ORUÇ NİMETLERİN DEĞERİNİ ÖĞRETİR: Cenab-ı Hakk, küre-i arzı bin bir çeşit nimetlerle donatmış ve onu yeryüzünün halifesi olan insanın emrine musahhar kılmıştır. Her gün önümüze adeta semadan bir sofra indirilip diğeri kaldırılmakta, o kaldırılırken de hemen arkasından başka biri gelmektedir. Yaz, bahar, kış, sonbahar demeden ağaçlar meyve vermekte; sema dolu dolu etekleriyle mücevherler göndermekte; zemin, çeşit çeşit nimetler fışkırtmaktadır. ‘Semada rızkınız ve siz va’dolunan şeyler vardır (Zariyat’22)’
Oruç İnsanı İktisada Alıştırır: İslam’da ki oruç ibadeti; insana güzel bir haslet olan iktisat düsturunu öğretir. Oruç, insanlara iktisadı öğreten bir muallim mevkiindedir. İstediği şeyi aklına geldiği zaman hiçbir sınırlama getirmeden yapmaya alışan kişi, oruçlu olduğu zaman mecburen onu yapamayacaktır.
Oruç Ruhu Olgunlaştırır: İnsan; beden-ruh ikilisinden mürekkep bir varlıktır. Bedenin bir kısım ihtiyaç ve istekleri olduğu gibi, ruhunda kendine göre istekleri vardır. İnsan cismaniyeti itibariyle küçük bir varlıktır; ama ruhi melekleri yönüyle o sonsuzla kucaklaşma yarışındadır. Sınırsız meyilleri, arzuları, istekleri, duyguları, hayalleri, düşünceleri ve fikirleriyle insan sanki kainatın küçük bir fihristi hükmündedir.
İşte böyle bir insanın ruhi yönünü ve bütün istidatlarını inbisat ve inkişaf ettiren meyillerinin, emellerinin tahakkukuna vesilelik eden, fikirlerini genişletip intizama tabi tutan, şeheviyye ve gadabiyye gibi kuvvetlerini zabt-u rabt altına alan; insanı, mukadder olan kemalatına ulaştıran ve onu Rabbine rabteden en ulvi ve en yüksek irtibat ameliyesi ancak ve ancak ibadettir. Dolayısıyla bir ibadet şekli olan oruçta bütün bu hususiyetler mevcuttur.
Oruç Nefsi Gemler: Nefsin dizginlerini elde tutmak, insanlar için vazgeçilmez bir ihtiyaçtır. Zira nefsin istek ve alışkanlıkları, insan için öldürücü birer zehir ve insanı aşağılara çeken ağırlıklar gibidir. Nefis insana daima kötülüğü emreder. Bu anlamda insanı büyük tehlikelere sürükleyen zina hadisesine karşı oruç, bir kalkan hükmündedir. Evlenme imkanı olmayanlar, Allah Resulü’nün (s.a.v) tavsiyesine göre oruç tutmalıdır. Zira;
Hasılı; oruçla insan kendi nefsini Cenab-ı Hakk karşısında serkeşlikten kurtarır ve itaat eden bir kul haline getirir. Oruç tutan herkes, oruçlu olmadığı günlere nispeten, daha bir melekleştiğini vicdanında hisseder. Yine herkes anlar ki, izin verilmedikçe en küçük bir şeyi dahi yapamaz, elini suya uzatamaz ve bu vesileyle de kendinin malik değil memlük; hür değil kul olduğunu anlar
Oruç İnsanı Günahlara Karşı Korur: Günah bir iç çöküntü, bir terslik ve fıtratla bir zıtlaşmadır. Günaha giren kimse; kendini vicdanı azaplara ve kalbi sıkıntılara bırakmış talihsiz ve bütün ruhi meleke ve kabiliyetlerini şeytana teslim etmiş bir mazlum ve mağdurdur. Birde o günahı ısrarla işlemeye devam ederse, bütünüyle ipi elden kaçırır ve artık ne bir irade, ne bir direnme, ne de kendini yenilemeye mecali kalmaz. İşte bu tehlikeye karşı oruç, kefil ve bir teminat hükmündedir.
Allah Resulü (s.a.v); ‘Ey gençler topluluğu! Evlenmeye güç yetirebileniniz evlensin. Zira bu (evlenme) gözü (haramlardan) koruyucu, ferci (apış arası) günahlara karşı muhafaza edicidir. Kim de evlenmeye muktedir değilse o da oruç tutsun. Zira oruç, onun için bir kalkandır’ buyurmaktadır. Peygamber Efendimiz (s.a.v): Kim oruçlu iken yalan konuşmaktan ve kötü hareketlerden vazgeçmezse, bilsin ki Allah’ın onun yemeyi ve içmeyi bırakmasına ihtiyacı yoktur buyurmaktadır.
Oruç; gizli ve aşikar her zaman emanete riayet edilmesini öğretir. Zira Allah’ın helal olarak kıldığı nimetleri yemek-içmekten kaçınmayı sağlayacak, Allah’tan başka bir gözetici yoktur. Oruçlu, sabahtan akşama kadar Allah’ın hududuna riayet eder. Bütün imkanlar hazır olmasına, hiç kimse görmemesine rağmen mümin orucunu sürdürür. O, akşama kadar emaneti muhafaza hissiyle doludur.
ORUÇ AHDE VEFAYI ÖĞRETİR: Oruç, vefa duygusunun tezahür ettiği en güzel bir ibadettir. Zira oruç, Allah ile kul arasında yapılmış bir ahiddir. Kul, belirli zaman dilimlerinde belirli şeylerden vazgeçerek, dolayısıyla bu hareketiyle o, ahdine vefalı olduğunu gösterecektir. Aynı zamanda insan, tuttuğu oruçlarla vefa duygusunu geliştirecek, onun ayrılmaz bir parçası olacaktır. Bu durumu kazanan kimse, içtimai, ailevi ve ferdi hayatında adeta ‘vefa’ dan bir abide haline gelecektir.
ORUÇ İNSANA MÜSTAĞNİ OLMAYI ÖĞRETİR: Oruçla insan, nefsin kendisine fısıldamaya çalıştığı şeytani vesveselelerin önüne bir set çeker, onun imamını kendi eline alır, nefsi yönlendirmeye çalışır. Zira o, yemeğe, kadına ve dünyaya karşı kapalı bir durumdadır. Böylelikle o, nefisten ve beşeri duygulardan gelecek baskılardan azade olarak, izzetli bir hayat tarzına sahip olur. Ve Cenab-ı Hakk’ın müminlerin bir sıfatı olarak bildirdiği izzet duygusunu yakalamış olur. ‘İzzet (üstünlük) ancak Allah’a , Resulüne ve mü’minlere mahsustur (Münafikun’8)’
Oruç Sabrı Öğretir: Orucun en büyük faydalarından biri de şüphesiz insana sabra alıştırmasıdır. Tuttuğu oruçla insan, bir sabır eğitimi görmüş olur. Zira o, acıktığında yemez, susadığında su içmez, kendisine yapılan kötülükler karşısında ‘ben oruçluyum’ der, sabreder. Bu şekilde Rabbine doğru kanat çırparken, bir de sabrı kendine durak edinebilirse, Cenab-ı Hakk’ın maiyetine erme şerefini elde eder.
ORUÇ SIKINTILARA KATLANMAYI ÖĞRETİR: Her türlü nimetin içinde rahat bir şekilde hayatını devam ettiren kişinin bu durumu hep böyle sürüp gitmez. Zaman zaman, hiç beklenmedik bir yerde, beklenmedik bir zamanda fakirlik gelip başına konabilir. Beklenmeden gelen böyle bir durum karşısında dayanıklı olmak, sarsılmamak için önceden hazırlıklı olmak, vücudu böyle zamanlara göre de alıştırmak icap eder. İnsan zenginken iflas edip fakirleşebilir, çıkan bir felaketle her şeyini kaybedebilir, meydana gelen bir harpte çeşitli sıkıntılarla baş başa kalabilir.
İşte bu ve buna benzer sıkıntılar karşısında zor duruma düşmemek, ümitsizliğe kapılmamak için oruç ibadeti, adeta bir intibak eğitimi yaptırıp vücudu yeme içme gibi en zaruri ihtiyaçlara sabrettirerek başına ansızın gelecek olan bir takım sıkıntılara karşı hazırlanmış oluyor ki, bu hazırlıkla insan dünyanın değişik sıkıntılarına, zahmet ve külfetlerine daha kolay bir şekilde karşı koyabilir.
ORUÇ İNSANI NİZAM VE İNTİZAMA ALIŞTIRIR: Oruçlu, mü’min bir nizam ve intizam eğitimi yapar. Belirli vakitlerde yemek, belirli vakitlerde kendini yeme-içmeden alıkoyması, namazlarına oruçlu olduğu zamanlarda daha da dikkat etmesi, bütün inananlarla aynı anı bekleyip sahura kalkması, teravih namazını kılması vb bunların hepsi onu intizama alıştıran ayrı ayrı birer vesiledir. Böylece mü’min, zamanını en güzel şekilde değerlendirerek, hayatını disipline etmiş ve ondan tam manasıyla istifade etmiş olacaktır.
ORUÇ DİLENCİLİĞİ ÖNLER: Oruçla nefsini terbiye eden, sıkıntılara katlanan, açlığa ve susuzluğa göğüs geren insan, eşya ve hadiselere meydan okur bir duruma gelir. Artık ne açlık, ne susuzluk onu bağlayamaz. Başına hangi sıkıntı gelirse gelsin, günlerce aç kalsın, susuz kalsın, izzet ve haysiyetini, gurur ve onurunu hiçe sayıp da başkasına el açamaz. Fakat oruçtan haberi olmayan, hayatının değişik dönem ve zamanlarında oruç tutmayan, böylelikle de kendini yememe ve içmemeye alıştırmayan insan, başına gelen muhtemel bir açlık ve fakirlik karşısında bütün izzet ve onurunu ayaklar altına alarak kapı kapı dilenmeye başlar.
ORUÇ; CEMİYETTE BİRLİK VE BERABERLİĞİ SAĞLAR
ORUÇ; FAKİRLERİN HALİNİ HATIRLATIR
Kaynak: Akademi Araştırma Heyeti / Bir Müslümanın Yol Haritası / bkz: 429-438