Orucun Dereceleri, Sırları-Batıni Şartları
Oruçta dikkat edilmesi gerekenler, Oruç ve manevi dereceler, orucun dereceleri ve çeşitleri, havassu’l-havassın orucu
Bil ki, oruç üç derecelidir:
- Umum halkın (avamın) orucu
- Seçkin kimselerin (havassın) orucu
- Seçkin kimseler içinden de seçilmiş şahısların (havassu’l-havassın) orucu.
Umum halkın orucu: Önceden geçtiği üzere, mideyi yiyip içmekten, tenasül organını da münasebetten alıkoymaktır.
Seçkinlerin orucu: Kulağı, gözü, dili, eli, ayağı ve diğer bütün organları günahlardan korumaktır.
Seçkinler içinden de seçilmişlerin orucu: Kalbin adi duygulardan, dünyevi düşüncelerden, Allah’tan başka her şeyden tamamıyla sıyrılmak suretiyle gönüllerin tuttuğu oruçtur.
Orucun Sırları ve Batıni Şartları altı tanedir
1-) Gözü yerilen ve çirkin görülen, gönlü meşgul eden ve Allah’ı zikretmekten alıkoyan her şeye bakmaktan men’etmektir
2-) Dili boş sözlerden, yalandan, gıybetten, onu bunu çekiştirmekten, çirkin laflardan, başkalarını inciten lakırdılardan, münakaşa ve söz düellosundan korumaktır.
3-) Kulağı haram olan her şeyi dinlemekten men etmektir. Zira söylenmesi haram olan her şeyin dinlenmesi de haramdır. Bundan ötürü Allah Teala haram bir şeye kulak vermekle haram yemeği aynı seviyede kılmış ve şöyle buyurmuştur:
- Alabildiğine yalanı dinleyenler, haramı yiyenlerdir onlar (Maide süresi 42)
4-) El, ayak gibi diğer organları günahlardan ve çirkinliklerden uzak tutmak, iftar vaktinde mideye şüpheli yiyecek ve içeceklerin girmesinden sakınmaktır. Çünkü gün boyu helal rızıkları yemeyip oruç tutmak, sonra da haram yiyeceklerle iftar yapmak orucu anlamsız kılar. Böyle oruç açanlar, «bir köşk yapıp sonra bir şehri yıkan kimseye benzerler.
Allah’ın Resulü (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır: Oruç tutan niceleri vardır ki, açlık ve susuzluğun dışında oruçla bir ilgileri yoktur.
Bu hadisin izahında denilmiştir ki: Bu kimseler, haramla iftarlarını açanlardır.» Yine denilmiştir ki: «Gün boyu helal rızık yemeyip insanların haram olan etlerini (onları gıybet ederek) yemek suretiyle oruçlarını bozanlardır. Yine denilmiştir ki Bunlar, uzuvlarını günahlardan sakınmayanlardır.
5-) İftarda mideyi şişirecek kadar çok yememek. Zira Allah Teala’nın hoşlanmadığı dolu kap, helalden de olsa tıka-basa doldurulan midedir. Eğer oruçlu kimse gündüz yiyemediklerini iftar vaktinde tedarik edip yerse, Allah’ın düşmanını yenmek, şehvetini kırmak için oruçtan daha nasıl faydalanabilecek?
İftar vakitlerinde ekseriya yemek çeşitleri fazlalaşır. Hatta birçok yemeklerin önceden Ramazan ayı için saklanması gelenek halini aldı. Birkaç ayda yenilemeyen çeşitli yemekler Ramazanlarda yenilir oldu.
Malumdur ki, orucun gayesi mideyi boş bırakmak, nefsin takva üzere yürümesi için şehveti kırmaktır. Mide akşama kadar boş bırakıldı mı nefsin iştihası kabarır, yeme arzusu güçlenir. Sonra da tutar lezzetli taamlarla doyurursan, onun isteği artar, kuvveti katmerleşir. Sonra normal halinde bırakılsa bile i’tidalini kaybederek şehvetlere dalar
Hülasa;
- Orucun ruhu ve hikmeti, şeytanın şerre sürükleme araçları olan güçleri zaafa uğratmaktır.
- Güçlerin zayıf düşmesi de ancak az yemekle elde edilir. Gönlü ile göğsü arasına yemek dağarcığı asan kimse görünmeyen alemleri görmekten mahrum kalır.
6-) İftar sonrası gönlü korkuyla umut arasında çarpmalı. Çünkü orucu kabul edilerek Allah’a yakınlık peydahlamışlardan mı, yoksa orucu kabul görmeyip gadaba uğramışlardan mı olduğunu bilmemektedir. Kişi bitirdiği her ibadetin sonunda böyle düşünmelidir.
Kaynak: İmam-ı Gazali / İmam-ı Gazali’den Müminlere Vaazlar / bkz: 120-122