Bu karşılıklı yardımlaşmanın bulunmadığı toplumlar iktisadi yönden hangi düzeye ulaşırlarsa ulaşsınlar manen tatmin bulamayacaklar; ihtiras, haset ve bunların sonucu olarak da fesat ve anarşiden kendilerini kurtaramayacaklardır. Bu yüzden Kur’an, bütün insanlara “iyilik/birr ve takva üzere yardımlaşın (1)” emrini yöneltir. Bunu, Hz. Peygamberin, “hayra delalet eden onu yapmış gibidir” sözü bir yönüyle açıklar.
Maverdi’nin ifadesiyle bu ayetle istenen yardımlaşmanın iki yönü vardır:
▬ Takva Allah’ın rızasına bakan yönüdür, “birr/iyilik” ise insanların rızasına bakan yönüdür. Yardımlaşmada her ikisini gözeten insan, en büyük saadete erişmiş demektir.
Kısaca birr ve takva üzere yardımlaşmak çok yönlüdür. Alim ilmiyle, zengin malıyla, güçlü gücüyle yardım edecek ve insanlar tek bir el gibi olacaklar. Hz. Peygamber’in hadisi de bunu ifade eder.
▬ İnananlar karşılıklı merhamet, sevgi ve bağlılıklarında bir tek vücut gibidirler. Onun bir uzvu şikayette bulununca diğer uzuvlar da ateşli ve uykusuz bir halde onun imdadına koşarlar.
Kardeşine, zalim de olsa, mazlum da olsa, yardım et. Dediler ki, mazluma/ezilene yardım edeceğiz ama zalime/ezene de niçin? Buyurdu ki, elinden tutup zulmüne mani olacaksın.
Bu karşılıklı yardım olayının sonuçlarını belki de en güzel özetleyen yine Hz Peygamber’dir. “Hediyeleşin ki, sevişesiniz.” Hediye verin değil de, hediyeleşin ifadesi dikkat çekicidir ve toplumun butun fertleri arasında maddi bir transferi ve manevi yakınlaşmayı ifade eder.
Bizim şu andaki toplumumuzda bile henüz tamamen ölmemiş olan bu kültürel geleneğin, sağlam bir istatistikle tespiti mümkün olsa, icra ettiği fonksiyonlar anlaşılmış olacaktır. Tarım kesimindeki imecelerden, doğum, sünnet, düğün, nişan gibi törenlerdeki hediye takma geleneklerine kadar bir sürü yardımlaşma örneği aslında görünmez birer regülatör görevi yapmakta olan transferlerdir.
Bu tür motiflerin canlandırılması elbette çok önemli bir olaydır.
Kaynak: Prof. Dr: Faruk Beşer (Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fak) / Diyanet Aylık Dergisi Eki / Aralık 2008 / bkz: 14-15
(1-Maide Süresi 2)