DOLAR
21,2482
EURO
22,9074
ALTIN
1.340,17
BIST
5.372,66
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
23°C
İstanbul
23°C
Parçalı Bulutlu
Salı Az Bulutlu
23°C
Çarşamba Az Bulutlu
23°C
Perşembe Az Bulutlu
23°C
Cuma Az Bulutlu
24°C

Oruç ve İnsan Kavramı Üzerine

Oruç ve İnsan Kavramı Üzerine
06.02.2023 01:19
0

Ramazan müessesesi gerek ferdin, gerekse toplumun kendi kendini ahlak ve davranış bakımından bir yıllık denetimi, geçen yılın hesabını vermesi için fırsat ve bol zaman sağlar

Her cemiyet, (ruh sağlığı yerinde, kendine güvenini yitirip kendi özelliklerinden utanır duruma düşmemiş her toplum) tabii olarak, kendi insanını yetiştirir. Çocukluğundan başlayarak her ferdini kendi inanç, töre, gelenek ve davranış örnekleri içinde yoğurarak şahsiyetini ona göre yapıp, kişiye toplumunun ayırt edici özelliklerini verir.

Kişiye cemiyetin kendi insanının özelliklerini aşılama görevi bir takım toplum kurumlarına ve gene birer kurum niteliğini taşıyan toplu davranış ve törenlere verilmiştir. Başka bir deyimle, cemiyet, kurumları vasıtasıyla, onlar içinde fertleri yoğurup istediği biçime sokar.

Her kurum, içine girene kendi biçimini veren bir kalıp gibidir. İçtimai müesseseler bu görevi iki yoldan yaparlar:

  • X — müessese hakkında fertlerin düşündükleri ve değer ölçüleri;
  • Z — Mensubu olan ferd veya cemaatlerden müessesenin beklediği yönetti ve davranışlar yoluyla

Bu iki yön bir kapıya çıkar gibi görünürse de gerçekte öyle değildir. Kurumlar hakkında ferdlerin kafalarındaki manalarda daima ayrılıklar olabilir. Öte yandan kurumların kişiden bekledikleri ferdin kafasındakini daima aşar; ondan daha mükemmel, daha kusursuzdur.

Mesela, konumuz, mübarek Ramazan ayında biz, gerek gün boyunca davranışlarımızda, gerekse manevi hayatımızda hiçbir zaman bu mübarek ayın gerektirdiği, bizden beklediği seviyeye yükselemiyoruz. Daima bir takım kusurlarımız, eksikliklerimiz oluyor.

Doğrusu, aramızda sadece aç kalmaktan, oruç tutmaktan bir basamak yukarı çıkamayanlardan, Ramazanın gerektirdiği, manevi yüceliğe yaklaşanlara kadar her seviyede kardeşlerimiz vardır. İşte mübarek Ramazanın görevini yapabilmesi için birinci gününden sonuncuya kadar her gün ve bir mübarek Ramazandan ötekine her yıl kendimizi aşmaya, bir, iki, üç ve daha çok basamak yükselerek kusursuz Ramazan hayatına yaklaşmamız gerekir.

Mübarek Ramazan adının ve kavramının, ferdlerin; İslam cemaatinin kafasında uyandırdığı mana ve düşünce ne kadar zengin, yapıcı, müsbet; duygular ne ölçüde bağlayıcı, derin ve müsbet olursa eğitici, şahsiyeti etkileyici, yapıcı, yön verici ve yüceltici görevini o kadar iyi yapacaktır.

Tabii ki bu da bizim ona toplumumuzda vereceğimiz yere, öneme, harcamaktan çekinmeyeceğimiz emeğe bağlıdır. Her toplum kurumu ona verdiğimiz önem, onunla birleştirilen değer ölçüleri, fikirler zenginliği, emek oranında etkili olur.

Ramazandan en çok yararlanan kişi bu vesile ile kendine en güzel hedefler seçen ve onlara ulaşmaya çalışan kişidir.

Mübarek Ramazan ayı her yılı yalnızca gönlümüz ve kafamızla Yüce Allah’a her zamankinden daha büyük, daha güçlü bir istekle yönelerek milletimize karşı yüklendiğimiz ödevlerimizi daha iyi yapmağa çalışarak, O’na layık olma, daha çok yaklaşma kaygısı ile değil, mutlu hatıralarla, unutulmaz ve temiz hayatla dolu bir ay olmalıdır.

Bu da mübarek Ramazanın zenginliğini, dolayısıyla hayırlı etkilerinin tesirini artırır. Ne yazık ki mübarek Ramazana ayı içinde hakkı olan yeri uzun süre esirgedik, vermez olduk, onu bu bakımdan yoksullaştırdık. O da bize karşı görevini buna göre yaptı; hayrını az verdi. Bugün ise yeni bir uyanış, Hakka yönelme yolundayız.

Gerek ferdi olarak ödevini yapan herkesin, gerekse milletçe hepimizin bunun mükafatını göreceğimize şüphe yoktur. İbadetlerde karşı karşıya bulunduğumuz, korunması en güç tehlike ibadetin mihaniki hale gelmesi, huşudan, duygu ve düşünmeden, kötülüklerden arınma kaygısından soyulması, kopmasıdır.

Bundan ötürü namazda ibadetten başka bir şey düşünülmesi men edilmiştir. Bu duruma düşen ibadet şahsiyet yapıcı, eğitici görevini yapamaz olur.

Kişinin bilgisi azaldıkça, imanı sağlamlığını yitirdikçe ibadetin mihanikileşme tehlikesi de artar.

Ramazan ve oruç, yıl içindeki olağanüstü yeri ve karşılanışıyla ibadeti mihanikileşmekten kurtaran, daha başlamadan müminlere gittikçe artan bir duygu yükü yükleyen bir olaydır. Bu özelliğiyle her yaşta kişinin davranışlarını etkileyebilir, onu değiştirip kötü alışkanlıklarından kurtarabilir. Ancak Ramazanı gereği gibi karşılamağı becerebilirsek…

Bundan ötürü gerek din görevlileri, gerekse bütün müminler, mübarek Ramazan ayının görevini en yüksek seviyede yerine getirebilmesi için kendilerine düşeni yapmalıdırlar.

Gazete, dergilerdeki yazılar, radyodaki konuşmalar, evde, sokakta, toplantı yerlerindeki konuşmalar, cemaatin Ramazana, kötü huy ve alışkanlıklarından arınmağa, yerine iyilerini koymaya hazırlanması için çok önemlidir.

Bu yolda mübarek Ramazan olağanüstü bir fırsattır. Bu bakımdan çocukların ilk oruca başlatılmaları da büyük önem taşır.

Artık oruç yaşına geldin, yarın tanyeri ağarmasından gün batımına kadar oruç tutacaksın, bir şey yemiyecek-içmiyeceksin demek yetmez.

Birlikte bir takım telkinlerde bulunulması, kendisinden mübarek Ramazana uygun bir takım güzel davranışların da (sabır, kalp kırmaktan, küfürden, kötü söz ve eylemden kaçınma, her fırsatta iyilik ve yardımdan geri durmama, üstüne aldığı görev ve vazifelerini gücü ölçüsünde iyi yapma, ihmalden kaçınma vb.) beklendiğinin, hikmet ve manasının anlatılması, çocuğun bu davranışları gerçekleştirmek yolunda iradesini kullanmaya hazırlanması, yüceltici, şerefli bir ödev olarak yüklenmesi gerekir

Ramazan orucuna başlayacak olan çocukların bir gece önce gruplar halinde, dost, akraba evlerinde toplanarak kendilerine uygun telkinlerde bulunulması, Ramazanın manasının açıklanması, din eğitimi bakımından yararlı olur. Böyle mutlu bir gece çocuğun kafasında unutulmaz izler bırakabilir.

Okulda da öğretmen din dersinde Ramazan konusunu işlerse hem ders manalandırılmış hem de oruç tutacak olanlar mübarek Ramazana manen hazırlanmış olurlar.

Çocuklara oruç konusunda telkinde bulunurken

Tehditten, günah korkusuyla ürkütmekten kaçınmak, daha çok kendini yüceltmek, kötü huy ve alışkanlıklardan arınmış, iyi, şerefli kişi ve Yüce Allah’ın sevgisine, milletine, şanlı atalarına layık olmak vb. konular üstünde işlemek yerinde olur.

Böylece kafasında Ramazan, bir takım eğitici, seciye sağlamlığı bakımından yapıcı fikirlerle, kendi kendini denetim, murakabe istek ve kaygısıyla birleştirerek Mübarek Ramazandan yüksek feyiz almasına yardım etmiş oluruz.

Oruç tutmakla, gerçek Ramazan havasına girerek günlünü Allah’a, Allah sevgisine açmakla günahlarının, yaptığı kötülüklerin bağışlanabileceğine inanmak çocuğun suçluluk duygusunu yenmesine, ruh dengesini sağlamlaştırmasına yardım edebilir.

Davranışlar kişide o davranışları doğuran ruh hallerini yaratabilir. Bunun gibi Ramazanla birleştirilen düşünce, inançların pekiştirilmesi, çevrenin, toplumun etkisi ve millete mensup olma ihtiyacının itişiyle, inanmayanın inanır duruma gelmesine, kendini iyiliğe yöneltmesine yol açabilir.

Allah’a gerçekten, gereği gibi ibadet edebilmemiz, içimizi onun sevgisiyle doldurabilme, onun sevgisine layık olmak, bütün kötülüklerden temizlenip arınmakla mümkündür.

  • Kişinin güzel davranışları, yaptığı iyilikler ve hayır ona Allah’a yaklaşabilmek, gönlünü açabilmek için güç kaynağı olur;
  • Kötü davranışlar ise, kalbin, gönlün kapılarını bu sevgiye daraltır.

İşte mübarek Ramazan nefs eğitimi dönemi olarak alınmalıdır. Namazda, ibadet sırasında yüce Allah’a gönlünü iyice açamadığını hisseden müminin umutsuzluğa kapılması yersizdir. Allah’a gönlümüzü açma, O’na yönelme çabalarımızı devam ettirmemiz, bu yolda gerekeni yapmamız yeter.

Bu çaba bizi eğitir, gönül kapılarımızın her gün biraz daha Allah sevgisine açıldığını görürüz. Daha önce de dediğim gibi, önemli olan kendimizi her gün biraz daha aşmaktır. Mübarek Ramazan ayı yalnızca bir tane kurum değil, bir kurumlar demetidir.

Ramazan ayı halk eğitiminde, insan ilişkilerinin müsbet yolda geliştirilmesinde bir eşi daha bulunmayan bir cemiyet müessesesidir.

Müslüman toplumları dışında hiçbir ülkede bütün yurtdaşları her yıl bir ay süre ile, kutlu bir çatı altında, zengini yoksulu, okumuşu okumamışı yan yana, omuz omuza birleştiren, her gece ciddi bir konuşma dinleten bir müessese yoktur. Ondan gereken feyzi alamazsak suç bizdedir.

Ayrıca camiye toplanan cemaatle sinema vb. yerlerde toplananların ruh halleri arasında çok önemli bir fark da vardır:

Birincisi söylenenlere kalbi açık, aydınlanmaya hazır olarak gelir; ötekilerde böyle bir hazırlık yoktur. Mübarek Ramazan karşılıklı sevgi gösterileri için de güzel bir fırsattır. Bu da fertlerde mutluluk duygularını canlandırır, böylece toplum sağlığına yardımcı olur, milletine, dindaşlarına sadakat bağlarını güçlendirir.

Gerek Ramazan boyunca gerekse bayramda muhtaç olanlara karşı varlıklılardan, yüzden değil gerçek ilgi beklenmesi, insan ilişkilerinde karşılıklı anlayışa, hırs ve kıskançlıkların yumuşamasına, kin vb. zararlı duyguların keskinliğinin azalmasına, hayırlı sonuçlara yardımcı olabilir.

Ramazana girişe çocuklarınızı ve toplumu nasıl önemle hazırlamak vazifemiz ise, bu mübarek ayı uğurlamaya ve bayrama aynı önemle hazırlamamız gerekir.

Çünkü Ramazanın bitişi ile mübarek Ramazan Bayramının gelişi de önemli birer olay, kendi kendimize hesap verme zamanıdır. Ayrıca, sevdiklerimizi ziyaret, bayramlaşma, çocuklara yeni elbiseler giydirme, karşılıklı hediye vb. güzel davranışlarla, çocuk-büyük herkesin hafızasında bıraktığı mutlu izler, tatlı hatıralarla büyük ölçüde eğitici, toplum hayatına intibak ettiricidir.

Bu fırsattan gücünün yettiği ölçüde yararlanmak her müslümanın vazifesidir sanırım. Çocuklarımıza da bu yolda telkinden geri kalmamak, onların ve bizim hayrımızadır.

Gene bir barışma – barıştırma dönemi olarak Ramazan ve Bayramdan yararlanmak ödevimizdir. Böylelikle birbirini sevme, sayma, birbirini düşünme, hoşgörü, ufak tefek kusurları anlayışla karşılama duyguları gelişir; birçokları da içlerindeki huzursuzluk kaynağı olan dargınlıklardan kurtulur, tatsız bir hatıranın kapılarını kapamış olur.

“Ramazan müessesesi gerek ferdin, gerekse toplumun kendi kendini ahlak ve davranış bakımından bir yıllık denetimi, geçen yılın hesabını vermesi için fırsat ve bol zaman sağlar. Tabiidir ki toplumun ve ferdin bu kendi kendine hesap vermesi, kendi kendini murakabesi, bu denetimdeki şuur ölçüsü, mübarek Ramazan havasına girmeye hazır oluşla orantılıdır…

Ramazanda yasaklar daha yasak, sevaplar daha sevap olur.

Ramazan her yıl hiç alışılmamış gibi yeniden yaşanması gereken bir olaydır

Belki bunu biraz devlet bütçesine benzetebiliriz: Her yıl bütçe yeniden yapılır; bütçe üstünde yeniden durulur. Bir yıl önce de bütçe yapılmıştır ama onu aynen tekrarlayamayız. Yalnız geçen yılın hesabını veririz ve yeni yıl için kendimizi hazırlarız, tasarılarımızı ortaya koyarız. Bunun gibi, kişinin de irade ve şuurunu zorlaması, mübarek ramazan ruhuna daha uygun düşer sanırım:

Acaba gereği gibi yaşıyor muyum? Geçen 11 ayı mı nasıl geçirdim? Kendi kendimin ve Allah’ımın huzuruna yüz akıyla çıkmağa hazır mıyım? Gelecek yıl için ne gibi iyi tasarılarım vardır? Kendi kendime ve Allaha hangi iyi şeyleri yapmak, geçen yıl kaçınamadığım hangi kötü davranışlarımdan silkinip kurtulmak için söz verebiliyor, sorumluluk yüklenebiliyorum ?

“Bir kendi kendini denetim ayı olarak gelip geçen mübarek Ramazanın ardında, ferdlerin ruhlarında bazı izler bırakması, bir takım beğenilmeyen alışkanlıkların bırakılıp yerlerine edinilmiş daha iyi ve beğenilenlerin devam ettirilmesi beklenir”

Kaynak: Sabri Akdeniz (İstanbul Yüksek İslam Enst. Öğretim Üyesi) / Diyanet İlmi Dergisi / Eylül 1970 / bkz: 281-284

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.