İbnü’l- Mükaffa bu hikayelerin muhatabı olan insanları üç kısma ayırır:
İşte bu üçüncü kısımdakiler, gerçek akıl sahipleridir. Çünkü onlar, bilgece yazılmış hikayeleri bilgece okuyanlardır.
Geçmiş zamandaki İran hükümdarı gibi bu hikayelere ulaşmak için çabalamamız gerekmiyor, onlar artık elimizin altında! Bizim çabamız üçüncü kısımdaki insanlar arasına dahil olmaya çalışmak.
Hadi öyleyse Burada ne ders verilmek istenmiş? Bunun benim hayatıma yansıması nasıl olur? diye kendimize sorarak başlayalım okumaya!
▬ Adamın biri, zengin bir kişiye hizmetçilik eder. Zamanla dünyadan el etek çekmeye, kendini sadece ibadete ve maneviyata adamaya karar verir. Efendisine ayrılmak istediğini bildirir, o da adama ücret olarak iki altın verir.
Adam bu altınların birini fakirlere vermeye, diğerini ise kendi ihtiyaçları için kullanmaya karar verir ve çarşıya gider. Çarşıda iki tane tavus kuşunu yakalamış ve satmaya getirmiş bir avcı görür. Bu kuşları çok beğenir. Fakat ne kadar pazarlık etse de avcı iki altından aşağıya inmez.
Adam sadece birini alacak gibi olur fakat “Ya bu tavus kuşlarının biri erkek biri dişiyse, bunlar birbirinin eşiyse, benim onları ayırmam iyi olmaz, yazıktır günahtır” diye düşünür. İçinin rahat etmesi için ikisini birden almalıdır.
Sonunda Allah’a tevekkül ederek elindeki iki altını birden verir, kuşları alır. Adamın amacı kuşları özgürlüğüne kavuşturmaktır. Fakat bunun için şehir ortamının uygun olmayacağını düşünür. Zira kuşlar zayıftır; bu halde insanlardan kaçıp kurtulamazlar, tekrar avlanırlar.
Adam, tavus kuşlarını yerleşim yerinden uzak, ağaçlık bir alana götürür ve serbest bırakır. Kuşlar uçarak bir ağacın üstüne konar ve adama teşekkür ederek şöyle derler:
“Sen bizi tutsaklıktan hatta ölümden kurtardın. Biz de buna karşılık seni mükafatlandıracağız. Üstüne konduğumuz bu ağacın dibinde bir çömlek var. Haydi, içi altınla dolu olan o çömleği al.
Kuşların bu söylediği karşısında adam şaşkınlıkla şöyle der:
Siz avcının tuzağını göremediniz ve ona yakalandınız. Nasıl olur ki kimsenin göremeyeceği toprak altındaki bir hazineyi bilirsiniz?
Kuşlar: Eğer Allah bir şeyin olmasını takdir ettiyse o iş gerçekleşir. Bazen göz perdelenir, önündekini görmez. Evet, biz tuzağı fark edemedik, yakalandık. Ama gün gelip de sen bu hazineden faydalanasın diye bize gösterilmişti o çömleğin yeri, vakti zamanında.
Bunun üzerine adam heyecanla ağacın altını kazarak altın dolu çömleği çıkarır ve şöyle der:
Sizi göklerde uçuran ve sizin vesilenizle yerin altındaki hazineyi bana bildiren Allah’a hamdolsun.”
Adam o kadar merhametliydi ki, tüm varlığı olan iki altını kuşları özgürlüğüne kavuşturmak için verebilmişti. Onun kalbi yumuşacıktı, çünkü Hak ile doluydu.
Halisane niyetle feda ettiği iki altın ise bir çömlek dolusu olarak geri dönmüştü! Onu bu nimete ulaştıran Allah’a olan tevekkülü ve iyi niyetiydi. Kula yalnız Allah yeterdi ve artık iyice anlamıştı ki, her iş Yüceler Yücesinin dilemesiyle gerçekleşiyordu
Kaynak: Şerife Nihal Zeybek / Diyanet Aile Dergisi / Şubat 2015 / bkz: 44-45