Beklenen misafirin evin açılmasının ardından yaydan fırlamış ok misali eve saplanan misafir çocuğu, bir oyuncakçı dükkanına adim atmışçasına hevesle ortalığı karıştırmaya başlar. Özel- mahrem dinlemez, hatta kulağına tıkaç takılmışçasına kimsenin uyanlarını duymaz, zaten duysa da algılayamayacak kıvamdadır.
Ne iki kelam edebiliriz, ne hazırladığımız ikramları tattırabiliriz konuklarımıza ağız tadıyla. Değerli eşyalarımızı kırılmasın diye ortalıktan toparlamaya çalışırken, çocuğu ikaz etme noktasında annesinden medet ummaktan başka çaremiz yoktur.
Ne de olsa “onlar misafirdir; bu sebeple her durumda zoraki bir gülümsemeyle de olsa sakin görünmeye çalışıp, her türlü müdahaleyi çocuğun büyüklerinden beklemeyi yeğleriz
Evde misafir olarak başka çocuklar da varsa vah o evin haline! Çunku afacan bir çocuktan daha endişe verici ikinci şey, iki afacan çocuktur. Çocukların limitsizce birleşen enerjileri ev sahibini çileden çıkarmaya yeter de artar bile
Çoğumuz için pek de yabancı olmayan bu manzaraya. “Az kaldı. birkaç saat içinde gidecekler” diye sabretmeye çabalasak da, bir ara cinnet geçireceğimizden şiddetle korkmaya başlarız
Eve bir misafir çocuğu geleceğine dokuz atlı gelsin dermiş eskiler. Önceki devirlerde de misafir çocuklarının afacanlık performansları günümüzden pek farklı değilmiş demek. Ne yazık ki tahammül sınırlarının zorlandığı bu gibi durumlar ev sahiplerini misafirliğe gelmesi beklenen tüm evlat sahibi eş-dosttan soğutabiliyor.
Kısacası, ne kadar konuksever olsalar da, ev sahipleri için evlerine çocuklu ailelerin konuk olması maalesef küçük çapta bir facia niteliği taşıyor.
Misafirliğe gidilen evde “Bütün eve kırıntı dökmek serbest dercesine çocukların ellerine verilen yiyecekler çocuklar döke saça dolaştıkça yağlanan, kirlenen hal koltuk ve yer döşemeleri rahatsız etmez bazı anneleri.
Bu noktada cevabı merak edilen önemli bir soru vardır:
Acaba evlerinde de aynı müsamahakarlık içinde midir bu anneler?
Bunun yerine yere bir örtü serilip veya bir masa hazırlanıp önce çocukların karnı doyrulak ev sahibinin misafir arkasından temizlik için harcayacağı efor en aza indirgenebilir aslında. Bunun yanı sıra, tuvaleti ziyaret ederken eşlik edilmeyen ya da arkalarından kontrol edilmeyen çocuklar ortamı uygunsuz bir halde terk edebilirler.
Bu noktada ya ev sahibi canı sıkkın vaziyette fakat kimseye ses etmeden temizliğe el atar ya da çocuğunun ne yaptığından haberdar olmayan anne bu manzarayla karşılaşıp oldukça mahcup duruma düşer.
Bazı çocuklar misafirlikten ayrılırken gözlerine kestirdikleri oyuncak veya oraya ait bir eşyayı yanlarında götürmek için ısrar ederler. Hedefine ulaşmayı amaçlayan çocuk ağlamayı silah olarak kullanarak ortalığı velveleye verir.
Ev sahibi çocuğun ısrarla arzu ettiği şey nezaketen hediye etmek zorunda hisseder kendini Bu davranışa göz yumulduğunda alışkanlık haline gelir ve önü alınamayabilir. Bozulan, kırılan eşyalara verilmiş olan zararın yanında, bir de bu tutturma alışkanlığı anne babayı da, ev sahibini de canından bezdir.
Üstelik savaş alanına çevrilen evden, kucakta ağlayarak götürülen çocuklar sayesinde maalesef tatsız bir uğurlama yaşanır Çocuğun böyle bir alışkanlığı biliniyorsa, o ortamdan ayrılmanın öncesinde ilgisini başka bir yöne çekmek kimsenin aklına gelmez oysa
Konu açıldığında herkes “Bizim zamanımızda” diye söze başlar Ben küçükken misafirliğe gittiğimizde, süt dökmüş kedi gibi annemin yanından ayrılmazdım, bir yaramazlık yapacak olsam onun bir bakışı bana yeterdi” diye devam eder:
Belki bu gün de yaramazligin çaresi su meşhur “anne bakışı”dır. Zira çocuk eğitim ve terbiyesini öncelikle anneden alır ve anne çocuğunu ilgisi ile sürekli kontrol altında tuttuğunda, çocuğun yanlış davranışlarda bulunması istisnalar dışında pek de muhtemel değildir.
Kimi ebeveynler aşın rahattır, çocuklarıyla baş edemeyeceklerini bildiklerinden hiç müdahaleye girişmezler, üstelik endişelenmemenizi tavsiye ederek sizi avutmaktan da geri kalmazlar
Kimileri ise baş edemeyeceklerini bilseler de, ev sahibine karşı umuramaz gözükmemek adına otoriter bir tavırla ve ilgileniyor gözükerek çocuklarının taşkın davranışlarını kontrol altına almaya çalarlar. Fakat sonuç başarısızdır bir süre sonra onların da ümitsizce pes etmeleri kaçınmaz olur
Bir ortama girildiğinde çocukta uyumsuzluk sorunu bulunduğunu hissediyorsak, hatta böyle bir tecrübe yaşayıp birlerine mahcup olduysak, önce çocuğun bu davranışlarının sebeplerini aramalıyız.
Örneğin,
Çocuk evde fazla baskılandığı için mi bir yere gidince böyle bir patlama yaşanıyor, ya da muhabbete dalan, kendisini ihmal eden annesinin dikkatini çekebilmek için mi böyle davranıyor, yoksa çocuk girdiği her türlü ortamda mi uyumsuzluk problemi yaşıyor?
Kendi evlerinde eşyalarla hareket alanı sınırlanmış çocuklar bir de annelerinin süreli “Yapma, elleme” ikazlarıyla karşılaştıklarında. evde azarlanmamak için sessizce bir köşede otururlar
Betonların arasındaki ufacık hanelere sıkıştırdığımız çocuklarımız dışarıya çıktıklarında ne yapacaklarını şaşırıyor olabilirler.
Her misafirliğe gidilişinde annesinin koyu bir muhabbete girişi kendisine karşı ilgisiz kalması da çocuğu fazla hareketliliğe yöneltebilir Sınırlı bir zaman boyunca da olsa annesinin ilgisinden mahrum olan çocuk kendisini terk edilmiş hisseder
Böyle bir durumda bir yerlere zarar verdiğinde anne çocuğuna negatif bir ilgi gösteriyor olsa da dikkatini celbediyor olmak çocuğa mutluluk verecektir.
Çocuğunun özelliklerini tanıyan bir ebeveyn, çocuğunun rahatsızlık verici hareketlerine sınır koymak amacıyla onunla sürekli iletişim kurmak, belki onu meşgul edebilecek farklı bir meşguliyet sunmak gibi çarelere başvurmalıdır.
Her şeye rağmen sorun çözülemiyorsa ve çocuk bulunduğu ortama gerektiği şekilde uyum sağlayamıyorsa doğru davranış edinene kadar bu tip ziyaretleri ertelemeleri gerekir.
“Çocuk işte deyip geçilerek toplum kurallarını bellemeden, başkalarının hakkına saygı duymadan yetişen çocuklar belli bir olgunluğa geldiklerinde de toplumun kendilerine ayak uydurmasını beklerler.
Bu gibi durumlarda nerede, nasıl davranılması gerektiğini çocuğa öğretmek anne babalara düşen en önemli görevdir.
Misafiri olunan ortamlarda ev sahibine mümkün olduğunca zahmet ve eziyet vermekten kaçınmak için bize sunulan yerde oturup farklı odaları gezintiye çıkmamamız gerektiğini, herhangi bir isteğimizin kendi başımıza değil, ev sahibi tarafından temin edilmesini, tuvalet ihtiyacının dahi ev sahibinden izin alınarak karşılanmasının uygun olduğunu vb. toplum kurallarını yapılacak ziyaretler öncesi çocuğa önemle anlatmalıyız
Bu eğitimde çocuklar için hazırlanmış görgü kurallarını öğreten kitaplardan, hikayelerden yararlanabiliriz
Birdenbire çocuğumuzun davranışlarının tamamıyla düzelmesini, örnek cici çocuk olarak karşımıza çıkmasını bekleyemeyiz elbette Biz her ihtimale karşı çocuklarımıza sezdirmeden davranışlarından haberdar olup, yeri geldiğinde müdahale etmeye hazır durumda bulunmalıyız
Kaynak: Ceyda Arın / Semerkand Aylık Aile Dergisi / Ekim 2012 / bkz: 17-18