Her Müslümanın sık sık tekrarladığı şehadet cümlesinde belirtildiği üzere Alemlere Rahmet sevgili Peygamberimiz‘in şahsiyetinin iki yönü üzerinde duracağız.
Biri, Peygamber olarak Hz. Muhammed (salat O’na, selam O’na). Yeryüzünde hiçbir kimse O’nun bu yüce Peygamberlik şahsiyetine eremeyecek, kendini benzetemeyecek, O’na yaklaşamayacak, O’nun gibi Cenab-ı Hak’tan risalet telakki edemeyecek ve vahiy alamayacaktır. Hiçbir insan O’nun bu Peygamberlik makamına yükselemeyecektir. Çünkü O’nun risaleti ile peygamberlik mühürlendi, O’nun getirdiği din ile risalet tamamlandı, yol birleşti, doğruldu. O’dur
Peygamberimizin şahsiyetinin ikinci yönü: Allah’ın kulu Muhammed (s.a.v) bir insan olarak, Allah’ın kulu olarak, şahsiyeti, güzel ahlakı, sireti, hayat mücadelesi, zühdü, takvası, giyinişi, yiyişi, ibadeti, şecaati, merhameti, cömertliği her Müslümanın kendini yaklaştırmak, ahlakını benzetmek istediği, gücünü kullanabileceği yönüdür.
Cenab-ı Hak, O’nun bu şahsiyetini, “Şüphesiz sen büyük bir ahlaka sahipsindir (1)” buyurarak belirtiyor.
O büyük Peygamber’e uyan Müslümanlar olarak O’nun ahlakını yaşamak, yaşayışımızı siretine yaklaştırmak, şahsiyetini şahsiyetimize örnek tutmak, hem dünyada bizi mesut kılacak, hem de ahirette kurtaracaktır. Allah’ın rızası da O’nun yolundan, işinden, dilinden gelir bize.
Sevgili Peygamberimizin;
Hz. Ümmühani bu hususta şöyle diyor: “Hz. Peygamber, Ka’be’de Kur’an-ı Kerim okuduğu zaman, biz evlerimizde yataklarımıza girmiş olduğumuz halde sesini duyardık”
Peygamberimizin beyan tarzı hakkında da, hitabetiyle şöhret alan Hind şöyle diyor: “Hz. Peygamber daima düşünür, çoğu zaman sükutu tercih ederdi. Lüzum hasıl olmadıkça konuşmazdı. Fakat söz söylemeye başlayınca, her kelimeyi açık ve seçik söylerdi. Peygamberimiz az güler, fakat çok zaman tebessüm ederdi”
O’nun ahlakının en özlüsünü Hz. işe söylüyor: “O’nun ahlakı Kur’an’dı”
Sevgili Peygamberimiz Hz. Hatice ile Peygamberliğinden uzun. bir zaman önce evlenmiş ve onunla tam 25 yıl yaşamıştı. Peygamberimize ilk vahiy geldiği zaman Hz. Hatice O’nu şu kelimelerle teselli etmiş ve O’na destek olmuştu: Cenab-ı Hak, hiçbir vakit seni utandırmayacaktır. Çünkü sen,
Hz. Aişe de Peygamberimizin şahsiyeti hakkında şöyle diyor:
Sevgili Peygamberimizin evinde yaşayışının nasıl olduğu Hz. Aişe’ye soruldu, şöyle cevap verdi:
Sevgili Peygamberimiz Ashabı arasında daima güzel ahlakın örneği olmuştur. O’nun sohbetinde olanlar, hizmetinde bulunanlar hep yüce şahsiyetinin eserlerini müşahede etmişlerdir.
Peygamberimizin hizmetinde uzun yıllar bulunan Hz. Enes şöyle der: “Peygamberime 10 yıl hizmet ettim, bana hiçbir gün of demedi, yaptığım bir iş hakkında, bunu niye yaptın; yapmadığım iş için de, niye yapmadın, diye azarlamadı. Hiç kimseye haksızlık yapmadı”
Hz. Aişe (r.anha) Peygamberimizi (s.a.v) şöyle anlatıyor: “Peygamberimiz hiç kimsenin yüzüne vurmadı, ne bir kadını, ne de bir hizmetçiyi dövdü hayatında”
Sevgili Peygamberimiz örnek insandı. Kendini Ashabından ayırd etmez, her vesile ile bu yönünü onlara belirtirdi.
Kısacası;
Peygamberimizin en fazla önem verdiği şeylerden biri de temizliktir. Bir kere, üstü başı kirli bir adam görmüş, ona, “Üstünü başını yıkamıyor musun?” diye sormuştu.
Bir defa da adamın biri huzur-u Peygamberîye pek perişan bir kıyafetle gelmiş, Peygamberimiz ona, “Geçinmek için hiçbir vasıtan yok mu? ” demiş, “Var” cevabını almış, Efendimiz de, “Madem ki Cenab-ı Hakk’ın nimetine nail oldun, o nimeti halinle göster buyurmuştur.
Araplar, alışmadıkları için, yerlere tükürür, camilere bile ibadet esnasında bu gibi hareketlerde bulunurlardı. Sevgili Peygamberimiz bu kötü alışkanlıktan son derece nefret ederdi. Bir defa, yerde böyle bir hareketin izini görmüş, son derece hiddetlenmiş, mübarek yüzü kıpkırmızı olmuşt.
Peygamberimizin bu hiddetini anlayan Ensardan bir kadın ortalığı temizlemiş, Peygamber’in teveccühünü kazanmıştı.
Sevgili Peygamberimiz vücudunun temizliğine de dikkat ederdi. Bir gün yünden bir elbise giymiş, fakat terlediğini görünce onu derhal değiştirmişti.
Bir gün, sıcağın şiddetle hüküm sürdüğü bir sırada, çoğu iş sahiplerinden ve işçilerden meydana gelen bir topluluk, iş elbiseleriyle toplanmış, cami dar olduğu için içerinin havası bozulmuştu. Sevgili Peygamberimiz, “Yıkandıktan sonra gelmiş olsanız daha iyi olurdu” buyurmuştu. Ondan sonra hafta içinde cemaatin en fazla olduğu Cuma günleri yıkanmak bir dini görev olmuştur.
Peygamberimizin mescidi muntazam silinir süpürülürdü.
İbn-i Mace’nin bir rivayetine göre, Peygamberimiz çocukların ve delilerin mescide getirilmesini ve Cuma günlerinde mescide güzel koku saçılmasını emretmişti.
Peygamberimiz yolların, caddelerin ve ağaçların altının kirletilmesini men etmiştir.
Efendimiz turp, soğan, sarımsak gibi ağıza fena koku veren şeylerden nefret ederdi. Onun için bu gibi şeyleri yiyenlerin camiye gelmemesini ve herkese karışmamasını ihtar ederlerdi.
Peygamberler Peygamberi Efendimiz, sözünde, işinde ve her davranışında temizdi, temizliği severdi. Ve temiz olanlarla beraberdi
Kaynak: Dr: Lütfi Doğan / Diyanet İlmi Dergisi / Haziran 1970 / bkz: 64-69
(1-Kalem Süresi 4)