DOLAR
21,2460
EURO
22,9005
ALTIN
1.340,23
BIST
5.372,66
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
23°C
İstanbul
23°C
Parçalı Bulutlu
Salı Az Bulutlu
23°C
Çarşamba Az Bulutlu
23°C
Perşembe Az Bulutlu
23°C
Cuma Az Bulutlu
24°C

Merhamet ve Tevekkül Hikayesi

Merhamet ve Tevekkül Hikayesi
04.02.2023 00:42
0

Asırlar boyu insanlar, Beydeba’nın hikayelerini hem zevkle okumuşlar hem de onlardan ibret almışlardır. İran hükümdarı, bu özel hikayeleri gizlice ülkesine getirtebilmek için hiçbir masraftan kaçınmamış, en akıllı adamlarını bu iş için görevlendirmiştir.

İbnü’l- Mükaffa bu hikayelerin muhatabı olan insanları üç kısma ayırır:

  • Birinci kısımdakiler: Anlatılan hadisenin akışına kendini kaptırır ve sadece eğlenceli bir hikaye dinlemiş olurlar.
  • İkinci kısımdakiler: Hikayede anlatılmak isteneni fark eden, verilen mesajı kavrayan zeki kimselerdir. Fakat bunlar, hikayeden öğrendiklerini kendi hayatında uygulamazlar.
  • Üçüncü kısımdaki insanlar ise: Hem hikayeyi güzelce idrak eder hem de ondan çıkardığı sonuçları kendi yaşamında uygular.

İşte bu üçüncü kısımdakiler, gerçek akıl sahipleridir. Çünkü onlar, bilgece yazılmış hikayeleri bilgece okuyanlardır.

Geçmiş zamandaki İran hükümdarı gibi bu hikayelere ulaşmak için çabalamamız gerekmiyor, onlar artık elimizin altında! Bizim çabamız üçüncü kısımdaki insanlar arasına dahil olmaya çalışmak.

İbretli hikayelerin mesajını kavrayıp, kendi yaşamımız için dersler çıkarmak.

Hadi öyleyse Burada ne ders verilmek istenmiş? Bunun benim hayatıma yansıması nasıl olur? diye kendimize sorarak başlayalım okumaya!

Adamın biri, zengin bir kişiye hizmetçilik eder. Zamanla dünyadan el etek çekmeye, kendini sadece ibadete ve maneviyata adamaya karar verir. Efendisine ayrılmak istediğini bildirir, o da adama ücret olarak iki altın verir.

Adam bu altınların birini fakirlere vermeye, diğerini ise kendi ihtiyaçları için kullanmaya karar verir ve çarşıya gider. Çarşıda iki tane tavus kuşunu yakalamış ve satmaya getirmiş bir avcı görür. Bu kuşları çok beğenir. Fakat ne kadar pazarlık etse de avcı iki altından aşağıya inmez.

Adam sadece birini alacak gibi olur fakat “Ya bu tavus kuşlarının biri erkek biri dişiyse, bunlar birbirinin eşiyse, benim onları ayırmam iyi olmaz, yazıktır günahtır” diye düşünür. İçinin rahat etmesi için ikisini birden almalıdır.

Sonunda Allah’a tevekkül ederek elindeki iki altını birden verir, kuşları alır. Adamın amacı kuşları özgürlüğüne kavuşturmaktır. Fakat bunun için şehir ortamının uygun olmayacağını düşünür. Zira kuşlar zayıftır; bu halde insanlardan kaçıp kurtulamazlar, tekrar avlanırlar.

Adam, tavus kuşlarını yerleşim yerinden uzak, ağaçlık bir alana götürür ve serbest bırakır. Kuşlar uçarak bir ağacın üstüne konar ve adama teşekkür ederek şöyle derler:

“Sen bizi tutsaklıktan hatta ölümden kurtardın. Biz de buna karşılık seni mükafatlandıracağız. Üstüne konduğumuz bu ağacın dibinde bir çömlek var. Haydi, içi altınla dolu olan o çömleği al.

Kuşların bu söylediği karşısında adam şaşkınlıkla şöyle der:

Siz avcının tuzağını göremediniz ve ona yakalandınız. Nasıl olur ki kimsenin göremeyeceği toprak altındaki bir hazineyi bilirsiniz?

Kuşlar: Eğer Allah bir şeyin olmasını takdir ettiyse o iş gerçekleşir. Bazen göz perdelenir, önündekini görmez. Evet, biz tuzağı fark edemedik, yakalandık. Ama gün gelip de sen bu hazineden faydalanasın diye bize gösterilmişti o çömleğin yeri, vakti zamanında.

Bunun üzerine adam heyecanla ağacın altını kazarak altın dolu çömleği çıkarır ve şöyle der:

Sizi göklerde uçuran ve sizin vesilenizle yerin altındaki hazineyi bana bildiren Allah’a hamdolsun.”

Adam o kadar merhametliydi ki, tüm varlığı olan iki altını kuşları özgürlüğüne kavuşturmak için verebilmişti. Onun kalbi yumuşacıktı, çünkü Hak ile doluydu.

Halisane niyetle feda ettiği iki altın ise bir çömlek dolusu olarak geri dönmüştü! Onu bu nimete ulaştıran Allah’a olan tevekkülü ve iyi niyetiydi. Kula yalnız Allah yeterdi ve artık iyice anlamıştı ki, her iş Yüceler Yücesinin dilemesiyle gerçekleşiyordu

Kaynak: Şerife Nihal Zeybek / Diyanet Aile Dergisi / Şubat 2015 / bkz: 44-45

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.