Nuh kendisine vahiy geldikten sonra ‘Şöyle dedi. Ey kavmim!’ Nuh kendisine yönelsinler ve rehberliği ile doğru yola girsinler diye onları -kavmim- diyerek kendisine nispet etti. “Şüphesiz, ben’ alim ve hakim olan Allah’ın izniyle “sizin için apaçık bir uyarıcı (Nuh Süresi 2)” ve korkutucuyum. Beni Rabb’im gönderdi.
Bir ve her şeyin kendisine döndüğü ve muhtaç olduğu, ilah ve rab olmaya layık, nimet vermeye ve intikam almaya kadir olan “Allah’a ibadet edin. O”‘nun haramlarını ve yasaklarını işlemekten “sakının” ve size Allah’ın emir ve yasakları cümlesinden bildirdiğim şeyler hakkında “bana itaat edin” ve gereğini yapın “ki” Allah Teala Kendisinden bağışlanma dilediğinizde ve samimi ve pişman bir şekilde O’na tövbe ettiğinizde “günahlarınızı bağışlasın ve sizi“‘ iman ve salih amelle bezenmeniz şartıyla en uzak “belli bir vakte kadar ertelesin. Şüphesiz,Allah’ın” sağlam hikmet üzere kullarının ölümlerine dair “belirlediği vakit gelince ertelenmez” ve erkene alınmaz. “Keşke bilseydiniz (Nuh Süresi 3-4)” ve hakim olan Allah’ın hikmetine, kudretinin ve iradesinin kemaline inansaydınız. Zira o takdirde belirlenen ecelin değiştirilmeyeceğini de bilirdiniz.
Nuh (a.s) onları doğru yola çağırmak ve iletmek hususunda bütün gayretini sarf etmesine rağmen kavmi doğru yola gelmedi, tam tersine ısrarlarını, zararlarını, inat ve büyüklenmelerini arttırdı.
“Nuh” kavmi inkar ve büyüklenmede çok ileri gidince Rabbine yakararak “şöyle dedi. Ey” beni doğru yol üzere büyütüp eğiten “Rabbim! Gerçekten ben” bana vahiy ve ilhamın uyarınca “kavmimi gece gündüz“, bıkıp usanmadan imana “davet ettim (Nuh Süresi 5)”
“Fakat benim” onlara “davetim” küfür ve azgınlıkta ki ısrarlarının neticesi olarak “ancak onların” iman ve itaatten “kaçışını arttırdı (Nuh Süresi 6)”
“Kuşkusuz, Sen” af ve rahmetinle “onların” günahlarını ve sürçmelerini “bağışlayasın diye kendilerini” şu kadar vakittir “her davet ettiğimde” daveti işitmemek için “parmaklarını kulaklarına tıkadılar” davetimden nefretlerinden ve bana olan sevgisizliklerinden dolayı yüzümü görmemek ve sesimi duymamak için başlarına “elbiselerini örttüler” oldukları hal üzere “direndiler ve” bana sövüp beni dövecek kadar “büyüklendiler (Nuh Süresi 7)”
Ve’ onları davetim esnasında “dedim ki: Rabbinizden bağışlanma dileyin” ve O’na tövbe edin; “çünkü O, çok bağışlayıcıdır (Nuh Süresi 10). Günahlarınızı bağışlar ve sürçmelerinizi affeder.
Onlar inkar ve ısrarda aşırı gidince, Allah kırk yıl yağmurlarını kesti ve kadınlarının rahimlerini kuruttu. Bunun üzerine Nuh dedi ki: Rabbinizden bağışlanma dileyin ki yağmuru bir zaman kestikten sonra “üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin (Nuh Süresi 11)”
Küfrünüz ve şirkiniz sebebiyle sizden bir süre esirgediği “mallar’ ve oğullar ile sizi desteklesin” ve siz bağışlanma diledikten sonra size bol bol yağmur indirsin “ve” ardından “sizin için” büyük bağlar ve “bahçeler var etsin, sizin için” o bahçelerin arasında akan “ırmaklar var etsin (Nuh Süresi 12)”
“Halbuki O, sizi” kemale doğru yükselen çeşitli “evrelerden geçirerek yaratmıştır (Nuh Süresi 14)”. Öyle ki sizin varlığınızı cansız unsurlardan takdir etmiş, sonra sizi insan gıdalarından ve besinlerinden olacağınız şekilde terkip etmiş, sonra sizi (safra, sevda, kan ve balgam olmak üzere dört) karışım kılmış, sonra nutfe, sonra alaka, sonra çiğnem, sonra kemik ve et, sonra sizi ilahi halifeliği ve naipliği kabul edebilecek harikulade bir yaratık olarak inşa etmiş, bundan sonra da sizi ahiret hayatında ulaştıracağına ulaştıracaktır.
Şu halde Rabbinizin hangi nimetini yalanlayacaksınız, en yalanlayıcı ve inkarcılar? O kudretinin kemalinden ve hikmetinin sağlamlığından üzerinize daha fazla tasavvur edilemeyecek olan nimet ve kerem sofralarını yaydı (a)
Ecel tamam olduktan sonra,artık pişman olmanın,tövbe etmenin ve özür beyan edip salih bir kul olacağı vaadinde bulunmanın hiçbir fayda sağlamayacağını keşke bilseydiniz
Nuh Süresi 21. Ayet Meali: Nuh: Rabb’im! Bunlar bana karşı geldi; malları ve oğulları zararından başka hiçbir şeyini artırmayan kimseye uydular
Nuh Süresi 21. Ayet Tefsiri: Maksat bir şahıs olmayıp kendini dünya hayatının, son derece cazip ama geçici olan güzelliklerine kaptırmış, haktan ve adaletten haberi olmayan, mal ve evlat sahibi zenginlerdir. Daha ziyade toplumun lideri durumunda olan egemen güçler kast edilmiş olabilir.(b)
Kaynaklar
a-) Abdülkadir Geylani / Geylani Tefsiri / C:VI / bkz: 210-213
b-) M. Zeki Duman / Beyanu’l-Hak / C:II/ bkz: 402-405