Maun Süresi Mekki bir süredir. Hz Peygamber’in elçi olarak gönderilmesinin ikinci yılında, bir bütün halinde indirilmiş olup 7 ayettir. Adını son ayetindeki, ödünç alınıp verilenler anlamına gelen maun kelimesinden almıştır. Hz Osman’ın Mushaf’ındaki kronolojik sıralamaya göre 17, Hz Ebu Bekir’in cem ettiridiği elimizdeki Kur’an’a göre 107. süredir.
Ayette işaret edilen zatın, dini yalanlayan bir kişi olması sebebiyle müminlerden ve münafıklardan olma ihtimali yoktur. Belli ki bu kişinin kıldığı namaz, kendisini öldükten sonra tekrar diriltmeyi inkar etmekten, ahiret gününü ve dini/cezayı yalanlamaktan, kul hakkı yemekten, bilhassa yetimleri azarlamaktan alıkoymuyor. Komşularına en ufak iyiliği yapacak kadar da olsa, kalbini yumuşatmıyor. Yani namazı, sahibinin aşırılıklarına ve kötülüklerine engel oluyor. Oysa samimiytle Allah için kılınan namazın, kılanı bütün aşırılıklardan ve kötülüklerden uzaklaştırması gibi önemli bir fonksiyonu vardır.
Anlaşılıyor ki, Allah’a kulluk bağlamında eda edilen namaz, gaflet içerisinde ve gösteriş maksadıyla tekrarlanan muhtevasız ve etkisiz hareketler mecmuası değildir. Dinin bir kısmına inanıp bir kısmını inkar eden kişi, Allah’a iman etmiş sayılmaz. Hem namaz kılıp hem de namazın amacına aykırı olarak gayr-i ahlaki davranışlarda bulunmak da kişiyi sadece Allah’tan uzaklaştırır. Din bir bütündür, imansız İslam/itaat, İslamsız iman düşünülemez. Ancak Allah’a, Peygamberlere ve ahiret gününe iman eden kimselerin samimiyetle takva bilinci ile ve sadece Allah’a boyun eğerek yaptıkları ibadetler Allah katında makbuldür ve mutlaka sahibine yarar sağlar
Kaynak: M. Zeki Duman / Beyanu’l-Hak / C: 1 / bkz: 145