Huzur’u Kalb: Dünya ile ilgili her türlü düşünceden sıyrılıp, yalnız yapılan işle (namazla) meşgul olmak ve okuduğu şeyi düşünmek Namazda Kur’an okunduğuna göre, kalbi yalnız onunla meşgul etmek demektir.
Sebebi: Kalbin hazır olmasının nedeni, yardım görme ve böylece yükselme arzusudur. Kalbin yükselme arzusu, amaca bağlıdır. Amaç ne ise, kalb de ona hazırlanır. Neye kastedilirse, ister istemez kalp onu düşünür. Kalp amaca bağlı ve onun emri altındadır. Mesela namaz kılarken eğer kalp namazı düşünmüyorsa, boş duruyor demek değildir, mutlaka dünya ile ilgili bir şey düşünüyordur.
Yükselme arzusunun namaza dönmesi de ancak istenilen amacın namaza bağlı olduğunu ve namazla gerçekleşebileceğini bilmekle mümkün olur.
Tefehhüm: Namazda okuduğunu, söylediğini anlamak demektir. Kalbin hazır olmasından sonra gelir. Zira çoğu kere kalp, sözü dinlediği halde anlamını düşünmez. Bizim tefehhümden amacımız, dilin söylediği şeylerin, manasını düşünmek ve anlamaktır.
Sebebi: Tefehhümün sebebi, amaç olan anlamı kavramak için zekayı kullanmak ve kafayı çalıştırmaktır. Bunun çaresini kalbin hazır olmasını sağladıktan sonra, sadece okuduğu şeylerin anlamını düşünmek ve dünya ile ilgili her türlü düşünceden sıyrılmaktır.. Başka düşüncelerden kurtulmanın çaresi, o düşüncelerin kaynağını kurutmaktır. Bu kaynak ile olan ilişki kesilmedikçe, onunla ilgili olan düşünce kesilmez. Zira insan daima çok sevdiği şeyi düşünür ve o düşündüğü şeyin anısı kalbi kaplar. Bundan dolayı Allah’tan başka şeyi seven kimse, namaz kıldığı sırada o sevdiği şeyi düşünmekten kurtulamaz.
Sebebi: Kalpde meydana gelen duygudur. İki şeyden doğar;
∟ Yüce Allah’ın sonsuz büyüklüğünü bilmek. Bu, imanın esasını meydana getirir. Zira Yüce Allah’ın sınırsız büyüklüğüne inanmayan kimse, O’na gerekli saygıyı gösteremez.
∟ Kendini hakir, alçak ve Yüce Allah’ın emrine bağlı aciz bir kul olduğunu bilmek. Kendi seviyesini bilen kimse de, Allah’a karşı saygı ve kendini eksik görmek duyguları meydana gelir.. İşte bu duruma ta’zim (saygı) denir. Allah’ın ne kadar büyük olduğunu bilmekle, kendinin ne kadar aciz olduğunu bilmek anlayışları bir araya gelmedikçe saygı doğmaz.
Heybet: Saygı duyarak korkmak demektir. Heybet saygıdan doğan bir korkudur
Sebebi: Saygı ile birlikte korkmak. Bu da Yüce Allah’ın sınırsız bir güç sahibi olduğunu, her dilediğini dilediği şekilde yaptığını, yaratmak veya yok etmekle mülkünden bir şey eksilmediğini bilmek. Sonuç olarak Yüce Allah ne kadar iyi bilinirse, O’na duyulan korku da o oranda olur.
Reca: Ümit etmek demektir. Fakat bu ümit, basit anlamda bildiğimiz ümit değildir. Saygı ve korku ile birlikte duyulan bir duygudur
Sebebi: Ümidin sebebi de Yüce Allah’ın ne kadar iyilik sahibi ve cömert olduğunu, ne kadar büyük nimetler verdiğini, namazı kılanlara cenneti vaadettiğini ve verdiği sözde durduğunu bilmektir. Vadettiklerine inanıp, iyiliklerine güvenmekten ümit doğar
Haya: Utanmak demektir. Hepsinden ayrı bir şeydir. Zira dayanağı kusur ve hatalarını görmektir.
Sebebi: Utanmanın sebebi ise, ibadetlerdeki eksikliklerini bilmek ve Yüce Allah’a gerektiği gibi ibadet yapmadığını anlamaktır..
Kaynak: İmam Gazali / el-İhya adlı eserinden derlenerek toparlanmıştır.