Teyemmüm
Teyemmüm sözlükte yönelmek anlamına gelir. Dinî literatürde ise temizlik gayesi ile temiz toprağa yönelmeyi veya temiz toprak ile yüz ve dirseklere kadar elleri meshetmeyi ifade eder.
Teyemmüm, bu ümmetin özelliklerinden biridir. Çünkü Hz Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur. Bana, benden önce hiçbir peygambere verilmeyen beş şey verildi.
- Her peygamber sadece kendi toplumuna gönderildi. Ben ise zencisi ile kızıl derilisi ile herkese gönderildim.
- Ganimetler benim için helal kılındı. Benden önce hiç kimseye ganimetler helal kılınmadı
- Benim için yeryüzü temiz, temizleyici ve mecsid kılındı. Her kim, nerede bulunursa bulunsun namaz vakti girdiği zaman orada namaz kılabilir.
- Bir aylık bir zamanda gidilecek uzaklıktaki insanlara korku salmakla desteklendim
- Bana şefaat etme yetkisi verildi
Seferi olan kimse su bulamaz ve kendisi ile yerleşim birimi arasında bir mil veya daha fazla mesafe varsa bu durumda teyemmüm alır. Mil, sözlükte gözün göremeyeceği kadar uzaklığı ifade eder. Bu da fersah, 4000 zira demektir.
Su gerçekten yok ise temiz toprak ile teyemmüm yapılır. Çünkü Allah Teala şöyle buyurmuştur: “Eğer hasta olur veya bir yolculuk üzerinde bulunursanız, yahut sizden biriniz ayak yolundan gelirse, yahut kadınlara dokunup da (bu durumlarda) su bulamamışsanız o zaman temiz bir toprakla teyemmüm edin (Nisa 43)”
Muteber olan görüşe göre teyemmüm, vakti çıkması endişesi ile değil, suyun bulunmaması veya kullanma imkanının bulunmadığı bir uzaklıkta olması durumunda yapılır.
Abdestsizlik haline son vermek veya cinsel birleşmeden sonra cünüplükten kurtulmak için teyemmüm yapılır. Çünkü Hz. Ali ve İbn Abbas ayette geçen dokunmayı, el ile dokunmak olarak yorumlayan Hz. Ömer ve İbn Mes’ud’un hilafına, cinsel ilişkiye girmek olarak tefsir etmişlerdir. Buna göre suların akmadığı veya bulunmadığı zamanlarda cinsel ilişkiye girmek mekruh değildir.
Hasta kimse, hükmi pislikten arınmak için su kullandığı zaman hareket etmesi veya suyu kullanması sebebiyle hastalığının ilerleyeceğinden veya iyileşmesinin gecikeceğinden endişe ederse teyemmüm eder.
Nitekim bu konuda Said b. Cübeyr, İbn Abbas tan şu rivayeti nakletmiştir: “Hasta kimsenin toprak ile teyemmüm etmesine izin verildi”
İbn Abbas’tan rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v) döneminde ashab-ı kiramdan biri yaralanmış cünüp olduğu için ona gusül abdesti almasını emretmişler. Adam gusül abdesti aldığı için ölmüş.
Bu haber kendisine ulaşınca Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur. “Onu öldürdüler. Allah da onların canını alsın! Cahilliğin şifası sormak değil mi?”
Kendisine abdest aldıracak biri olsa da olmasa da kendi acizliği yüzünden tek başına abdest almaya gücü yetmeyen kişi teyemmüm eder. İmam Ebu Hanife’ye göre başkasının yardımı ile iş gören kimse aciz, İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed’e göre ise kadirdir.
İmam Ebu Hanife, başkasının yardımı ile iş görebilen mükellefi kadir olarak görmemiştir. Çünkü insan, istediği zaman bir fiili tek başına yapabilme özelliğini taşıdığı zaman kadir sayılır. Bu da başkasının yardımı ile gerçekleşmez.
Yerleşim birimlerinin dışında bulunan ve cünüp olan kimse gusül abdesti aldığı zaman, soğuktan canından olacağı veya hastalanacağı endişesi taşırsa temiz toprak ile teyemmüm eder.
Bu konuda Ebu Hanife ile İmameyn arasında icma vardır. Bu endişeyi taşıyan cünüp kimse, bir yerleşim biriminde bulunuyorsa bu tür olaylar nadir olduğu için Ebu Hanife’ye göre teyemmüm edebilir. Diğer iki imama göre ise teyemmüm edemez.
Ebu Hanife’nin delili şudur: “Kişinin gerçekten acziyeti vardır. Öyleyse bu acziyet dikkate alınmak zorundadır.”
Rivayete göre Hz. Peygamber (s.a.v) Zatu’s-selasil Gazvesi için Amr b. As’ı görevlendirmiş. Bu Gazvede sahabelerin başında olan Amr şöyle anlatmıştır:
“Son derece soğuk bir kış gecesi ihtilam oldum. Gusül abdesti almam durumunda öleceğimden endişe ettim. Bu yüzden teyemmüm edip sonra beraberimdekilere sabah namazını kıldırdım.
Hz. Peygamber’in (s.a.v) yanına geldiğimiz zaman bu durumu ona anlattım. Bunun üzerine Allah Resulü (s.a.v) “Ey Amr! Cünüp bir halde arkadaşlarına namaz mı kıldırdın?” diye sordu. Ben de “Evet ey Allah’ın Elçisi. Ben son derece soğuk bir kış gecesi ihtilam oldum. Gusül abdesti almam durumunda öleceğimden endişe ettim ve
Allah Teala’nın “Kendinizi öldürmeyiniz. Hiç şüphesiz Allah size karşı merhametlidir (Nisa 29)” ayetini hatırladım. Hemen teyemmüm edip namaz kıldırdım” şeklinde cevap verdim. Bunun üzerine Allah Resulü (s.a.v) güldü ve hiçbir şey söylemedi
Kaynak: Esad Muhammed Said es-Sağirci / Delilleriyle Hanefi Fıkhı / bkz: 91-94