Oruç Tut Sıhhat Bul & Oruç ve Sağlık
Her yıl, misk kokan ve ferahlatan bir demet gül gelir gönül bahçemize. Ne dikeni batar, ne de kuruyup solar. Aşkı, muhabbeti, sevgiyi hatırlatır. Huzur verir, umutlar filizlenir, bahçemiz renklenir, evlerimiz bereketlenir. Çok tanıdıktır aslında ama bir gariplik vardır çehresinde. Hem bildik, hem gizemlidir.
On bir aylık yoldan gelip, on bir aylık yolculuğa hazırlanırken bir ay müminlere bir diriliş selamı sunar bu gizem. Her dokunuşunda tenimize ve her kucaklayışında gönlümüze farklı izler bırakan bir tattır Ramazan.
Her şeye ve herkese örnektir. Her şeyiyle güzel, her bakımdan özeldir. Özlenir, beklenir ve bekletir. Akşam evleri, gece şehirleri, seherde gönülleri ısıtır. Mesih (a.s)’ın nefesini Davud (a.s)’ın hoş sedasıyla buluşturan, her şeye sızan ve herkesi saran Rahmetten bir selam veren Ramazan, ateşi boğar, buzu eritir. Gönülleri genişletir, kaygıları giderir.
Bilenler bilir, Ramazan’ın gelişi, gidişi, dokunuşu, iftarı, sahuru, teravihi bedenden öte geçip insanın ruhunu okşayan bir sihirli nakıştır.
Sanki cennetten bir mevsim bize misafir gelmiştir. Ya da müminler cennette bir mevsime misafir olmuşlardır….
Ramazan ve Halet-i Ruhiyemiz:
Oruç tutmanın insan sağlığına olan yararlarının sayılamayacak kadar çok olduğunu konunun hemen başında belirtmeliyim.
Oruç tutmanın sıhhat üzerine olan faydaları Tibb-ı Nebevi’de geniş yer tutmuştur. Bu faydalar genellikle kan basıncı, beslenme, diyet, fizik aktivite ve insan psikolojisi gibi modern tıbbın oldukça önemli gördüğü faktörlerle bağlantılı olarak ele alınabilir.
Ramazan ayında ayrıcalıklı olan ve maksimum fayda ortaya çıkaran husus, sıhhate olumlu etkisi olan tüm uygulamaların başarılı sonuçlanmasını mümkün kılacak, dengede bir ruh halinin kişide yerini bulmasıdır.
Normal zamanlarda pek çok hasta herhangi bir hastalık için gereken tıbbi tedaviyi almasına rağmen, psikolojik olumsuzluklar nedeniyle şifa gerçekleşememektedir. Ramazan-ı Şerif’in esas önemi burada gizlidir.
Ramazan ayında oruç tutan mümin fertlerde; benlik yerine kardeşlik, hırs yerine muvaffakiyet düşüncesi, kavga yerine sevgi, şefkat, katı bir kalbin yerine yumuşaklık, letafet, ağır başlılık, cesaret yerine feraset, riyakarlık yerine Allah rızasını gözetme gibi hal ve duyguların kişi ve toplumlar üzerinde hakim olduğu yüzyıllardır gözlenmektedir.
İftar ve Sahur:
Günümüzde pek çok ailenin yaşantısında, maalesef fertler kahvaltı etmeden güne başlamakta, kahvaltı edenler ise genellikle aceleyle atıştırma şeklinde ve tek başına kahvaltı yapmaktadırlar.
Aile fertleri sadece akşam yemeklerinde sofrada buluşabilmektedirler. Halbuki yemek sofrası ve kahvaltı, yaşamın besinsel değil zihinsel bir şartıdır.
Eşler arasında ve ebeveyn ile çocuklar arasındaki ilişkilerin önemli bir laboratuvara işlerlik kazandırmakta, sofra adabını ebeveynin çocuklara aktarmasına imkan vermektedir. İftar ve sahurda ekmek ya da yemek değil, aslında hayat paylaşılmaktadır.
Oruç ve Tebessüm:
Peygamber Efendimiz (s.a.v), normal zamanlar için tavsiye buyurdukları gibi, oruçlu iken de tebessüm etmeye, insanlarla iyi ilişkiler kurmaya ayrı bir önem vermişler, oruçlu müminin sataşmalara karşı ‘ben oruçluyum’ demesini öğütlemişlerdir.
İçerisinde bulunduğumuz ve uzman psikiyatristlerce kabul edilen toplumsal hisleri iyi dikkate alırsak tebessüm ve iyi ilişkiler kurmanın toplum psikolojisine olan olumlu katkısı oldukça manidardır.
Hem zaten tebessüm etmek, somurtmaktan daha kolay ve daha az enerji gerektiren bir davranıştır. Tebessüm için 17 yüz kasının gerilmesi gerekirken, somurtmak için 43 kasın kasılması zorunludur.
Beden sağlığı bakımından Ramazan ve Oruç:
Ramazan ayında oruç tutan toplumlarda vücudun metabolizma ve sindirim dengelerinin yerine oturmasıyla dünyada ölüm sebebi olarak birinci sırada olan kalp-damar hastalıkları ve bunlardan ölüm riskinde önemli bir düşüş gözlenir. (Görev yaptığım ve yaşlı nüfusun yoğun olduğu bir bölgede Ramazan’da ölüm meydana gelmezken Kurban bayramı sonrasındaki ağır ve yağlı beslenmeyle pek çok yaşlının bir biri ardınca vefatımı müşahede etmiştim.)
Halen İslam toplumlarında Ramazan’ın bir toplumsal mutabakat olması sebebiyle ferdin yüklendiği biyolojik ve psikolojik kökenli tüm streslerde ve stresin sebep olduğu pek çok hastalıkta mutlak bir azalma meydana gelir.
Sigara ve diğer zararlı alışkanlıkları terk etmeye yönelik tüm bilimsel teorilerde bunlardan uzak bir ortam ve çevre oluşturulması önemli ve öncelikli bir yer tutar. Ramazanda bu zararlı alışkanlıkları terk etme düşüncesinde olanlar için doğal bir ortam ve çevre oluşturmaktadır. Bu fırsatı değerlendiren tiryakilerin Ramazan’da, müptela oldukları zehirlerden kurtulmamaları için hiçbir sebep görememekteyiz
Orucun sağladığı beslenme özelliklerinden dolayı tansiyon hastalarının kan basınçlarının kontrolü, şeker hastalarının kan şekerlerinin kontrolü kolaylaşır, kan yağları ve koleströlde azalma meydana gelir. Vücut kas/yağ oranı, kas kitlesi lehine artış gösterir ki bu da tıbben arzulanan bir durumdur.
Uzun süren açlıkta vücut yağ depoları kullanmaz duruma gelebilmektedir. İftar ile sahur arasında 8-10 saatlik bir zaman dilimi mevcuttur. Dinimiz bu dengeyi sahur ile kurmakta ve sahur, orucun metabolizmaya uygunluğuna temel teşkil etmektedir. Efendimiz (s.a.v) sahur yapmanın faziletine yoğun biçimde vurgu yapmışlardır. Bu vurgu herhalde bahsettiğimiz fizyolojik bilgi ile izah edilebilir.
Ramazandaki önemli bir husus da yenilenleri, vücudun yakma özelliğinde ki değişikliklerdir. O niyetle yapılmamasına rağmen teravih namazı ve namaza yolculuk, hafif egzersiz olarak da önem arz eder. Yemekten sonra (hemen sonra değil, yarım saat kadar sonra) hafif egzersiz tıbbi bir ihtiyaçtır. Yemek yemenin ısıtıcı bir etkisi vardır. Ancak hem iftar hem teravihi içeren bir Ramazan akşamı yukarıdaki iki unsurun toplamından daha fazla bir metabolik hız artış ve yarar sağlamaktadır.
Üzerinde durduğumuz bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere Ramazan ve oruç tutmak ruhun tekamülü, şehvetin azalması, zikre ve Allah’a (c.c) yönelmenin sağladığı psikolojik destek yanın da beden sıhhatinin normalleşmesi için de fıtrata uygun bir zemin hazırlamaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki her fırsat kullanabilen ve değerlendirebilen güzeldir
Zaman akıp geçmekte ve zaman kaybının telafisi hangi açıdan bakılırsa bakılsın mümkün görünmemektedir Bütün yönleriyle değerlendirebileceğimiz, hayatı, insanı ve kendisini yeniden keşfedebileceğimiz Ramazanlar geçirmek ümidiyle….
Kaynak: Dr. Hakan Bayraktar / Aile Rehberi / Yeni Dünya Dergisi / bkz:392-394