), bir ayette (3) de terim anlamında kullanılmıştır.

Kur’an bu özverili davranış biçimini gerçek müminlerin yani kalplerine imanı yerleştirmiş samimi Müslümanların bir özelliği olarak şöyle dile getirmektedir;

“Daha önceden Medine’yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri (muhacirleri) severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık hissetmezler. Kendileri son derece ihtiyaç içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir (4)

Medineli Müslümanlar (ensar), bütün malını mülkünü Mekke’de bırakarak Medine’ye hicret eden Müslümanlara (muhacir), kendileri ihtiyaç halinde oldukları halde özverili davranarak onların ihtiyaçlarını gidermişler, mallarını ve evlerini onlarla paylaşmışlar bu asıl ve yüce davranışlarıyla da Allah’ın övgüsüne ve hoşnutluğuna mazhar olmuşlardır (5).

Kur’an yorumcula rından bir kısmı konumuza örneklik teşkil eden ayetin iniş sebebi olarak şu olayı anlatırlar.

Nadir oğullarından elde edilen ganimeti paylaştırmak için Hz. Peygamber ensarla istişare etti. Ganimeti ya ensar ve muhacirler arasında dağıtacak, muhacirler ensardan olan kardeşlerinin evlerinde bir süre daha kalacak, ya da yalnız muhacirlere dağıtacak, onlar ensardan olan kardeşlerinin yanlarından ayrılarak kendi ayakları üzerinde duracaklardı.

Bu teklifi işiten ensar, ganimetin hepsinin muhacirlere dağıtılmasını, bununla birlikte onların kendi yanlarında kalmaya da devam etmesini istediler.

Bu davranış biçimleriyle Medineli Müslümanlar, kendileri muhtaç iken, başkalarının ihtiyacını giderme hasleti olan İsar’da doruk noktasına ulaşmışlardır.

İsar, cömertlikte son noktadır.

Cömert kimse mal tutkusuna mağlup olmayan kimsedir. Mal tutkusu, onu elinde bulundurma sevgisi bazen insanın benliğine hakim olabilir. İşte bu halde olan birey, malını başkalarına vermeye, dini tabir le infak etmeye güç yetirir ve bu davranışından dolayı bir sıkıntı duymazsa o kimse cömert bir kimsedir.

Cömertlik, malı boş yerlere harcamak değildir. Mal ve servet özü itibariyle kötü bir şey değildir, çünkü o, Allah’ın insanlığa bahşettiği en büyük nimetlerden birisidir. Onun yerli yerinde, ihtiyaç halinde kullanılması gerekir.

İhtiyaç zamanında harcanmaması cimrilik, gereksinim duyulmadığı halde saçıp savrulması da israf olmaktadır. Bu gerçeği Kur’an şöyle dile getirmektedir:

“Elini boynuna bağlayıp cimri kesilme, büsbütün açıp da saçıp savurma, sonra pişman olur açıkta kalırsın (6)

Hz. Peygamber (s.a.v) de; “Cimrilikten sakının, çünkü cimrilik, sizden öncekileri helak etmiştir. Onları aralarında kan dökmeye ve dokunulmazlıklarını çiğneme ye sürüklemiştir” demek suretiyle Müslüman bireyleri cimrilikten uzak durmaya çağırmış:

“Kimin yanında fazla hayvan varsa, onu hayvanı bulunmayana versin! Kimin fazla yiyeceği varsa onu yiyeceği/azığı olmayana versin” demek suretiyle de insanları cömertliğe teşvik etmiştir. Bu hadisin ravisi “Rasulüllah mal çeşitlerinden o kadar çok şey saydı ki, artan bir malda hiçbirimizin hakkı olmadığı düşüncesine vardık.

Allah Resulü (s.a.v) bu tür emir ve tavsiyeleriyle hem insanları başkalarını düşünmeye teşvik ediyor, cömertliği övüyor, hem de bu tür davranışlarla dinin yüceltilmesini amaçlıyordu.

İsar’ın; cömertliğin en yüksek derecesi, cömertlikte son nokta olduğunu söyledik. Zira cömertligin seha, cud ve isar olmak üzere üç derecesi olduğu genel kabul görmüştür. Bu anlayışa göre bireyin elindeki imkanların yarısını başkalarına ikram etmesine sehavet (seha), çoğunu vermesine cud, mevcut imkanlannin tamamını başkaları için harcamasına ise isar denilmiştir.

İsar yani başkalarının çıkar ve faydasını kendi çıkarına tercih etme davranışı sırf Allah rızasına dayandığı takdirde yüksek bir ahlaki erdem olarak kabul edilmektedir.

Müslüman bireyler bütün ibadet ve taatlerini Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için yaptıkları gibi diğer insanların iyiliğini kendi iyiliğine tercih etmesini de teşekkür ve övgü beklentisi ile değil, Allah rızası için yaparlar.

Dolayısıyla İsar türü cömertliklerin karşılığı Allah’tan beklenmelidir. Cömertligin en son doruk noktası olan İsar’ın da çeşitli mertebeleri vardır, bunları şu şekilde sıralamamız mümkündür,

Can ile İsar, Hak yolunda, vatan, millet ve din uğrunda candan geçilmesi şeklinde tezahür eder ki, bu İsar’ınen yüce mertebesidir.

Şehitlerimiz ve gazilerimiz canlarını ortaya koyarak isarın bu mertebesine ulaşmışlardır. Makam ve mevki konusunda her türlü fedakarlıkta bulunmak, isarın bir başka mertebesidir. Maddi refah ve mutlulukta başkalarını düşünme, onların mutluluğunu kendisininkine tercih etme

Ücret ve karşılık beklentisine girmeden ilmi ve fikri birikimini başkalarına aktarma. Maddi kazançlarını başkalarıyla paylaşma, dinin bir emri olan zekat ve sadaka vermek bu tür isara örnek teşkil edebilir.

İslam medeniyet ve kültür tarihi nice isar örnekleriyle doludur. Başkalarını ken di nefsine tercih etme erdeminin öncüleri hiç şüphe yok ki, Allah Resulünün sahabesi olan ensar ve muhacirlerdir.

Sonradan ilk İslam halifesi olacak olan Ebu Bekir’in geride hiçbir şey bırakmadan bütün malını Allah yolunda harcanması için Rasulullah’a getirmesi, onun da “aile bireylerin için geride ne bıraktın” soru- suna “Allah ve Resulünü bıraktım demesi, İsarın en büyük orneklerindendir.

Sahabe döneminden bir başka diğerkamlık örneği;

Allah elçisinin ashabından bir kişiye kızartılmış bir koyun başı hediye edilmişti. O özverili sahabi “kardeşim falan ve aile bireyleri buna bizden daha muhtaçtır” diyerek ona gönderdi. O da bir başkasına, o da diğerine göndererek bu şekilde tam yedi ev dolaştı. Sonunda ilk hediye edilene döndü geldi.

İslam Peygamberinin kutlu sahabesi, başkalarının fayda ve iyiliğini kendilerinkinden üstün tutacak ölçüde yüksek bir ahlaka sahiplerdi. Çünkü onlar Allah’ın terbiyesinden geçmiş Hz. Peygamberin ahlakı ile ahlaklanmış, Allah’ın hoşnutluğuna nail olmuş mumtaz şahsiyetlerdi.

Hz. Peygamber ve onun ashabını örnek alan sonraki İslam nesilleri ve bizim ecdadımız tarihin her safhasında sergiledikleri isarı, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşlarında da sergilemiş, ne derece vatan, millet, namus ve hürriyet düşkünü kimseler olduklarını, kendi canlarını ortaya koyarak bütün cihana göstermişler, kendi canını ortaya koymaktan çekinmemiş, büyük bir isar örneği sergilemiştir.

Bugün de hayatın her alanında bu yüksek ahlakilik göstergesi olan davranış biçimine ihtiyacımız hat safhadadır. İnsanların hep kendisini düşündüğü, kendi çıkarlarını toplumun menfaat ve çıkarlarının üzerinde gördüğü bir zaman diliminde, başkalarını kendisine tercih edebilen ve toplumun menfaat ve çıkarlarını şahsi çıkarlarından önce düşünen bireyler yetiştirmeliyiz.

İnsanlığın kurtuluşu sadece kendini düşünenlerin çoğalmasıyla değil, başkalarını kendisine tercih edebilen, Allah ve insan sevgiyle dolu ahlaki ve estetik duyarlılığı gelişmiş insanların çoğalması ile mümkün olabilecektir.

Kaynak: Doç. Dr. Selim Özarslan (Fırat Üniversitesi İlahiyat Fak) / Diyanet Aylık Dergisi Eki / Aralık 2008 / bkz: 20-22

(1-el-isfehani, Ragib, el-Müfredat fi Ganbil-Kuran, Istanbul, 1986, “es” md. Curcani, Şerif Ali b. Muhammed, et-Ta’rifat, Beyrut, 1416/1995, 40 “sar md) (2-Yusuf, 91: Taha, 72, Na ziat, 38, A7, 16) (3-Haşr 9) (4-Haşr Süresi 9) (5-bkz. Tevbe, 100, 117) (6-İsra Süresi 29)

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.