DOLAR
21,2460
EURO
22,9005
ALTIN
1.340,23
BIST
5.372,66
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
23°C
İstanbul
23°C
Parçalı Bulutlu
Salı Az Bulutlu
23°C
Çarşamba Az Bulutlu
23°C
Perşembe Az Bulutlu
23°C
Cuma Az Bulutlu
24°C

Oruçla İlgili Bazı Önemli Notlar

Oruçla İlgili Bazı Önemli Notlar
06.02.2023 19:15
0

Her Müslümanın, mükellef bulunduğu ibadetleri noksansız ve doğru olarak eda edebilmesi için bu ibadetlerin sıhhat ve fesadıyla alakalı bilgileri öğrenmesi, zaruridir.

Namaz kılması farz olan kimselerin namazın şartları, rükünleri, vacip ve sünnetlerini öğrenmesi, namazı nelerin bozduğunu bellemesi, sehiv (unutma) secdesini gerektiren hususlar hakkında bilgi sahibi olması lazımdır.

Buluğ çağına ermiş her akıllı Müslüman, mübarek Ramazan ayında oruç tutmakla mükellef olduğundan; bu ibadeti, şer’î esaslara uygun olarak eda edebilmek için bazı bilgilere sahip olmak zorundadır. Aksi halde ibadetlerinde işledikleri hataların ne gibi neticeler doğuracağını bilemeyeceklerinden amelleri nakıs veya fasit olur.

İman ve teslimiyeti bütün olan bir Müslüman ise Rabbinin emirlerini ifa hususunda ihmal ve gevşeklik göstermemeli, Cenab-ı Hakk’ın kullarına en büyük ihsanı olan akıl ve iz’an ile bugünkü geniş öğrenme imkanları içinde lüzumlu bilgileri elde etmeye çalışmalıdır.

Oruçla alakalı malumatın ayrıca her sene Ramazan-ı Şeriften biraz evvel tekrarlanması, unutulanların hatırlanması bakımından lüzumlu ve faydalıdır. İbadete taalluk eden bilgiler fıkıh kitaplarında çok geniş olarak anlatıldığından, bazı kimseler, “Bu kadar ihatalı ve teferruatlı malumatı her Müslümanın öğrenmesi mümkün müdür?” diye dini mükellefiyetleri beşerî takat ve vüs’atin üstünde göstermek isterler.

Halbuki İslamiyet’in her emri, mükellefin takatiyle mütenasiptir. Bu husus;

Allah, kimseyi gücünün yetmediği bir emirle mükellef tutmaz. Allah sizin hakkınızda kolaylık murad ediyor, zorluk istemiyor (1) mealindeki ayet-i kerimelerde gayet vazıh ve sarih olarak ifade edilmiştir.

Her Müslümanın yalnız kendisine terettüp eden dini vazifeler hakkında bilgi edinmeye mecbur oluşu, kendisi için külfetli bir iş değildir.

Şöyle ki;

Şer’an zengin olmayan bir mümin, zekat ve hac farizalarıyla mükellef olmadığından bu konularda fıkhi malumat sahibi olmak zorunda değildir. Yalnız namaz ve oruca inhisar eden bilgiler de onun için biraz dikkat ve gayretle çok kısa zamanda öğrenebileceği makul bir miktar teşkil edecektir.

Zengin olanlar ise ömürde bir defa hac, zenginliklerinin devamı müddetince senede bir kere zekata mütedair lüzumlu bilgileri gözden geçirme durumundadırlar. İçtimai ve beşeri münasebetlerin insanı öğrenmeye mecbur ettiği hususlar yanında bilinmesi gerekli dini bilgilerin büyük bir yekun tutmadığı meydandadır.

Belirtilmesinde faide mülahaza ettiğimiz bu noktalara kısaca dokunduktan sonra;

Ramazan’da Diyanet işleri Başkanlığına mektup veya telefonla sık sık sorulan oruçla ilgili birkaç mesele üzerinde duralım.

Soru: Oruçlu iken burun veya kulağa damlatılan ilaçlar oruca zarar verir mi?

Cevap: İlaç beyne vasıl olursa oruç bozulur. Bu husus mezhep imamlarınca ittifakla kabul edilmiştir.

Hukne (lavman) yoluyla bağırsaklara ilaç veya su vermek de böyledir. Orucu bozar, gününe gün kazayı gerektirir. Başta olup da beyne kadar derinleşen veya karında olup da karın boşluğuna kadar” inen yaralara tatbik edilen ilaç katı ve kuru ise orucu bozmaz.

Fakat bu kabil yaralara sıvı ilaç konulursa imam-ı A’zam Ebu Hanife Hazretleri’ne göre orucu bozar ve sadece kazayı gerektirir. İmam Ebu Yusuf ile imam Muhammed Şeybani’ye göre ise ne kaza ne de kefareti gerektirir, kısacası orucu bozmaz. Çünkü konulan ilacın beyne veya karın boşluğuna varıp varmadığı kesinlikle bilinememektedir.

Görülüyor ki, bu mesele üzerinde İmam-ı A’zam ile talebeleri arasındaki ihtilâf, yaraya konulan ilacın beden dahiline (karın boşluğuna veya dimağa) vasıl olup olmaması noktasındadır . Şafii fıkhının muteber kaynaklarından olan imam Nevevi’nin “Minhac’ında ve Şerh-i Nihaye’de, karın ve baştaki yaralara konulan ilacın orucu bozacağı tasrih edilmiştir.

Bugün tedavide çok müracaat edilen “enjeksiyon (iğneyle ilaç zerki) mevzuu ile derin yaralara konulan ilaç arasında çok sıkı bir benzerlik vardır. Yalnız şu farkla ki, iğne ile kaba etten veya damardan deva veya gıda olarak verilen ilâcın, bedenin her tarafına kan dolaşımı yoluyla yayıldığı bugün tıbben kesinlikle sübut bulmuş, yaralara konulan ilaçların beyin ve karın boşluğuna vüsulü hususunda varit tereddüde bu mevzuda mahal kalmamıştır.

Dışarıdan verilen bir ilacın mide veya beyne vusulünün kat’iyyeti halinde orucun bozulacağı hem Hanefî hem de Şafii müctehid ve fakihlerinin ittifakıyla karşımıza çıkmaktadır.

Demek ki oruçlu olan bir kimse önemli bir sebep veya zorlayıcı bir zaruret yoksa iğne yoluyla yapacağı tedavîyi iftar vaktinden sonraya tehir etmelidir. Bir mecburiyet dolayısıyla gündüz oruçlu iken iğne yaptıranlar Ramazan-ı Şerîften sonra bu oruçlarını kaza etmelidirler.

Kaynak: Orhan Karmış (Din işleri Yüksek Kurulu Raportörü) / Diyanet İlmi Dergisi / Eylül 1970 / bkz: 316-317

(1-Bakara Süresi 286 ve 185)

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.